Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1529 E. 2022/1363 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2020/1529
KARAR NO : 2022/1363
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 23/06/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 18.04.2017 tarihinde davalıya başvuru yapıldığını, davalı tarafından 21.08.2017 tarihinde olumsuz yanıt verildiğini, 11.04.2011 günü saat 13:00 sıralarında kaza tespit tutanağında sürücü … yönetimindeki … plakalı traktörü ile seyrederken 45-50 derecelik eğime sahip yamaca çıkarken tekrar dönmek istediğinde aşı eğim nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybederek traktörün takla attığını ve sürücünün de altında kalarak öldüğünü, kusurlu olan sürücünün eylemlerinden sorumlu olamayacaklarını ve davalınında ZMSS poliçesini düzenlendiğinden sorumlu olduğunu, kazadan dolayı davacının destekten yoksun kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100 TL destekten yoksunluk tazminatının olay tarihinden aksi halde dava tarihinden yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah ile talebini 135.170,25 TL ye yükseltmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu olayın karayolu üzerinde meydana gelmediğini, kazanın davacıya ait özel mülk alanı olan hayvan barınaklarının olduğu yere yük boşaltması sırasında meydana geldiğini, kazaya ilişkin evraklarda olayın traktör devrilmesi sonucu ölüm olarak belirtildiğini, olaya ilişkin bir trafik kazası nitelendirmesi yapılmadığını, …’ün ölümü ile ilgili olarak Yumurtalık Cumhuriyet Savcılığının 2011/163 Esas sayılı dosyasında bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, bilirkişi raporunda kazanın meydana geldiği yerin 2918 sayılı KTK’ya göre karayolu vasfı taşımadığından trafik dışı motorlu araç kazası olarak görüldüğünü, olay yerinin karayolu vasfı taşımadığını, kamuya açık olmadığından ZMSS poliçesi kapmasında olmadığını ve davalının sorumluluğu doğmadığından başvurunun reddedildiğini, dava konusu tazminat talebinin zamanaşımına uğradığını, 6704 sayılı yasanın 4.maddesine göre davacının destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkının olmadığını, davacının alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleştiğini, kazaya neden olan ve sigortasız olduğu iddia edilen araç sürücüsünün mirasçılarına ve araç işletenine davanın ihbarını talep ettiklerini, kazaya neden olan aracın kaza tarihini kapsayan ZMSS poliçesinin olup olmadığının araştırılması gerektiğini, davacının 3.kişi olmadığını ve tazminat talep hakkının olmadığını, SGK tarafından yapılan ödemelerin hesaplanan tazminattan düşülmesi gerektiğini, davacının kaza tarihinden itibaren faiz talebinin haksız olduğunu, dava tarihinden itibaren ve yasal faiz istenebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın Kabulüne; 135.170,25TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak Davacıya Verilmesine,” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kazanın davacının murisinin kendi kusuru nedeniyle gerçekleştiği anlaşılmış olup, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre müvekkil kurumun ilgili destekten yoksun kalma tazminatını ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, davaya konu olay karayolu üzerinde gerçekleşmemiş olduğunu, müteveffanın alması gereken güvenlik önlemlerini almamış olması nedeniyle müterafik kusuru nedeniyle hükmedilen tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava, ölümlü kaza nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Somut olayda kaza 11/04/2011 tarihinde meydana gelmiştir. Bu durumda mahkemece 2918 sayılı KTK ve Güvence Hesabı Yönetmeliği’ne göre, davalı Güvence Hesabının tescilsiz aracın işleteninin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığı ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacı da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan desteğin kusurunun davacılara yansıtılamayacağı ve destekten yoksunluk zararını davalı Güvence Hesabı’ndan talep edebilecekleri, desteğin idaresindeki aracın ZMSS poliçesi bulunmadığı için davalı Güvence Hesabı’nın zarardan sorumlu olduğu, davalının ödeme yapması halinde de davacılara rücu imkanının bulunmadığı anlaşıldığından bu yönlere ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/3682 Esas ve 2018/12746 Karar sayılı kararı).2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 2. maddesinde bu kanunun, karayollarında uygulanacağı belirtildikten sonra, bu kural genişletilerek aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da kanunun uygulanabileceği öngörülmüş; karayolu tanımına girmediği halde genel trafiğin kullanımına açık olan yerler “karayolu gibi” kabul edilmiştir. Bu bağlamda, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu haliyle, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı belirtilmiştir.Anılan yasal düzenlemeler gereği karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayolu tanımına dahil kabul edilmektedir.Anılan yasal düzenlemeler gereğince kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Yine karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayoludur.Yukarıda da açıklandığı üzere; Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip karayolu ile bağlantısı olan, karayolu sayılan bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmektedir. (HGK’nın 28.09.2011 tarihli 2011/17 tarih, 499 Esas ve 2011/557 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.)2918 sayılı KTK’nun 2. maddesi gereğince karayolu bağlantısı olan yerlerde, kazanın meydana geldiği yer karayolu sayılan yerlerdendir. Somut uyuşmazlıkta mahkemece, bilirkişi raporunda açıklandığı şekliyle bahçe olması nedeniyle kazanın karayolu ile bağlantılı olduğu kabul edilmiş, ayrıca müteveffa % 100 kusurlu bulunmuştur. Bilirkişi tarafından kaza mahallinin bahçe olduğu gerekçesi ile karayolu sayılan yerlerden olduğu kanaati açıklanmış ise de; dosyada mevcut savcılık aşamasında alınan 21/09/2017 havale tarihli bilirkişi raporunda da müteveffanın yol vasfı taşımayan, sürekli kullanmaktan tekerlek izleri oluşmuş, tepe yamaçlarına çıktığı, traktörün çıktığı tepe yamacının 45-50 derecelik eğime sahip olduğu ve araç kullanımına imkan vermeyen bir yamaç olduğu görüşü açıklanmıştır. Bu şekliyle verilen karar eksik incelemeye dayalı olmuştur.O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken gerektiğinde mahallinde keşif de yapılıp krokili rapor alınarak kazanın meydana geldiği yerin, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 2. ve 3. maddesinde sayılan yerlerden olup olmadığının ve karayoluyla bağlantı yolu olup olmadığının kesin bir şekilde belirlenmesi, ayrıca müterafik kusur açısından mevcut savcılık evrakında kanaat oluşturacak yeterli belge de görülemediğinden müteveffanın alması gereken güvenlik önlemlerini alıp almadığı da araştırılıp sonucuna göre değerlendirme yapılarak karar verilmesi olmalıdır.
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,
4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/06/2022