Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1370 E. 2022/497 K. 18.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1370
KARAR NO: 2022/497
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 26/11/2019
NUMARASI: 2014/544 Esas – 2019/1029 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 18/03/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 07/10/2013 günü saat 16:15 sıralarında Topçular, … Sokakta yürümekte iken arkasından gelen davalı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile sokağa hızla ve kontrolsüz giriş yapılması nedeniyle, aracın sağ ön tarafı ile müvekkiline çarparak, çok ağır derecede, yaşam tehlikesi geçirecek şekilde, yaralanmasına neden olunduğunu, dava konusu kazanın sürücünün kusuru ile meydana geldiğini, dava konusu kaza nedeniyle davacı müvekkilinin yaşadığı manevi acıları telafi için, 250.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılar …, …, … A.Ş. ve … A.Ş.’den tahsili ile davacı müvekkiline ödenmesine karar verilmesini, dava konusu kaza nedeniyle mahrum kalınan kazançlar ve davacı müvekkilinde oluşan iş gücü kaybı nedeniyle oluşan zararlar için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan tahsiliyle müvekkiline ödenmesine karar verilmesini, dava konusu kaza nedeniyle davacı müvekkilinin tedavi sürecinde yaptığı ve yapacağının belgelenmesi beklenemeyen giderlerinin (ulaşım giderleri, medikal giderler, hastane harcamaları, bakım harcamaları vs) tazmini için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 500,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan tahsiliyle müvekkiline ödenmesine karar verilmesini, dava konusu kaza nedeniyle davacı müvekkilinin bakıcı yardımına ihtiyacının zorunlu olması nedeniyle bakıcı giderlerinin tazmini için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan tahsiliyle müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. cevap dilekçesinde özetle; davaya konu olan ve 07/10/2013 tarihinde gerçekleşen kazadan müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını ve husumet yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin asıl işinin öğretim hizmeti olup, servis-taşımacılık işi ise müvekkili şirketin asli veya yardımcı işlerinden dahi olmadığını, öğrencilerin taşınması-ulaşım hizmetinin … A.Ş. isimli şirket tarafından verilmekte olduğunu, bu yönüyle İlkem ile müvekkili şirketin arasında asıl işveren-alt işveren veya işveren-müteahhit ilişkisinin de söz konusu olmadığını, davacının kusuru sebebiyle meydana gelmiş olan kaza sebebiyle davacının kendi kusuruna dayanarak davalı müvekkilinden tazminat talep edemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusunu oluşturan kazada … plakalı aracın 07/10/2013 tarihinde tek taraflı olarak kaza yaptığını, müvekkili şirketçe 11.09.2013 / 2014 tarihlerini kapsar ZMMS poliçesi düzenlendiğini, müvekkili şirkete bu dosyayla ilgili başvuru yapılmadığını, dava konusu kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunup bulunmadığının ve kusur oranının belirlenmesi ve gerçek zararın varlığı ve miktarının belirlenebilmesi için aktüeryal hesaplama yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, kazaya karışan araç sahibi ile müvekkili firma arasında servis taşımacılığı sözleşmesinin imzalandığını, müvekkili firmanın kazaya karışan araç maliki olmadığını, kazaya karışan sürücünün müvekkilinin SSK’lı çalışanı da olmadığını, taraflar arasındaki öğrenci taşıma (servis) sözleşmesi 01/09/2013 tarihi ile 31/12/2014 tarihleri arasında geçerli olacak şekilde imzalanmış olup, işbu metnin 10.maddesine göre; servis hizmetinin verildiği sırada … Okulu öğrenci ve personellerine 3.kişilere ve malvarlıklarına, tedarikçi firma aracına ve/veya personeline karşı meydana gelebilecek her türlü kaza, gecikme, sağlık sorunları neticesinde ortaya çıkabilecek her türlü zarar, ziyan, maddi ve manevi tazminat taleplerinden tedarikçi firmanın sorumlu olduğunun hükmünün yer aldığını, işbu hüküm uyarınca davalı müvekkili şirkete herhangi bir sorumluluk yüklemeyeceğini ayrıca araç sürücüsüne izafe edilebilecek herhangi bir kusurda bulunmadığını belirterek reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Davanın Kısmen Kabulü İle, 3.471,24 TL geçici iş göremezlik ve 4.402,34 TL bakıcı giderinden kaynaklı toplam 7.873,58 TL maddi tazminatın; temerrüt tarihi olan kaza tarihi 07/10/2013 tarihinden itibaren davalılardan şoför … ve malik …’den işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalılardan, … A.