Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1600 E. 2022/1867 K. 14.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1600
KARAR NO: 2022/1867
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 25/12/2019
NUMARASI: 2019/862 Esas – 2019/219 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİH: 14/10/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin yalnızca yönetim kurulu üyesi olduğunu, icrai bir yetkisinin bulunmadığını, 2011 yılında sadece 5 veya 6 kez Yönetim Kurulu toplantısına katıldığını, dava konusu alacağın kesinlikle amme alacağı niteliğinde olmadığı, davacının yalnızca yönetim kurulu üyesi olduğundan dolayı ödenmeyen ve yasa gereği SGK’ya aktarılamayan prim borçlarından sorumlu tutulamayacağını, Hâzinenin borcun tahsili için bankalara koyduğu blokajın kaldırıldığını, aynı borç ile ilgili olarak davalı kurum ile … sigorta arasında devam eden bir dava bulunduğu, bu davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini, ödeme emrinin iptal edilmesi ile icranın geri bırakılmasını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Takibe konu alacaklarının amme alacağı niteliğinde olup, imtiyazlı alacak olduğunun açık olduğunu, davacının … Sigorta A.Ş’nin yönetim kurulu üyesi olup 5510 sayılı Yasanın 88.mad.20.fk.’da yer alan hüküm gereği işveren şirketle birlikte Kuruma karşı sorumlu olduğunu, Kurumlar tarafından … Sigorta A.Ş’nin borcunun tahsili için yasal yollara süresinde başvurularak bu tarihe gelindiğini, davacı vekilinin iddia ettiği gibi bir gecikme olmadığını belirterek davanın reddine, yürütmenin durdurulması ve icranın geri bırakılması taleplerinin de reddine, takip konusu alacaklarının % 10 fazlasıyla davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının davasının kabulü ile, davalı tarafından davacıya gönderilen 24.02.2017 tarih, 1052601 sayılı ödeme emrine konu işlem dolayısıyla davacının davalıya 77.644.235,12 TL borçlu olmadığının tespitine, Davalı tarafın kötü niyeti sabit olmadığından kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı …’ın … Sigorta A.Ş. yönetim kurulu üyesi olduğunu, müvekkili olduğu kuruma karşı 5510 sayılı Yasanın 88.maddesi gereğince şirketin borçlarından işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, aleyhe takdir edilen vekalet ücretinin nispi değil maktu vekalet ücreti olması gerektiğini, bilirkişi raporuna göre dava dışı … Sigorta A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi olarak görevlendirildiğini, temsil ve ilzam yetkisinin verildiğini, davalı kurumun tahsil yetkisinin bulunduğunu ve talep edilen alacaklarından sorumlu olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, menfi tespit istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dava, dava dışı … Sigorta A.Ş.’nin, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile 2918 sayılı KTK’nın 98.maddesinde yapılan değişiklikle trafik kazalarındaki tedavi giderlerinden SGK’nın sorumlu tutulması dolayısıyla SGK’ya aktarması gereken prim borcunu aktarmaması nedeniyle 5510 sayılı Kanunun 88. maddesine dayanılarak … Sigorta A.Ş.’nin yönetim kurulu eski üyesi olan davacıdan tahsili istemi ile gönderilen 24.02.2017 tarih, 1052601 sayılı ödeme emrine konu alacak için borçlu olmadığının tespiti ve ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. Konuya ilişkin mevzuat hükümleri incelendiğinde:5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü getirmiştir. 6183 sayılı Kanunun 35. maddesinde; limited şirketlerin ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları düzenlenmiş; mükerrer 35. maddesinde ise; amme alacakları ve bu bağlamda davalı Kurumun işveren tüzel kişilerden prim ve diğer alacaklarının, tüzel kişinin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilememesi ya da tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarıyla sorumlu olacağı belirtilmiştir.13.02.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak 25.2.