Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1492 E. 2022/1455 K. 01.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1492
KARAR NO: 2022/1455
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 06/02/2020
NUMARASI: 2016/1045 Esas – 2020/60 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 01/07/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … şirketinin poliçesi kapsamında … plakalı aracın kullanıcısı diğer davalı …’ın %100 kusuru ile 24/07/2015 tarihinde meydana gelen kaza neticesinde davacı …’nın yaralandığını, davacının 24/07-08-09-10-11-12-/2015, 01-02-03/2016 tarihleri arasında tüm dönemi raporlu olarak geçirdiğini, 24/07/2015 tarihinde brüt 44.453 TL, 2016 yılında ise brüt 47.943,88 TL aylık maaşla görev yaptığını, kaza tarihinden tedavi sürecinin sonlandığı 01/04/2016 tarihine kadar hiç çalışmadığını, belirtilen dönemlerde 210.338,79 TL gelir elde etmesi gerekirken SGK tarafından kendisine raporlu dönem içinde toplam 44.375,66 TL ödeme yapıldığını, raporlu dönemde 165.963,13 TL zarara uğradığını, davacının vücut bütünlüğünde %5 oranında maluliyet gerçekleştiğini, davalı … şirketine talepte bulunulduğunu ve davalı tarafından 10/08/2016 tarihli aktüeryal hesaplama kapsamında 196.939 TL ödendiğini, hesaplamanın hatalı olduğunu, bunun Büyükçekmece … Noterliğinin 01/09/2016 tarihli ihtarnamesi ile davalı şirkete bildirilmesine rağmen itirazlarını yanıtsız bıraktığını, şirketin kayıtsız durumu karşısında dava dışı bir danışmanlık firmasına hesaplama yaptırılmış, yapılan hesaplamada davalı şirketin hesaplama yönteminin doğru olmadığı, zararının hesaplamada belirtilen 196.939 TL’lik miktardan çok daha fazla olduğunun tespit edildiğini ve bu nedenle işbu davanın açılması zaruri olduğunu, tespit edilecek zarardan, davalı … tarafından yapılan 196.939 TL ödemenin mahsubu ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik bakiye 10.000 TL maddi zararın temerrüt tarihinden itibaren davalı … şirketinden kaza tarihinden itibaren diğer davalı …’dan yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Zorunlu mali sorumluluk poliçesi gereği tüm sorumluluğun sigorta şirketinde olduğunu, dava dilekçesinde belirtilen kusur oranlarının hatalı olduğunu, aylık ücretlere ilişkin belirtilen tutarların ve tedavi süresi ve sonrasında kaldığı iddia edilen özürlülük halinin kabulünün mümkün olmadığını, Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen sağlık kurulu raporunda davacının %42 oranında maluliyetinin bulunduğu bildirilmiş ise de, yeterli bir maluliyet araştırmasının yapılmadığından sebeple mahkemece Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı Bölümleri gibi kuruluşlardan davacının maluliyet derecesi ve oranının belirlenmesi amacıyla rapor alınıp sonucuna göre maddi tazminat miktarının belirlenmesinin gerektiğinden bahisle, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; 24/07/2015 tarihli kazaya karıştığı belirtilen … plakalı aracın 21/02/2015 – 2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası olduğunu, davacıya maluliyeti nedeniyle 19/08/2016 tarihinde %100 kusur ve %5 maluliyet oranları esas alınarak 196.939 TL ödeme yapıldığını, ödemeye esas alınan hesap raporunda hesaplama yöntemi olarak CSO 1980 tablosu ve %2 teknik faiz dikkate alınarak davacının maaş bordrosu üzerinde yapıldığını, yapılan ödeme sonrası kalan teminat limitinin 93.061-TL olduğunu, mahkeme tarafından verilecek karar ile tekrar aktüer hesabı yapılması halinde yapılan ödeme tutarının yanında faiz güncellemesinin de dikkate alınmasının gerektiğini, geçici iş görmezlik tazminatının ve tedavi masraflarının poliçe kapsamında olmadığını, maluliyet oranı tespiti için davacının Adli Tıp Kurumundan veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim dalından rapor düzenlenmesini, geçici iş görmezliğe ilişkin talebin reddini, vekil edeni şirket temerrüte düşmediğinden dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesini