Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1576 E. 2020/3940 K. 13.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2020/1576
KARAR NO : 2020/3940
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 25/12/2017
NUMARASI : 2015/373 Esas – 2017/1017 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 13/11/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;16.06.2014 günü …’in kullandığı … plakalı araç ile müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı araçta seyir halinde iken çarpışmaları sonucu malul ve sakat kalacak derecede yaralandığını, trafik tespit tutanağında müvekkilinin tali kusurlu diğer araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunu, konu ile ilgili Konya Cumhuriyet Savcılığının 2014/30469 hazırlık evrakı ile yürütülen soruşturmaya takipsizlik kararı verildiğini, tüm bu nedenlerden dolayı malul kalan müvekkili için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 2.100,00-TL geçici ve daimi iş göremezlik tazminatının ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle husumet itirazlarının olduğunu, dava konusu kazaya karışan … plakalı aracın … A.Ş.’ye sigortalı olduğunu, kaza tarihi itibari ile geçerli bir zorunlu trafik poliçesinin bulunmasından dolayı müvekkili kurumun sorumluluğunun bulunmadığını, kusur durumunun adli tıp kurumu tarafından saptanmasını, tazminat hesabının aktüer bilirkişi tarafından hesaplanmasını, müvekkili şirketin temerrüdünün söz konusu olmadığını beyan etmiş, dilekçesinde vs açıklamalarda bulunarak sonuç olarak, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince, ” Davanın Reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Gerek soruşturma dosyası kapsamındaki evraklar gerekse de Trafik Tespit Tutanağına göre, dava konusu kazada … plakalı aracın asli ve tam kusurlu olduğu açık olup; müvekkilin herhangi bir kusuru bulunmadığını, … plakalı araç sürücüsü, 2918 sayılı KTK’nın 56. ve 84. maddelerinde yer alan şerit izleme kurallarına açıkça aykırı davranarak; bu ihlali nedeniyle kazaya asli ve tam kusuruyla sebebiyet vermişse de dosyada yapılan kusur incelemesi sonucunda sigortası bulunmayan araç sürücüsünün %65, müvekkilin ise %35 oranında kusurlu olduğuna ilişkin hukuka ve yasal düzenlemelere aykırı; eksik incelemeye dayanan ve yetersiz nitelikte rapor alındığını, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesince 24.02.2017 tarihli Raporda müvekkilin vücut genel çalışma gücünden kaybının bulunmadığı ancak iş göremezlik süresinin 9 aya kadar uzayacağı belirtilildiği, alınan raporlar uyarınca dosya tazminat hesabı yapılmak üzere bilirkişi heyetine sevk edilmişse de bu kez “davacı küçük yönünden geçici iş göremezlik maddi zarar hesabı yapılmasının mümkün olmadığı” belirtilmiştir. Bunun üzerine İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından, dosya kapsamında alınan gerek kusur gerekse de maluliyet yönünden denetime elverişsiz raporlar hükme esas alınarak, 25.12.2017 tarihinde davanın reddine yönelik karar tesis edildiğini, istinaf konusu içtihatlara aykırı ve dayanaksız kararın kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklanan sürekli ve geçici maluliyet tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dairemizin 03/06/2020 tarih 2018/1216 esas – 2020/608 karar sayılı kararı ile inceleme tarihi itibariyle reşit olduğu anlaşılan davacı … tarafından verilen vekalet ile düzenlenen vekaletnamenin tamamlanması aksi takdirde davacı …’a usulüne uygun olarak gerekçeli karar tebliği ile istinaf için gerekli kanuni sürenin beklenmesi ve istinaf süreci tamamlandıktan sonra dosyanın Dairemize gönderilmesi için dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiştir. Ancak geri çevirme kararımızın gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; geri çevirme kararımız üzerine mahkemece gönderilen muhtıraya karşın adı geçen avukat tarafından dosyaya vekaletname sunulmaması üzerine, mahkemece davacı …’a çıkarılan tebligatta yazılı adrese ” mernis adresidir, TK 21/2.madde gereğince tebliği” şerhi bulunduğu ancak tebligat parçasının dosya içinde bulunmadığı görülmüştür.Tebligatların nasıl yapılacağı 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nda düzenlenmiştir. 7201 sayılı Kanunun 10. maddesinin 1. ve 2. fıkraları; “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa, bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir tebligat buraya yapılır.” hükümlerini içermektedir. Aynı Kanunun “Tebliğ İmkansızlığı ve Tebellüğden İmtina başlıklı 21. maddesinde ise muhatabın adresinde bulunmaması halinde yapılacak işlemler ve bu kapsamda 21. maddenin 1. fıkrasında muhatabın adresten geçici olarak ayrılmış olması (işe gitme gibi) halinde tebligat usulü, 2. fıkrasında ise mernis adresine tebligat usulü düzenlenmiştir. Bu yasal düzenlemeler kapsamında tebligatın öncelikle bilinen adrese çıkartılması, bu adreste yapılamayarak iade edilmesi halinde ise (adresten ayrılma gibi) mernis adresine çıkartılması gerekmektedir. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine eklenen ikinci fıkrasında gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bilinen adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi ve başka bir adresi olması arasında fark bulunmamaktadır. Bilinen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre çıkarılacaktır. Hem kanun metninde hem yasanın uygulanmasını gösteren yönetmelikte ve hem de madde gerekçesinde muhatabın sadece adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bilinen adres olarak bildirilmesi halinde doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21. maddenin 2. fıkrasına göre tebligat yapılacağı açıklamasına yer verilmemiş, bilakis bildirilen adrese tebligat yapılamaması halinde 2. fıkraya göre tebligat yapılacağı önemle vurgulanmıştır. Adrese kayıt sistemindeki adres, tebligat yapılamayacağı açıkça anlaşılan bir adres olmadığı için, öncelikle normal bir tebligat çıkartılarak Tebligat Kanunu’nun 21. maddenin 1. fıkrasında ve Tebligat Yönetmeliği’nin 30. maddesinde muhatap lehine olan araştırmalar yapılarak tebligatın kendisine ulaşması ve bilgilendirme işleminin yerine getirilmesi gerekir. Şu halde; mahkemece davacı …’nın haklarının sınırlanmaması için gerekçeli kararın adres kayıt sistemindeki adresine öncelikle normal tebligat çıkarılması, bu tebligatın iade edilmesi halinde ise mernis şerhi verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2 maddesi uyarınca usulüne uygun bir tebligatın yapılarak, usul ekonomisi de gözetilerek yeniden geri çevirme yapılmasına neden olunmayacak ve yargılamanın uzamasına sebebiyet verilmeksizin titizlikle eksikliklerin giderilmesi için dosyanın ikinci kez geri çevrilmesi gerekmiştir. (Yargıtay 4. H D nin 2020/924Esas- 2020/2142 Karar sayılı ilamı)HMK’nın 352/1-c maddesi gereğince dosyanın işlem yapılmak üzere mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde işlem yapılmak üzere mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 352. maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/11/2020