Ş. ve … A.Ş.’den değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte, davalı … Sigorta A.Ş.’den 7.873,58 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 19/03/2014 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştekeren ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 20.000 TL manevi tazminatın; temerrüt tarihi olan kaza tarihi 07/10/2013 tarihinden itibaren sigorta şirketi dışındaki davalılardan şoför … ve malik …’den işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalılardan … A.Ş. Ve … A.Ş.’den değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, sürekli iş göremezlik, tedavi gideri talebi ve fazlaya ilişki manevi tazminat taleplerinin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ATK maluliyet raporuna karşı itirazların dikkate alınmadığını, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan özürlülük raporu ile Adli Tıp Kurumu raporları ortada bir çelişki olduğunu, ATK raporunun kendi içinde tezatlık taşımakta olduğunu, davacının mesleğinin pazarcılık olduğunu ve tanıkla ispat edileceği dava dilekçesinde açıklandığı halde mesleğin ispatı konusunda tek delil olan tanık dinletme isteğinin kabul edilmediğini, maddi tazminatların asgari ücret üzerinden hesaplanmasının hak kaybına yol açtığını, yargılama harç ve giderlerinin hatalı hesaplandığını, … ve … hakkında adi faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davalılar yönünden de avans faizine hükmedilmesi gerektiğini, davacının tedavi sürecinin uzun bir süreyi kapsadığı, tedavi süresince hastaneye gitmek gelmek dahil, belgelenmesi beklenemeyecek bir çok gideri olduğunu, belgelenemeyen giderlerin taktir ile belirlenecek giderler olduğunu, manevi tazminat miktarının çok az olduğunu, dava konusu kazanın oluşumunda, davacıya kusur verilmesinin hatalı olduğunu, davacının kaza oluşumunda kusuru bulunmadığının belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece alınan kusur raporunun kabul edilemeyeceğini, müvekkili ile davalılar … ile … arasında alt üst işveren ilişkisi bulunmadığını, müvekkili şirketin çok sayıda aracıyla servis taşımacılığı yapan bir şirket olup araç sayısının yetersiz olması halinde servis taşımacılığı yapan firmalarla öğrenci taşıma sözleşmeleri akdederek hizmet alımı yapmakta olduğunu, akdedilen bu sözleşmeler gereğince tedarikçi firmalar müvekkil çalışanı sıfatına haiz olmayıp sözleşme ile borç altına giren tacirler olduğunu, müvekkili şirket ile davaya konu kazaya sebebiyet veren araç maliki … arasında 01.09.2013 tarihi ile 31.12.2014 tarihleri arasında geçerli olacak şekilde öğrenci taşıma sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin 10. maddesine göre müvekkili şirkete herhangi bir kusur yüklenmesi mümkün olmadığını, kazanın tedarikçilerin müvekkili şirkete hizmet verilen saatte gerçekleşmemiş olduğunu, tedarikçi firmaların bir çok iş yeri ile sözleşme akdederek gün içerisinde farklı firmalara, okullara, projelere ve iş yerlerine taşıma hizmeti sağlamakta olduklarını, müvekkilin meydana gelen zarardan davalılar ile birlikte müşterek ve müteselsilen sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından müvekkili şirketin sorumluluğunun ispat edilemediğini, müvekkil şirket işleten veya istihdam eden olmadığını, davacının manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkillerin kazanın meydana gelmesinde bir kusuru olmadığını, müvekkilin taşımacılık yaptığı servisin öğrenci servisi olduğu düşünüldüğünde sürücü tarafından hızla ve kontrolsüz biçimde sokağa giriş yapıldığı iddiası gerçeği yansıtmadığını, kaldırım bulunmadığını, yol yapı itibariyle yürümek ve hareket etmek için elverişli olmadığını, davacının bu nedenle dengesini kaybedip düştüğünü, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında belirlenen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; söz konusu kazada müvekkili şirketin herhangi bir kusur veya ihmali bulunmadığından müvekkilinin sorumluluğu bulunmadığını, davalı … A.Ş.’ ye bağlı olarak hizmet vermekte olan … plakalı servis aracının sahibi … işleten sıfatına haiz olduğunu ve … isimli şahıs tarafından araç kullanılmakta olduğunu, müvekkili şirketin asıl işinin eğitim öğretim hizmeti olduğunu, servis-taşımacılık işinin ise müvekkil şirketin asli veya yardımcı işlerinden dahi olmadığını, her ne kadar geçici iş görmezlik ve bakıcı giderlerinden kaynaklı maddi tazminata hükmedilmiş ise de davacının talebine ilişkin somut bir delil sunulmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından kaza tespit tutanağına göre; davalı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile incirlik sokaktan gelerek, … sokakta seyir halinde iken no 21 önüne geldiği esnada aracının sağ ayna kısmı ile … sokak yol üzerinde yürüyen davacı …’ye çarpması sonucu gerçekleşen yaralamalı maddi hasarlı trafik kazası sonucu yaya olan davacı …’nin KTK 68/1-a-3 kuralını ihlal ettiği belirtilmiştir. İstanbul 60. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/670 esas sayılı dosyasında alınan kusur bilirkişi raporunda sürücü …’in birinci derecede asli kusurlu, yaya …’nin ikinci derecede tali kusurlu olduğu, ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 14/12/2016 tarihli kusur raporunda ise sürücü …’in asli kusurlu, yaya …’nin tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Yargılama sonunda sürücü davalı …’in taksirle yaralama suçundan adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. İlk Derece Mahkemesince alınan 31/01/2018 tarihli kusur bilirkişi raporunda ise sürücü …’in % 70 kusurlu, yaya …’nin %30 tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, kararın gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; Mahkemece kusura ilişkin alınan bilirkişi raporu ile ceza yargılaması aşamasında alınan bilirkişi raporlarının birbiri ile uyumlu oldukları, bilirkişi raporunun gerekçeli, denetime elverişli ve dosya kapsamına uygun olmasına göre kusura yönelik istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan işleten tanımına göre; “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir.” şeklinde Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesindeki; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Somut uyuşmazlıkta; davalı …’in 07/10/2013 tarihinde emniyette alınan ifadesinde acıkça saat 16.00 da … Kolejinden çıktığını ve kazanın seyir halindeyken meydana geldiğini beyan etmiştir. Dosyada bulunan … A.Ş. ile davalı … arasında ile yapılan 01/09/2013 tarihli Öğrenci Taşıma Sözleşmesine göre kazaya karışan … plakalı aracın … Öğrenci ve personellerinin ve …’in belirlediği görevlerde servis hizmeti yapılacağı, 10. maddesinde servis hizmeti sırasında verilen zararlardan tedarikçinin sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Dava dosyasına sunulan kazaya karışan aracın fotoğraflarında araç üzerinde …, …& …, … çıkartmalarının bulunduğu görülmektedir. Tüm dosya kapsamına göre davalı … A.Ş. ile davalı işleten … arasında yapılan taşıma sözleşmesinde … Okuluna ilişkin taşıma yapılacağının açıkça belirtildiği, sözleşmenin 10. maddesinde tedarikçinin sorumlu olduğuna ilişkin düzenlemenin sözleşmenin tarafları açısından iç ilişkilerinde hüküm ifade edeceği, üçüncü kişiler yönünden bağlayıcı olmayacağı gözetildiğinde davalı … A.Ş.’nin KTK’nın 3. maddesi kapsamında işleten sıfatı taşıyacağının kabulü gerekeceğinden İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ile davalı … A.Ş.’ nin kaza nedeni ile tazminattan sorumlu tutulmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından husumete ve sorumluluğa yönelik davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusu yerinde değildir. Ne var ki davalı … ile davalı araç işleteni ve davalı … A.Ş. arasında servis taşımacılığı ile ilgili herhangi bir sözleşme ilişkisinin saptanamadığı, kazada yaralanan davacının somut olayda servis aracında taşınan (yolcu olan öğrenci- kurum çalışanı) olmadığı, servis aracının yaya olan davacıya çarpması ile meydana gelen trafik kazasında araç içinde bulunan öğrencileri taşıtan davalı …’nin KTK kapsamında işleten sıfatı bulunmadığı gözetilerek davalı … A.Ş. Aleyihe açılan davanın husumet bulunmadığından usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. HMK’nın 114/1.d bendi ile “Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları” dava şartları arasında gösterilmiştir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin gerçekten o dava ile ilgili kimseler olması, bir başka ifade ile dava konusu sübjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkinin varlığı, usul hukukunda “sıfat” olarak tanımlanmaktadır. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Bir davada, taraflardan birinin, aktif ya da pasif husumet ehliyetini taşımadığı belirlenirse, davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir. Bu nedenle davalı … A.