Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1555 E. 2021/348 K. 26.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1555
KARAR NO: 2021/348
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 03/03/2020
NUMARASI : 2019/421 Esas – 2020/136 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 26/02/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: 07/09/2015 tarihinde davalı sigorta şirketine sigortalı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek geri geri giderken davacıların çocuğu olan … çarpması sonucu küçük …’ın vefat ettiğini, davacıların yaşadığı acı ve üzüntünün telafisinin mümkün olmadığını, hakkaniyet ilkesi gereği mahrum kaldıkları desteğin zararının telafisi gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik baba … için 1.000,00 TL, anne … için 1.000,00 TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL destekten yoksunluk tazminatının olay tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Dava konusu kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili şirketi sigortalı olduğunu, bu poliçeden dolayı sorumluluklarının, sigortalının kusuru oranında olmak üzere bedeni zararlarda azami 290.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, manevi tazminat taleplerinin poliçe teminatı dışında olduğunu, davacının, olay tarihinden itibaren faiz istemesinin yasaya aykırı olduğunu, davaya konu olduğu gibi haksız filden kaynaklanan taleplerde uygulanacak faizin ancak yasal faiz olacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesi yapılan yargılama sonucunda, davanın kabulüne karar verilmiş; Bu karara karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Dairemizin 25/04/2019 tarih, 2017/1529 Esas ve 2019/610 Karar sayılı kararı ile davalı vekilinin TRH 2010 yaşam tablosu ve 1,8 teknik faiz uygulanmasına ilişkin istinaf talebinin kabulüne karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda “Davanın kabulü ile davacı … için 45.248,40 TL, davacı … için 52.672,23 TL olmak üzere toplam 97.920,63 TL destek tazminatının 29.09.2015 dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlı avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; istinafa konu edilen ilk kararda hükme esas alınan bilirkişi raporunun 2016 yılı verilerine göre düzenlendiğini, istinaf incelemesi sonrası alınan 28.11.2019 tarihli bilirkişi hesap raporunda TRH tablosu ve teknik faiz yöntemi kullanılmasına karşın 2019 tarihindeki asgari ücret üzerinden hesaplama yapıldığından tazminatın yüksek çıktığını, bu nedenle 2016 yılındaki asgari ücret ve diğer verilerle zararın TRH ölüm tablosu ve teknik faiz yöntemi ile yeniden hesaplama yapılması gerektiğini belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, ölümlü trafik kazası nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 07/09/2015 tarihinde davalı sigorta şirketine sigortalı dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek geri geri giderken davacıların çocuğu olan … çarpması ile meydana gelen trafik kazasında … vefat ettiği, olay nedeniyle vefat edenin desteğinden mahrum kalan davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep ettiği anlaşılmaktadır. İlk Derece Mahkemesince ilk verilen kararında hükme esas alınan aktüerya bilirkişi kök ve ek raporunda, PMF yaşam tablosu ve %10 artırma ve %10 iskonto yapılarak, kaza tarihinde 9 yaşında olan desteğin 18 yaşından itibaren destek olmaya başlayacağı kabul edilerek davacı anne babanın bakiye ömürlerinin 9 sene sonra ulaşacakları yaşlara göre tespiti ile destek süreleri belirlenmiş, desteğin geliri asgari ücret üzerinden kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre yetiştirme giderlerinin düşümünden sonra davacı anne … için 56.815,25 TL, davacı baba … için 48.903,27 TL destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmıştır. Dairemiz kararı doğrultusunda alınan 28/11/2019 tarihli ek aktüerya raporunda ise TRH yaşam tablosu esas alınarak yapılan hesaplamaya göre davacı anne … için 91.304,29 TL, davacı baba … için 65.614,54 TL destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanarak bildirilmiştir. Mahkemece taleple bağlı kalınarak ıslah edilen taminat miktarları üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı Kararı ile “Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.T.C. Anayasası’nın 153/1.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararları kesin olduğu; 153/3. maddesinde iptal edilen hükümlerin iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren yürürlükten kalkacağı; 153/5.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği ve 153/6.maddesinde ise yargı organlarını bağlayacağı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.” yönünde karar verilerek Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının diğer mahkemelerde görülen davalar bakımından etkisinin ne olacağı açıklanmıştır.Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında: “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” yönünde karar verilmiştir (Sonradan çıkan içtihatadı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)). Yukarıya aktarılan mevzuat hükümleri ve uyulması zorunlu yargısal içtihatlardan da anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usuli müktesep hakkın istisnası olduğu ve uyuşmazlığa dair iptal kararının diğer mahkemelerde derdest olan davalar bakımından da uygulanması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır (Yargıtay HGK’nun 16.05.2018 tarih, 2017/20-1121 Esas 2018/1104 Karar sayılı kararı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarih, 2020/1029 Esas ve 2020/6255 Karar sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi Tuztaş Hüseyin, Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanun’uda Vermiş Olduğu İptal ve Ret Kararının Sonuçları, sayfa 12). Bu açıklamalar çerçevesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 E. ve 2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92.maddeleri ile ilgili olarak vermiş olduğu iptal kararının Dairemiz içinde bağlayıcı olduğunun, somut norm denetimi içerdiğinden istinaf aşamasında bulunan ve henüz kesinleşmeyen eldeki uyuşmazlık bakımından da uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Bunun sonucu olarak Yeni Genel Şartların ” Ek 1. Değer Kaybı Hesaplaması”, “Ek:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” ve “Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı kısımlarında ki tazminatın belirlenmesine ilişkin esaslar artık uygulanmayacak; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar, öncelikle Karayolları Trafik Kanunu, bu kanunda yer almayan hususlarda ise Türk Borçlar Kanun’un haksız fiile ilişkin hükümlerinde ki usul ve esaslara göre belirlenecektir. Her iki Kanun da hüküm bulunmayan hallerde ise Yargıtay’ın içtihatları uygulanacaktır. Buna göre tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda bahsedilen kararı sonrasında vermiş olduğu güncel 14/01/2021 tarih, 2020/2598 E. ve 2021/34 K. sayılı kararı gereğince TRH 2010 tablosu uygulanacaktır. Ancak progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması gerekecektir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 02/03/2020 tarih, 2019/3713 E. ve 2020/2420 K. sayılı kararı). Mahkemece hükme esas alınan ek aktüerya raporunda, daha önce düzenlenen kök ve ek raporlarda esas alınan 2016 yılı verileri esas alınması gerekirken 2019 yılı asgari ücreti üzerinden hesaplama yapılmış olması da doğru olmamıştır. O halde İlk Derece Mahkemesince yukarıya aktarılan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin görüş değişikliği içeren emsal kararına uygun olarak TRH yaşam tablosu ve progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle 2016 yılı verileri esas alınarak tazminatın hesaplanması için aktüerya bilirkişisinden ek rapor alınması ve kazanılmış haklarda gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi olmalıdır. Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen ilk karara karşı istinaf dilekçesinde davacıların muhtemel yaşam sürelerinin hatalı belirlendiğini belirterek istinaf talep etmiştir. Uygulamada çocuğun 18 yaşına gelmesi ile birlikte gelir elde edeceği ana ve babasına destek olacağı varsayılmaktadır. Bu nedenle kaza tarihinde 9 yaşında olan desteğin 18 yaşından itibaren destek olmaya başlayacağı kabul edilerek davacı anne babanın bakiye ömürlerinin 9 sene sonra ulaşacakları yaşlara göre tespiti ile destek süreleri belirlenmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; HMK’nın 353/1-a.6. maddesi gereğince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :Davalı vekilinin istinaf başvurularının kısmen KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5- Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/02/2021