Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1626 E. 2022/1634 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1626
KARAR NO: 2022/1634
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 09/03/2020
NUMARASI: 2018/682 Esas – 2020/223 Karar
DAVA: Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 15/09/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … adına kayıtlı, davalı sigorta şirketi tarafından 19.04.2017-2018 tarihleri arasında ZMMS Poliçesi ile sigortalı, … plakalı aracın davalı sürücü … sevk ve idaresinde iken davacıya ait … Almanya plakalı araca 18.09.2017 tarihinde çapması sonucu maddi hasarlı kazaya sebebiyet verdiğini, davacı aracının Almanya’da onarıldığını, davacının aracına ait hasar bedelinin KDV dahil 6.335,56 Euro olarak onarıldığını, tüm belgelerle sigorta şirketine başvurulduğu halde herhangi bir ödeme yapılmadığını, 18.09.2017 tarihinden 25.09.2017 ekspertiz tarihi artı 4 günün ilavesi ile 29.09.2017 tarihine kadar 12 gün davacının aracından mahrum kaldığını, günlük 65,00 Avro’dan mahrumiyet bedeli hesaplanması gerektiğini, ekspertiz raporu bedelinin yargılama giderleri arasına alınması gerektiğini, davacı tarafından 810,39 Avro ekspertiz ücreti ödendiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL hasar bedeli ile 400,00 TL araç değer kaybının kısmi dava olarak kabulü ile davalı sigorta şirketi yönünden 14.06.2018 temerrüt tarihinden, diğer davalılar yönünden kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, şimdilik 100,00 TL araç mahrumiyet bedelinin davalılar … ve …’den kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, 810,39 Euro ekspertiz ücretinin 25.09.2017 tarihli kura göre TL’ye çevrilerek yargılama giderleri arasına alınarak, diğer yargılama giderleri ile birlikte davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın meydana geldiği yerin sokak olduğunu, sokak yerleşim yeri içinde yer alması sebebi ile azami hız limitinin 50 km olduğunu, davacı aracının kaza anındaki hızının 50 km’den çok olup olmadığının kazanın meydana geliş şekline göre tespiti gerektiğini, değer kaybı sigorta kapsamında yer almadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının aracındaki maddi zararı tazmini yükümlülüğünün davalı sigortaya ait olup, olayda davacının ağır kusurlu olduğunu, davacının 2008 model olan aracın değerinin 7000 Euro’dan daha az olduğunu, davacının kazadan bir hafta sonra Almanya’ ya gitmesi ve davalının kazadan sonra çektiği fotoğrafların seyahate engel bir durum olmadığını, ekspertiz bedeline itiraz ettiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Hasar tazminatı talebinin davalılar … ve … yönünden kabulü, davalı sigorta şirketi yönünden kısmen kabulü ile 7.264,80 TL tazminatın davalı sigorta şirketinin sadece 1.000 TL’lik kısmından sorumlu tutulmak kaydı ile davalılar … ve … yönünden kaza tarihi olan 18.09.2017, davalı sigorta şirketi yönünden 14.06.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davalı sigorta şirketi yönünden fazlaya ilişkin talebin zaman aşımı nedeni ile reddine, 2-Davalılar … ve … aleyhine açılan araç mahrumiyet tazminatı talebinin kabulü ile 974,42 TL tazminatın kaza tarihi olan 18/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 3-Değer kaybı tazminatı talebinin reddine 4-Ekspertiz ücretinin yargılama gideri olarak davalılara yüklenmesi yönündeki talebin reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili davalılar … ve … vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda hasar bedelinin, değer kaybının ve araç mahrumiyet bedelinin hatalı hesaplandığını, müvekkilinin aracının hasarı için ödediği, katlandığı 6.335,56 Euro bedel üzerinden kaza tarihindeki (18.09.2017) Euro kuru üzerinden TL karşılığı tespit edilip tam meblağ belirlenmesi ve değer kaybı kayıtlı olduğu ülkedeki sürüm değerine göre tespit edilmesi gerektiğini, 18.09.2017 kaza tarihinden aracın onarıldığı ve 29.09.2017 tarihine kadar 12 gün aracından mahrum kaldığını, bu süreye göre hesaplama yapılması gerektiğini, hükümde hasar ve araç mahrumiyet bedelinin mahkeme kararının gerekçesine ve ıslah dilekçesine aykırı olarak sehven hatalı yazıldığını ve bu miktarların düzeltilmesi gerektiğini, sigorta şirketi hasar bedelinin tamamından sorumlu olması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalılar … ve … vekilleri istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının aracında hasar oluşmadığını ve kazının meydana gelmesinde ağır kusurlu olduğunu, müvekkillerinin davalı sigorta ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğunu, sigortanın öne sürdüğü zaman aşımının müvekkilleri için de geçerli olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. HMK’nın 298/2.maddesi