Ş. bakımından davanın pasif husumet ehliyeti (sıfat) bulunmadığından usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekir. Bu belirlemenin yapılabilmesi için Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden maluliyet raporu alınmalıdır. Maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihinden sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekecektir. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 16/06/2020 tarih, 2018/3614 E. ve 2020/3544 K., 28/01/2020 tarih, 2018/3470 E. ve 2020/153 K.sayılı kararları). Somut olayda ATK 3. Adli Tıp İhtisas Kurulundan alınan 20/04/2015 tarihli ve 26/12/2016 raporunda dava konusu kaza sebebiyle davacının maruz kaldığı trafik kazası neticesi meydana geldiği bildirilen arızasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme (geçici işgöremezlik) süresinin 6 aya kadar uzayabileceği tespit edilerek bildirilmiştir. Kaza tarihi olan 07/10/2013 tarihinde maluliyete ilişkin raporun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği dikkate alınarak düzenlenmesi gerekir. Sonuç olarak Haseki Eğitim Araştırma Hastanelerinden düzenlenmiş Engelli Sağlık Kurulu raporu doğru yönetmelik hükümleri uygulanarak hazırlanmış bir rapor olmadığından, doğru yönetmelik uygulanarak düzenlenmiş ATK raporu arasında çelişki olduğu yönündeki istinaf itirazı yerinde değildir. Çalışma gücü kaybı zararının hesabında yaralanan veya malul olanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Zarar görenin kaza tarihi itibariyle mesleği ve geliri tespit edilmelidir. Kişinin herhangi bir işi yoksa, zarar görenin geliri asgari ücret kabul edilerek, raporun hazırlandığı tarihteki net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılacaktır. Eğer gelirin asgari ücret üzerinde olduğu, bir başka anlatımla herhangi bir iş yerinde çalıştığı ya da bir meslek icra ettiği ve asgari ücret üzerinde bir gelir elde edildiği iddia ediliyorsa bunun ispat edilmesi gerekir. Ancak mahkeme bedensel zararların tazmini davalarında zarar görenin zararını resen belirlemek durumundadır. Bu nedenle mahkeme, zarar gören asgari ücret üzerinde bir gelir elde ettiğini iddia etmiş ise SGK’dan trafik kazasının olduğu tarihteki zarar görenin ücret ve tüm gelirlerini gösterir ücretlerini getirtmelidir. Kişi belirli bir iş yerine bağlı olmaksızın, örneğin duvar ustası, sıvacı gibi sıvacı gibi belirli bir meslek icra eden kişilerden ise ekonomik ve sosyal durumu ile ilgili zabıta araştırması yanında o meslek odasından o mesleği icra edenlerin kaza tarihi itibarı ile ortalama ücretleri sorulmalıdır. Davacı dava dilekçesi ile mesleğinin pazarcılık olduğunu aylık gelirinin 3.500,00- 4.000,00 TL olduğunu iddia ederek mesleğini ispat konusunda tanık deliline dayandığını belirtilmiştir. Mahkemece İstanbul Umum Pazarcılar Esnaf Odasına müzekkere yazılmış, verilen yanıtta pazarcılık yapan birinin aylık ortalama 1.800-2.000 TL kazancı olabileceği belirtilmiştir. Aktüer bilirkişisi raporunda da davacının geliri seçenekli olarak asgari ücretten ve Esnaf Odası yazı cevabı ortalaması 1.900 TL’den zarar hesabı yapılmış, mahkemece asgari ücret üzerinden yapılan tazminat hesabı hükme esas alınmıştır. Davacı tarafından pazarcılık yaptığına ilişkin herhangi bir sertifika, pazar yeri kiralaması vs. sunulmamıştır. Bu itibarla, herhangi bir resmi ve yazılı belge ile gelirini ispat edemeyen davacının gelirinin sadece tanık delili ile ispat edilemeyeceği gözetildiğinde mahkemece tanıklarının dinlenilmemesinde ve gelirinin asgari ücret düzeyinde kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Kazaya karışan aracın ticari nitelikte okul servis aracı olduğu görülmekle sürücü ve işleten yönünden avans faizi yerine yasal faize hükmedilmesi doğru olmamıştır. Kabule göre de mahkemece maddi ve manevi tazminat talepleri toplamı üzerinden davanın kabul ve reddedilen miktarları üzerinden yargılama gideri hesaplamasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Somut olayda, dava dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 500,00 TL tedavi gideri talep edilmiştir. TBK’nın 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, talep edilen 500 TL tedavi giderinin davalının %70 kusur oranı, davacının iyileşme süresine göre değerlendirildiğine 350 TL’nin makul olduğu kanaatine varılmıştır. Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. ” Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, maluliyete ilişkin rapora göre sürekli maluliyet tayinine mahal olmayacak şekilde yaralanmış olması ve yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarının bir miktar yüksek belirlendiği, 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin uygun olacağı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle; taraf vekillerinin istinaf başvurularının kısmen kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE, a-… A.