beyan ve talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulüne, 32.520,96 TL’nin davalı … Sigortadan 16/08/2016 davalı … 24/07/2015 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, Fazla talebin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece dosyada mevcut devlet hastanesinden alınan raporun gerekçe gösterilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığını, çalışamadığı dönem için işvereninden maaş almadığını, Yerel Mahkemece belirtilen dönemde müvekkilin işvereninden maaşını aldığı gerekçesi ile bu zarar yönünden davanın reddine karar verdiğini, oysaki müvekkilin belirtilen dönemde raporlu bulunduğu, çalışmadığı, çalıştığı işverenin yasal zorunluluktan kaynaklı değil, sosyal yardım amacı ile müvekkiline ödeme yaptığını, işvereni tarafından sosyal yardım olarak verdiği nakdi yardımın gelir olarak hesaplanmasının hatalı olduğunu, Yerel Mahkemenin dosyayı gerek kusur incelemesi, gerekse maluliyet yönünden Adli Tıp Kurumuna tevdi etmiş, Adli Tıp Kurumundan gelen 26.07.2017 tarihli rapor taraflara tebliğ edilmiş, taraflarca rapora itiraz edilmemiş, rapor kesinleşmiş, akabinde dosya hesap bilirkişisine tevdi edilmiş, aktüer bilirkişi tarafından gelen 29.01.2018 tarihli bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, taraflar aktüer bilirkişi raporuna da itiraz etmemiş, raporların kesinleşmiş olduğunu, Yerel Mahkemenin bilirkişi raporları doğrultusunda talep arttırımı hususunda tarafına süre vermiş, talep artırımı yapılmış ve taraflara tebliğ edilmiş, davalılar tarafından talep arttırımına da itiraz edilmemiş olduğundan belirtilen hususların müvekkili yönünden usuli müktesep hak oluşturduğunu, talep arttırımı akabinde dosyanın heyete tevdi edilmesi akabinde heyet tarafından görülen 06.12.2018 tarihli celsede dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilmiş, gelen rapor doğrultusunda aktüer hesaplama yapılmış olduğunu, bu şekilde usuli müktesep hak ilkesinin gözardı edilmesinin doğru olmadığını, bu nedenle 29.01.2018 tarihli bilirkişi raporu ve talep artırım dilekçesi doğrultusunda hüküm kurulması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/12903 E. 2022/6930 K. Nolu ilamıyla, “Yargılamaya hakim olan ilkelerden olan “taleple bağlılık ilkesi” 1086 sayılı HUMK’nın 74. maddesinde (6100 sayılı HMK m. 26) düzenlenmiş olup, hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır ve ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Davacı vekili, dava dilekçesinde, kaza nedeniyle müvekkilinin %5 oranında özürlü kaldığını belirterek bu maluliyet oranına göre karar verilmesini talep etmiş ve dava dilekçesinde maluliyet oranı konusunda fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmamıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde başvuruda sunulan rapora itirazını belirtmiştir. Hakem Heyetince, kaza tarihinde yürürlükte olan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre maluliyet raporu ibraz etmesi için davacıya süre verilerek ara karar tesis edilmiş, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’nın 05/10/2020 tarihli raporuna göre davacıda kaza nedeniyle oluşan maluliyetin Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre %15 oranında olduğu rapor edilmiştir. 31/10/2020 tarihli hesap bilirkişisi raporunda %15 maluliyet oranına göre tazminat hesaplanmış, davacı vekili de ıslah dilekçesi ile bu orana göre bulunan tazminatı talep etmiştir. Uyuşmalık Hakem Heyeti tarafından dava dilekçesinde (başvuru dilekçesinde) davacının maluliyet oranı %5 oranı ile kendisini bağladığı dikkate alınmaksızın talep aşılarak davacının maluliyetinin %15 olduğu kabul edilerek bu doğrultuda hazırlanan hesap raporuna göre hüküm kurulmuş ve İtiraz Hakem Heyetince taleple bağlılık ilkesi gözetilmeden davalının bu yöndeki itirazının reddine karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.” yönünde karar vermiştir. Dosyada