gereğince, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010-108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.” Yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı ilamında mahkeme kararında çelişki bulunması halinde bunun mutlak bozma nedeni olacağı ve bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi giderme koşuluyla vicdani kanaatine göre karar verebileceği belirtilmiştir. Hüküm ve gerekçenin çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması, Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır. İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararında “… 2.000,00 Euro’nun kaza tarihi olan 18/09/2017 tarihindeki TCMB satış kuru üzerinden 8.264,80 TL’ye tekabül ettiği, davacıya yüklenebilecek bir kusur bulunmamakla davacının gerçek hasar bedeli zararının bu meblağda olduğu,..” belirtildiği halde hüküm fıkrasında “1-Hasar tazminatı talebinin davalılar … ve … yönünden kabulü, davalı sigorta şirketi yönünden kısmen kabulü ile 7.264,80 TL tazminatın…” yine gerekçeli kararın gerekçe kısmında “… davacının aracın oluşan hasar dikkate alındığında aracın 4 günlük bir sürede tamir edilebileceği, günlük 65 Euro’dan davacının zararının 260,00 Euro olduğu, 260,00 Euro’nun kaza tarihi olan 18/09/2017 tarihindeki TCMB satış kuru üzerinden 1.074,42 TL’ye tekabül ettiği, davacıya yüklenebilecek bir kusur bulunmamakla davacının mahrumiyet zararının bu meblağda olduğu … ” belirtildiği halde hüküm fıkrasında “Davalılar … ve … aleyhine açılan araç mahrumiyet tazminatı talebinin kabulü ile 974,42 TL tazminatın kaza tarihi olan 18/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte …” karar verilmesi ve bu suretle hüküm fıkrasıyla kararın gerekçesi arasında çelişki yaratılmış olması yukarıda açıklanan Anayasa, usul ve yasa kurallarına aykırı olmuştur. HMK’nun 357/1. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz Dosya kapsamında bilirkişi raporu davalılar … ve … vekiline usulüne uygun tebliğ edilmiş olup davalı tarafça raporun tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde rapora itiraz edilmemiştir. Bu haliyle HMK’nın 357/1 maddesi çerçevesinde davalı tarafça bilirkişi raporuna süresinde itiraz edilmediğinden rapordaki değerlendirme davacı taraf için usulü kazanılmış hak oluşturmakta olup, kusur ve hasar ve diğer taleplere yönelik istinaf itirazı değerlendirilmeye alınmamıştır.Davalılar … ve … ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı definde bulunmamıştır. Diğer davalı olan sigorta şirketinin zamanaşımı defini süresinde ileri sürmesi halinde davalılar lehine de zamanaşımı hükümleri uygulanacağı yönünde bir yasal düzenleme bulunmadığından buna ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/2972 Esas ve 2018/12903 Karar sayılı ilamında da belirttiği gibi;”… zarar gören aracın tamirinin ekonomik olup olmadığı, ekonomik ise tamir bedelinin, ekonomik değilse; aracın kaza tarihindeki 2. el piyasa rayiç bedelinde sovtaj değerinin mahsubu ile gerçek zarar miktarının hesaplanarak” karar verilmelidir. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan hasar raporuna göre, aracın kazalı haldeki fotoğrafları ve ekspertiz raporu da incelenerek aracın tamirinin ekonomik olamayacağı kanaatine varılarak gerçek zararın 2.000 Euro ve aracın tamir süresine göre mahrumiyet bedelinin 260 Euro olarak ve TL karşılığının hesaplanmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü, yine aynı kanunun 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Davaya konu trafik kazası 18/09/2017 tarihinde meydana gelmiş, olayın, maddi hasarlı trafik kazası olması nedeniyle, uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanmasını gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Bu itibarla, davaya konu talepler yönünden 2 yıllık zamanaşımı süresi geçerli olup, davalı tarafça, gerek dava dilekçesi, gerekse ıslah talebine konu ettiği maddi tazminat taleplerinin, 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Davacı tarafça, bilirkişi raporu ibrazından sonra 29/01/2020 tarihli dilekçesi ile dava ıslah edilerek, aynı tarihte ıslah harcını yatırılmıştır. Islah dilekçesinin tebliğine karşı, davalı sigorta şirketi vekilince, ıslah edilen kısım yönünden süresi içerisinde zamanaşımı def’in de bulunulmuştur. Bu durumda, davacının ıslah tarihinin, KTK’nın 109/1. maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresinden sonra olduğu gözetilerek davalı sigorta şirketinin tazminatın sadece 1.000 TL’lik kısmından sorumlu tutularak ıslah yoluyla artırılan kısım bakımından, zamanaşımı nedeniyle red kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ile davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı ile davalılar … ve … tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/09/2022