Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1379 E. 2022/1154 K. 31.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1379
KARAR NO: 2022/1154
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 11/12/2019
NUMARASI: 2016/513 Esas – 2019/1017 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 31/05/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 07/11/2009 tarihinde müteveffa … ve …’in içinde yolcu olarak bulunduğu ve sürücüsü … olan … plakalı aracın tek taraflı kaza yapması neticesinde destekler … ve …’in vefat ettiğini, kazaya karışan … plakalı aracın kaza tarihinde davalı … nezdinde sigortalı olduğunu, bu nedenle 6100 sayılı HMK m.107 kapsamında destek tazminatı miktarının tespiti ile poliçe limitleriyle sınırlı olmak kaydıyla şimdilik 100,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların 12/04/2010 tarihinde müvekkili şirketten müteveffa … için 31.06400 TL, müteveffa … için 34.434,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı aldığını ve müvekkili şirketi ibra ettiklerini, işbu davanın ibra sözleşmesinin üzerinden iki yıldan fazla süre geçtikten sonra açıldığını bu nedenle zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirketin ödeme yapması nedeniyle sorumluluğu kalmadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle müvekkili şirketin poliçe limitleri ve sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, bu nedenle vaki kazadaki kusur oranlarının tespit edilmesini, davacıların ancak ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi talebinde bulunabileceklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile, 1-Müteveffa …’in vefatı nedeniyle 47.131,94 TL destekten yoksun kalma tazminatının 12/04/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’e verilmesine, 2-Müteveffa …’in vefatı nedeniyle 39.905,48 TL destekten yoksun kalma tazminatının 12/04/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’e verilmesine,3-Müteveffa …’in vefatı nedeniyle 43.489,78 TL destekten yoksun kalma tazminatının 12/04/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’e verilmesine,4-Müteveffa …’in vefatı nedeniyle 35.785,72 TL destekten yoksun kalma tazminatının 12/04/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’e verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tarafından dava tarihinden önce müvekkili şirkete geçerli bir başvurunun yapılmadığını, davanın başvuru şartı yerine getirilmeden ikame edildiğini, hak düşürücü sürenin dava tarihi itibariyle dolduğunu, davacıya davadan önce yapılan ödeme sonucunda müvekkili şirketin 2010 tarihinde ibra edildiğini, davanın ise 2016 yılında ikame edildiğini, hak düşürücü sürenin dolduğunu, ödeme tarihindeki verilere göre hesaplama yapılmadığını, faizin 2010 yılından itibaren işletilmesine karar verilmesinin hatalı olduğunu, hesaplanacak tazminatta müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, tespit edilen kusur oranlarının kabulünün mümkün olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 07/11/2009 tarihinde dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı kamyoneti ile seyri esnasında aracının lastiğinin patlaması ile aracının kontrolünü kaybederek yoldan çıkması ve akabinde devrilmesi ile meydana gelen trafik kazasında araç içerisinde yolcu olan … ile …in vefat ettiği, davacıların bu vefat nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talep ettiği anlaşılmıştır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14/05/2019 tarih, 2016/13076 E. ve 2019/6001 K. sayılı kararında “…Kabule göre de; davacı, meydana gelen kazada yolcu olup, kusursuzdur. Davacının emniyet kemeri olmadan nizamlara aykırı ve kendi can emniyetini tehlikeye atacak şekilde yolculuk yapması ise sürüş kusurlarından olmayıp, hakim tarafından tazminattan indirim sebebi olarak kabul edilmelidir. Emniyet kemeri olmadan yolculuk yapmak gibi hususlar bilirkişi tarafından kusur oranı belirlenirken dikkate alınacak hususlar değildir. Oysa mahkemece hükme esas alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi raporunda; davalı sürücü kazanın meydana gelmesinde %90 kusurlu, davacının da emniyet kemeri takmaması nedeniyle davacı yolcu %10 kusurlu olduğu belirlenmiştir. Mahkemece; öncelikle davacının trafik akışına ilişkin olarak kusursuz olduğu, davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu kabul edilerek daha sonra belirlenen tazminattan davacının emniyet kemeri takmaması nedeniyle dairemizin yerleşik uygulamasına göre %20 oranda müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken davalının zarardan %90 kusuruna göre hesap yapan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru görülmemiştir.” yönünde karar verilmiştir (Aynı yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17/06/2020 tarih, 2019/ 1444 E. ve 2020/ 3593 K. sayılı kararı). Yukarıya aktarılan Yargıtay ilamında da açıklandığı üzere ATK kusur bilirkişi raporunda müteveffa …’ya istiap haddinden fazla, denetimi ve gözetiminde bulunan kardeşi … ile yolculuk etmesi nedeni ile verilen %15 oranında kusur, zararın doğması ve artmasına neden olan müterafik kusur mahiyetinde olup, kazanın oluşumuna etki eden bir kusur değildir. Kazanın meydana gelmesinde sürüş kusurunun tamamı davalı araç sürücüsüne aittir. Bu nedenle kaza tek taraflı olarak meydana gelmiş olup müteveffalar araçta yolcudur. Müteveffa …’ya verilen kusur müterafik kusur olup kusur raporunun dosyadaki bilgi ve belgelere uygun, gerekçeli ve denetlenebilir olduğu kanaatine varıldığından, bu rapora itibar edilerek karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin kusura yönelik iddia ve itirazı yerinde değildir. Ancak İlk Derece Mahkemesince müteveffaya atfedilen kusurun müterafik kusur olduğunun kabulü ile tazminattan Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatları göz önüne alınarak %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğinin gerekçeli kararda tartışılmamış olması eksik incelemeye dayalı olmuştur. 2918 sayılı KTK’nin “sorumluluğa ilişkin anlaşmalar” başlığını taşıyan 111. maddesi gereği, “Karayolları Trafik Kanunu ile öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir”. Bu madde hükmü gereğince, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda KTK’nın 111. maddesi çerçevesinde ödeme tarihine göre de hesaplama yapılmış olması nedeni ile bu yöne değinen istinaf başvurusu yerinde değildir. Ancak davacılar ile davalı … arasında KTK’nın 111. maddesi kapsamında kalan anlaşma bulunup bulunmadığının tespiti yönünden ödeme ve ibra belgeleri getirtilerek KTK’nın 111. maddesi hükmüne göre geçerli bid ibra olup olamdığı tartışılmadan, geçerli bir ibra varsa davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı denetlenmeden yine KTK’nın 97. maddesi gereği faizin başlangıç tarihinin belirlenmesi için başvuru evrakları getirtilmeden ve kabule göre de mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda ödeme tarihi itibariyle yapılan ödemenin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi amacı ile ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılarak, ödemenin yeterli bulunup bulunmadığını tespiti yapılmadan eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.31/05/2022