Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/164 E. 2022/530 K. 21.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2020/164
KARAR NO : 2022/530
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/03/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; işleteni kendisi olan … plaka sayılı aracın davalı sigorta şirketi tarafından düzenlenen kasko sigorta poliçesi ile sigorta güvencesine alındığı dönemde aracın … yönetiminde iken 08/05/2016 tarihinde kaza yaptığını, bu kaza nedeniyle araçta oluşan hasarın ödenmesi için başvurmuşlar ise de davalı sigorta şirketinin sürücünün olay yerini terketmesi nedeniyle hasar bedelini ödemediğini, oysa Adana 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/520 Esas sayılı dosyası üzerinden açılan davada …’nin alkol ve uyuşturucu maddenin etkisi altındayken araç kullanma suçundan beraatine karar verildiğini, keza Adana 14. Asliye Ceza mahkemesinin 2016/429 Esas sayılı dosyası üzerinden de suç üstlenme suçu bakımından sürücü … hakkında beraat kararı verildiğini, vaki kazada araç şoförünün … olduğunun kesinleştiğini, bu nedenle müvekkilinin aracında meydana gelen hasar bedeli olan 10.460,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: kasko sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemlerin 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, bu nedenle zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, dava konusu kaza nedeniyle meydana gelen zararların teminat kapsamında olmadığını, sürücü değişikliğine hasarın oluş şeklinin kasten gerçeğe aykırı olarak ihbar edildiğini, dava konusu olayın sigorta teminat kapsamında olduğunun davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle dava konusu taleplerin miktar bakımından da kabulünün mümkün olmadığını, faiz başlangıç tarihine ilişkin taleplerin kabul edilemeyeceğini, davacının kaza tarihinden itibaren avans faizi talebinde bulunamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ” Zamanaşımı definin kabulü ile davanın reddine ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kaza sırasında aracın şoförünün … olduğunu, araçta şoför değişikliği yapılmadığından iddia edilen …’nin etkisi altındayken araç kullanmadığını, 08/05/2016 tarihli trafik kazası sebebiyle müvekkilin aracında meydana gelen hasar bedelini ödenmesi tarafınca talep edilmiş olmasına rağmen davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, …’ın beraatine karar verilmiş olması yani aracın kullanan kişinin kim olduğunun da iş bu ceza mahkemesi kararları ile kesinleştiği ve zamanaşımının bu tarihten itibaren başlaması gerektiği, sigorta şirketinin müvekkilin aracında meydana gelen hasarı ödemekle yükümlü olduğunu bu tarihte kesin olarak öğrendiği dikkate alınarak davalının zamanaşımı itirazının reddine karar verilmesi gerektiğini, davaya konu kazalar nedeniyle ceza zamanaşımının uygulanması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
Dava, kasko poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Davanın açıldığı mahkemenin uyuşmazlığın çözümü bakımından görevli olması HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartı olup bu husus aynı kanunun 115/1. maddesi uyarınca resen gözetilir. 28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun”un (TKHK) 2. maddesinde Kanun’un kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (l) bendinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.” biçiminde tanımlanmıştır.6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanun’un 83.maddesinde de taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Bir hukuki işlemin 6502 sayılı kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.
Somut olayda; davacı ile davalı arasında maksimum kasko sigortası sözleşmesi bulunmasına, davanın 6502 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra açılmasına ve sigortalı aracın hususi araç olmasına göre davacının bu hukuki işlem içerisinde tüketici konumunda olduğu, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin de tüketici işlemi olduğu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davalı sigorta şirketine karşı açılan davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir.
Bu nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek davanın esası hakkında yargılama yapılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan mahkeme kararının HMK’nın 355 ve 353/1-a.3. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiş; Daire kararının kapsam ve şekline göre, davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf itirazları incelenmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 355. maddesi gereğince resen yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a/3. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,
4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/03/2022