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile 2918 sayılı KTK’nın 98.maddesinde yapılan değişiklikle 1.fıkrasında “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın SGK tarafından karşılanacağı…” hükmüne yer verilmiş; Aynı maddenin 2. fıkrasında “Trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda; sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve …nca tahsil edilen katkı paylarının % 15’ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamı sigorta şirketleri ve 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14 üncü maddesinde düzenlenen durumlar için … tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. Söz konusu tutar, ilgili sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrı ayrı belirlenebilir. “; Aynı maddenin 3. fıkrasında ise “Bu madde çerçevesinde sigorta şirketleri ve … tarafından ödenecek meblağın süresinde ödenmemesi halinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile 2918 sayılı KTK’nın 98.maddesinde yapılan düzenleme ile kanunun yürürlük tarihinden sonra ve önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanması amaçlanmıştır. SGK için oluşacak maddi yük ise sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve …nca tahsil edilen katkı paylarının Kuruma aktarılması ile sağlanacaktır. Buradaki prim borcu, sigorta şirketi ile sigortalı kişi arasında imzalanan sözleşme niteliğindeki sigorta poliçelerinde yazılı olan ve sigortalı tarafından ödenen bedeldir. Sigorta şirketleri ve … tarafından ödenecek meblağın süresinde ödenmemesi halinde 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 89. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Kuruma zorla tahsil yetkisi verilmiştir. 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde (ve 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinde) ise SKK’nın 5510 sayılı Kanun’dan doğan prim alacağına ilişkin olarak düzenleme getirilmiş olup buna göre aynı Kanun’un 4. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işverenlerin prim borcunu ödememesi halinde işveren konumundaki kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileriile tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin müteselsil sorumluluğu düzenlenmiştir. Anlaşılacağı üzere 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi ile şirket yönetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumlu olduğu prim borçları ile 2918 sayılı KTK’nın 98.maddesinde düzenlenen sigorta şirketlerine aktarım yükümlülüğü getirilen prim borcu birbirinden farklıdır. 2918 sayılı KTK’nın 98.maddesinden doğan aktarım borcuna konu primin ödenmemesi halinde şirket yönetim kurulu üyelerinin 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi ile 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesine dayanan müteselsil sorumluluğu bulunmamaktadır. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, kararın gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, yukarıda açıklandığı üzere yönetim kurulu üyesi olan davacının 2918 sayılı KTK’nın 98/2.maddesinde düzenlenen dava dışı sigorta şirketinin aktarması gereken prim borcundan, 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi ile 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinden doğan müteselsil sorumluluğu bulunmamasına göre İlk Derece Mahkemesince “… Davacının 31.10.2011 tarihinde dava dışı … Sigorta şirketinde yönetim kurulu üyesi olarak atandığı, bu durumun 20.05.2015 tarihli toplantıya kadar devam ettiği, davalı tarafından davacıya ödeme emrinin 2017 yılında tebliğ edildiği, ayrıca davalı tarafça … aleyhinde İstanbul 21. İş Mahkemesinin 2015/544 Esas sayılı dosyasında dava açtığı ve derdest olduğu görülmüştür. Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacının yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde icrai faaliyetinin bulunmadığı, yönetim kurulu üyesi olarak görev aldığı süre boyunca prim borçları ile ilgili ödemelerin kendisinin görev alanında bulunmadığı, dolayısıyla sigorta primlerinin SGK’ya aktarılmasında davacının herhangi bir ihmal ve sorumluluğunun olmadığı, bu durumda tüzel kişiliği devam etmekte olan … Sigorta’nın sorumlu olduğu borçtan davacıyı sorumlu tutmanın yasal dayanağının bulunmadığı …” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasında isabetsizlik görülmemiştir. Kabule göre de; karar tarihinde yürürlükte bulunan …Ü.T’nin 13. maddesinde düzenlenen “Bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için bu Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.” hükmü uyarınca davada kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına nispi vekalet ücreti hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiş ve bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/10/2022