Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1355 E. 2022/1064 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1355
KARAR NO: 2022/1064
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 20/02/2020
NUMARASI: 2017/241 Esas – 2020/191 Karar
Birleşen Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin
2016/44 E. 2016/29 K. Sayılı Davada
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 26/05/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl dosyada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’un özel bir şirketin muhasebe sorumlusu olarak çalışan 1982 doğumlu 33 yaşında evli ve tek çocuk sahibi anne olduğunu, müvekkili …’ın 08/10/2013 günü saat 22:00 sıralarında … Mah. … Halkalı/Küçükçekmece üzerinde arkadaşı … ile birlikte karşıdan karşıya geçerken davalı taraf aracıyla kendisine yanan kırmızı ışıkta geçtiğini, haksız ve sorumsuz fiiliyle müvekkilinin ve ailesinin hayatını altüst ettiğini, müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını, Küçükçekmece 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/1122 Esas sayılı dosyası ile ceza davasının açıldığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik … adına maddi 10.000,00 TL – manevi 250.000,00 TL , eşi … adına manevi 100.000,00 TL , müvekkilinin oğlu … adına 50.000,00 TL manevi, müvekkilinin annesi … için 50.000,00 TL manevi, müvekkilinin babası … için 50.000,00 TL manevi, müvekkilinin kardeşleri adına … için 10.000,00 TL manevi, … için 10.000,00 TL , … için 10.000,00 TL, … için 10.000,00 TL manevi, … için 10.000,00 TL olmak üzere 10.000,00 TL ve 560.000,00 TL manevi tazmiatın zararın kusurlu ve sorumlu davalılar tarafından somut durum ve hakkaniyet nispetinde TCMB ‘nin uyguladığı en yüksek faiz oranıyla müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen Küçükçekmece 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/44 Esas sayılı dosyasında davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nun 08/10/2013 günü saat 22:00 sıralarında … Mah. … Bulvarı Halkalı/Küçükçekmece üzerinde arkadaşı … ile birlikte karşıdan karşıya geçerken davalı …’nın oğlunun sevk ve idaresindeki araçla kırmızı ışıkta süratle geçerek kendisine yanan yeşil ışıkta karşıdan karşıya geçmekte olan müvekkiline çarpması neticesinde müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, ameliyat edildiğini, 8 ay yoğun bakımda kaldığını, maddi-manevi kayıplara uğradığını, olayla ilgili Küçükçekmece 15.Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/1122 Esas sayılı dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen 15/01/2015 tarihli raporda sanık-sürücünün asli kusurlu, müvekkili …’un ise kusursuz olduğunun tespit edildiğini, mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanığın 15 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini, Küçükçekmece 3.Asliye Hukuk Mahkemesinde davalının oğlu hakkında dava açıldığını, davaların birleştirilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin muhasebe departmanında çalıştığını, yaşadığı travma sonucu epilepsi krizleri ve kısmi hafıza kaybı yaşamakta olduğunu, bu sebeple mesleğini tam olarak yerine getiremediğini, yine kaza sonucu dizinde oluşan hasar sonucu yürüme problemi çekmekte olup, dizindeki problemin kalıcı hasara yol açtığını, kaza sonrası sigorta şirketine zorunlu trafik sigortası kapsamında başvuruda bulunulduğunu, sigorta şirketi tarafından 90.800,- TL maddi tazminat ödemesi yapıldığını, müvekkilinin halen ahde vefa gereği istihdam edilmekte olup, işverenlerinin iyi niyetiyle çalışmakta olduğunu, meydana gelen olay nedeniyle müvekkilinin yanı sıra annesi, kardeşleri, eşi ve oğlunun da büyük sarsıntı yaşadıklarını, elem ve acı duyduklarını, ayrıca olay anında müvekkilinin yanında bulunan arkadaşı …’ın da aylarca olayın travmasını ve korkusunu yaşadığını, haksız fiil sonucu meydana gelen kaza nedeniyle davalının ruhsat sahibi sıfatıyla müteselsilen sorumlu olduğunu, müvekkilinin maddi manevi zararları ile ailesinin ve arkadaşının manevi zararlarının tazmininin gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi, 250.000,00 TL manevi, eşi … için 100.000,00 TL, oğlu … için 50.000,00 TL, annesi … için 50.000,00 TL, babası … için 50.000,00 TL, kardeşleri …, …, …, …, … ve arkadaşı … için ayrı ayrı 10.000,00’er TL manevi tazminat olmak üzere toplam 10.000,00 TL maddi, 560.000,00 TL manevi tazminatın T.C. Merkez Bankasının uyguladığı en yüksek faiz oranıyla birlikte davalıdan tahsiliyle müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; dava konusu uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemelerinin görev alanına girdiğinden görevsizlik kararı verildiğini, zorunlu mali mesuliyet sigortacısı aleyine ikame edilen davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğunu, tüm delillerin toplanması ve Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından kusur tespitinin yapılmasından sonra müvekkili şirkete sigortalı aracın kusurlu bulunması durumunda maluliyet oranının tespiti için davacının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’ne sevk edilmesine, yine aktüer sıfatına sahip bir bilirkişi kanalı ile sakatlıktan kaynaklanan sürekli iş göremezlik tazminatının hesaplanmasına, davacının teminat dışında bulunan geçici iş göremezlik zararına ilişkin talebinin reddine, müevkkili şirkete sigortalı aracın kusurlu bulunması durumunda sorumluluğun bakiye limit ile sınırlı olduğuna dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine, müvekkili şirket dava açılmasına sebebiyet evrmediği için yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; soyut iddiadan ibaret olan haksız ve mesnetsiz ,usul ve esastan yasaya aykırı ve çelikli beyanları kabul etmediklerini davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen dosya davalısı …’ya usulüne uygun tebligat yapılmış cevap dilekçesi ibraz edilmemiştir. Davalı … Küçükçekmece 3.Asliye Hukuk Mahkemesindeki beyanında; olayın tarafı olmamasına rağmen davada taraf olarak gösterildiğini ve kendisinden para talep ettiklerini bildirmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne, A) Maddi tazminata ilişkin davanın ıslah edilmiş miktar üzerinden kısmen kabulü ile, 1.063.092,71 sürekli iş göremezlik tazminatı ve 18.625,82 geçici iş göremezlik tazminatının davalılar … ve …’dan kaza tarihi olan 08/10/2013 tarihinden itibaren, sigorta poliçesindeki limitle sınırlı olmak üzere davalı … Sigorta A.Ş.’den temerrüt tarihi olan 16/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’na verilmesine, B) Manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulü ile davacılar; a) … için 50.000 TL b) Çocuk … için 10.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 08/10/2013 tarihinden itibaren işeyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, 2-Davacıların fazlaya ilişkin maddi manevi tazminat taleplerinin reddine, 3-Davacı … 28/10/2016 tarihinde ölmüş olduğundan manevi tazminat talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, 4-Davacılar …, …, …, …, …, …, … ve …’ın manevi tazminat taleplerinin Reddine, 5-SGK’ya karşı usulüne göre açılmış bir dava olmadığından SGK’nın sorumlu olduğu tedavi giderlerine yönelik talepler bakımından karar verilmesine yer olmadığına,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılar … ve … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının maaşı konusunda gerekli araştırma yapılmayıp sunulan evraklara göre değerlendirildiğini, ATK tarafından yetersiz ve eksik inceleme neticesinde tespit edilerek bilirkişiler tarafından dikkate alınan maluliyet oranının hükümde uygulanmasının kabul edilemeyeceğini, bilirkişi raporunda yapılan hatalara karşı yaptığı itirazların dikkate alınmadığını, davacının kazadan sonra Epilepsi Hastalığına yakalanmasının kaza ile bir illiyet bağının olmadığını, ATK raporunun hastane hemşiresi beyanına ve ceza dosyasında bulunmayan, sonradan ortaya çıkan özel hastanelerden alınmış raporlar değerlendirilip devlet hastanesinden alınan raporların değerlendirilmediğini, davacıya yapılan 1.955,00 TL’lik ödemenin yardım mahiyetinde olmadığından müvekkiller tarafından tazminat ödemesi saikiyle yapıldığından bu tutarın ödeme tarihinden itibaren mahsup edilmesi gerektiğini, tazminat hesaplamasının PMF-1931 tablosu değil TRH 2010 Ulusal Mortalite tablosuna göre yapılması gerektiğini, kusur raporunun usulüne uygun şekilde belirlenmeden aktüer raporu alındığını, rapor soruşturması aşamasında keşif yapılmadığını, maaş hesaplamasının ihtimallere göre değil TÜİK enflasyon oranına göre belirlenmesi gerektiğini, mahkeme hakiminin taraflı davranması nedeniyle sunulan reddi hakim talebinin soyut gerekçelerle reddedildiğini, davalı müvekkili … yönünden hükmedilen tazminatın davacı lehine sebepsiz zenginleşme sağlayacağını, davacı kazazedenin oğlu … lehine hükmedilen manevi tazminata itiraz ettiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24/05/2021 tarih, 2021/3033 Esas ve 2021/1560 Karar sayılı güncel kararında “… Davacı vekili, müvekkilinin meydana gelen kazada yaralandığını açıklayıp iş göremezlik tazminatı talebinde bulunmuş, tazminatın belirlenmesi amacı ile bilirkişiden rapor alınmış, alınan raporda davacının kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresi belirlenmesinde 1931 tarihli PMF yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmış, bu rapor hükme esas alınmıştır. Gerçek zarar miktarı; davacının olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır.Desteğin veya hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Buna