Ş. hakkında açılan davanın HMK’nın 114/1.d ve 115/2. maddesine göre pasif husumet yokluğundan USULDEN REDDİNE, b- Davalılardan …, … ve … A.Ş. ve … Sigorta A.Ş. aleyhine açılan maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜNE, c-3.471,24 TL geçici iş göremezlik, 4.402,34 TL bakıcı gideri ve 350 TL tedavi giderinden kaynaklı toplam 8.223,58 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan kaza tarihi 07/10/2013 tarihinden itibaren davalılardan …, … ve … A.Ş.’den değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte, davalı … Sigorta A.Ş.’den 7.873,58 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 19/03/2014 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar …, … ve … A.Ş. ve … Sigorta A.Ş.’den müştekeren ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, d-10.000 TL manevi tazminatın temerrüt tarihi olan kaza tarihi 07/10/2013 tarihinden itibaren sigorta şirketi dışındaki davalılardan şoför … ve malik …’den ve … A.Ş.’den değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar …, … ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, f- Sürekli iş göremezlik, fazlaya ilişki tedavi gideri ile manevi tazminat taleplerinin reddine, 2-Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan (maddi tazminat yönünden 561,75 TL + manevi tazminat yönünden 683,10 TL) toplam 1.244,85 TL karar-ilam harcından, davacı tarafça peşin yatırılan 862,45 TL harç ile 35,90 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 346,5 TL harcın davalılar …, …, … A.Ş. ve … Sigorta A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, 3-Manevi tazminat yönünden; davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılar …, … ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, 4-Manevi tazminat yönünden; davalılar …, … A.Ş. kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen talep üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak adı geçen davalılara ödenmesine, 5-Maddi tazminat yönünden; davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalılar …, … ve … A.Ş. ve … Sigorta A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, 6-Maddi tazminat yönünden; davalı taraflardan … Sigorta A.Ş., … A.Ş. karar tarihi itibarıyla kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara ödenmesine, 7-Davalı … A.Ş. kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen dava üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … A.Ş.’ye ödenmesine, 8- Davacı tarafça yapılan 2.000,00 TL bilirkişi + 836,44 TL posta masrafı olmak üzere toplam 2.836,44 TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre hesaplanan 194,71 TL yargılama giderinin davalı … A.Ş. hariç diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 9-Davalı … A.Ş. tarafından yapılan 60,00 TL yargılama giderinden davanın red oranına göre hesaplanan 55,88 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … A.Ş.’ye ödenmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, 10-Davalı … tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinden davanın red durumuna göre hesaplanan 46,56 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, 11-Tarafların yatırmış olduğu gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesinden sonra resen ilgili taraflara iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN 1-Davacı ve davalılar vekilleri tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından yatırana iadesine, 2-a-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 134,30 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 148,60 TL istinaf başvuru harcının davalı … A.Ş. hariç diğer davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, b-İstinaf aşamasında davalı … A.Ş. tarafından yapılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile adı geçen davalıya verilmesine, c-İstinaf aşamasında davalı … A.Ş. tarafından yapılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile adı geçen davalıya verilmesine, d -İstinaf aşamasında davalılar … ve … tarafından yapılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile adı geçen davalılar verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, maddi tazminat yönünden HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin, manevi tazminat yönünden HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/03/2022