aldırılan; ATK 3. İhtisas Kurulunun 26/07/2017 tarihli, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlenen maluliyet raporunda; davacının E cetveline göre %22.2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği mütalaa edilmiş, 29/01/2018 tarihli aktüer bilirkişi raporu ile maluliyet raporundaki %22.2 oranı (910.565,40 TL) ve talep edilen %5 oranı üzerinden (32.520,96 TL) terditli hesaplama yapılmıştır. Raporlara, maluliyet raporuna yönelik olarak davalı … vekili itiraz etmiş, diğer taraflar itiraz etmemişlerdir. Davacı vekilince sunulan 08/10/2018 tarihli dilekçesi ile talebin bilirkişi raporu doğrultusunda 340.000,00 TL artırarak, 350.000,00 TL ye yükseltildiği açıklanmıştır. Mahkemece, alınan maluliyet raporları arasında açık fark olmakla dosyanın Adli Tıp Genel Kurulu’na gönderilmek suretiyle daha evvel Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen rapor ile ATK 3 İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen maluliyet raporu arasındaki açık farka ilişkin çelişkinin açıklanması suretiyle rapor düzenlenmesi yönünde kurulan ara karar doğrultusunda; ATK 3. İhtisas Kurulunun 29/05/2019 tarihli, Özürlülük Ölçütü ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen maluliyet raporunda; davacının engel durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranının %9.0 olduğu, dava konusu yaralanma nedeniyle iyileşme (iş göremezlik / iş ve güçten kalma) süresinin olay tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği mütalaa edilmiş, 21/10/2019 tarihli aktüer bilirkişi raporu ile maluliyet raporundaki oran üzerinden (305.077,57 TL) hesaplama yapılmıştır. Mahkemece, “Dava dilekçesinde davacının Büyükçekmece Devlet Hastanesi Engelli Sağlık Kurulu’nun 20/05/2016 tarihli raporu ile davacının %5 maluliyetinin olduğunun tespit edildiği, hernekadar mahkememizce maluliyet oranı yönünden raporlar alınmış ve aktüer hesabı yaptırılmış ise de, davacının dilekçesinde açıkça %5 maluliyet oranına göre maddi tazminat talep ettiği, maluliyet oranının yüksek olması gerektiğine, yeniden hesaplanmasına dair talep ve itirazları olmadığı, o halde talebin aşılamayacağı ilkesine göre ve aktüer bilirkişi tarafından terditli yapılan hesaplama uyarınca dava dilekçesinde talep edilen %5 oranındaki maluliyet oranına göre 32.520,96 TL bakiye maddi zarar tespit edildiği anlaşılmakla; denetlemeye elverişli 29/01/2018 tarihli bilirkişi raporuna göre davanın bu miktar üzerinden kısmen kabülüne karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile istinafa konu karar verilmiştir. Somut olayda davacı taraf dava dilekçesiyle, “davacının vücut bütünlüğünde % 5 oranında maluliyet gerçekleştiğinin tespit edildiği” açıklanarak talepte bulunulmuş, dava dilekçesinde maluliyet oranı konusunda fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmamış, gelişen duruma dayanmamıştır. Bu halde mahkemece taleple bağlılık ilkesi gözetilerek %5 maluliyet oranı üzerinden değerlendirme yapılarak karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Ayrıca; Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları). Somut olayda, ATK 3. İhtisas Kurulunun 26/07/2017 tarihli ilk düzenlenen maluliyet raporu, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlenmiş olup, 24/07/2015 kaza tarihine göre doğru yönetmelik hükümlerine göre de düzenlenmemiş olduğu ve bu hususun mahkemece resen değerlendirilmesi gerektiğinden, usulü kazanılmış hak oluştuğundan da bahsedilemeyecektir. Yine davacı vekili tarafından dosya kapsamından hükme esas alınan bilirkişi raporuna itiraz edilmemiştir. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde bu bakımdan davalı lehine usulü kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden, işvereni tarafından sosyal yardım olarak verdiği nakdi yardımın gelir olarak hesaplanmasının hatalı olduğuna ilişkin istinaf itirazı da yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/07/2022