göre temyiz edenin sıfatına göre, davacı tarafından kararın temyiz edilmediği de dikkate alınarak, kazanılmış haklar gözetilerek (tazminata esas alınan gelir, esas alınan asgari ücret yılı, işlemiş/işleyecek dönem tarihleri gibi) davacının muhtemel bakiye yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenerek ve prograsif rant tekniği kullanılmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” yönünde karar verilmiştir. Buna göre tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu ve prograsif rant tekniği uygulanacaktır (Aynı yönde 14/01/2021 tarih, 2020/2598 E. ve 2021/34 K. sayılı kararı). Maluliyete ilişkin istinaf itirazının incelenmesinde; Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’i, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları). İlk Derece Mahkemesince tazminatın belirlenmesinde kaza tarihinde yürürlükte bulunmayan Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen maluliyet raporunun hükme esas alınmış olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken, ATK’dan ya da başka bir Üniversite Hastanesinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümünden oluşturulacak aralarında adli tıp uzmanı da bulunan uzman doktor heyetinden, kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik hükümlerine uygun olarak davacıda var olduğu ileri sürülen yaralanmaya bağlı geçici iş göremezlik oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise süresi, kalıcı işgöremezlik durum ve oranının ne olduğu ve tespit edilecek maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmadığı konularında, dosya içerisinde bulunan tedavi evrakları ile dosyada mevcut olan taraflarca sunulan delilleri de irdeler biçimde denetime elverir nitelikte maluliyet raporu alınması ve tespit edilecek maluliyet oranına göre hükme esas alınan rapor tarihi itibariyle aktüer bilirkişiden ek rapor alınması ve sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. Mahkemece davalı sürücünün yargılandığı ceza mahkemesindeki ATK dan alınan 15/01/2015 tarihli kusur raporu hükme esas alınmış olup bu rapora göre davacı kusursuz, karşı araç sürücüsünün olayda asli kusurlu olduğu tespit edilmiş, ayrıca kusur raporu alınmamıştır. Davaya konu kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. (eski BK’nun 53.) maddesi gereğince; hukuk hakimi, ceza mahkemesince belirlenmiş ve kesinleşmiş olan maddi olgu ile bağlı ise de kusurun bulunup bulunmadığı ve oranına ilişkin ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmadığı gibi, kusura ilişkin saptamaya dayanan beraat kararı ile de bağlı değildir. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken; ceza mahkemesinin, davacının yaralanmasıyla sonuçlanan olaydaki kusur durumlarına ilişkin tespitinin, maddi olgu olarak kabul edilemeyeceği, TBK’nun 74. maddesi gereği, ceza mahkemesinin kusur değerlendirmesinin hukuk hakimini bağlamayacağı, hususları gözetilmek suretiyle, tarafların bildirdiği delilleri toplanarak, tanıkları dinlenerek İTÜ trafik kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü fen heyetinden kusur durumuna ilişkin ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınıp ceza dosyası ile çelişki olması halinde çelişkilerde giderilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı olduğu biçimde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/1941esas-2019/11483 karar sayılı ilamı). Kabule göre hükme esas alınan aktüerya raporunda, davacının muhasebe departmanında çalıştığı bildirilmiş ve davacı vekilince aslı gibidir SGK hizmet dökümüne göre aldığı ücretin net miktarının asgari ücrete oranlamasına göre hesaplama yapılmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Mahkemece hükme esas bilirkişi raporunda, davalılar tarafından davacıya yapılan 1.955,00-TL’lik ödeme ‘’kazadan sonra hastanede olan kazazedeye bir yardım, hastanın günlük ihtiyaçlarının karşılanması vs. şeklinde yaptığı bir ödeme’’ mahiyetinde olduğu şeklinde değerlendirilmiş olmasında da isabetsizlik görülmemiştir. Kabule göre davacıdaki yaralanmanın ağırlığı göz önüne alınarak davacının yaşı küçük çocuğu için de manevi tazminata hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Hakimin reddi sebepleri arasında yer almayan nedenlerle hakimin reddi talep edildiğinden, mahkemece talebin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu görülmüştür. Bu yöne değinen istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir. Manevi tazminat miktarına yönelik istinaf itirazlarının ise Dairemiz kararına göre kusur ve maluliyet konusunda eksiklikler giderildikten sonra değerlendirilmesinin uygun olacağı anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalılar … ve … tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/05/2022