Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1268 E. 2020/3815 K. 27.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1268
KARAR NO: 2020/3815
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 18/12/2017
NUMARASI: 2017/639 Esas – 2017/1286 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 27/10/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;…
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dilekçesinde özetle;davalı …’ye ait … AVM’nin logosunu taşıyan , davalı … şirketinin maliki olduğu … plakalı müşteri servis aracı ile davalı … şirketinin maliki olduğu diğer davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı kamyonet arasında 23/09/2013 tarihinde trafik kaza meydana geldiğini,kamyonetin … Sigorta AŞ tarafından … nolu KTK ZMSP ile üçüncü kişilerin zararlarının tazmini için koruma altına alındığını, kaza neticesinde servis aracındaki dört kişinin feci bir şekilde can verdiğini ve dört kişinin de yaralandığını, servis aracında vefat eden yolculardan …’un davacıların annesi olduğunu, bu olay neticesinde maddi ve manevi zarara ve ölenin desteğinden mahrum kaldıklarını, müvekkillerinden …’in sürekli özürlülüğünün olduğunu, ihtiyaçlarının görülmesi amacıyla evde yatılı kadın tutmak zorunda kaldıklarını, müvekkili …’nın manevi kaybın yanısıra maddi anlamda da kayıp yaşadığını, müteveffanın servis aracında yolcu olması sebebiyle dava konusu kazada kusursuz olduğunu, ıslah etme hakları saklı kalmak üzere şimdilik müvekkilleri için ayrı ayrı 1.000,00’er TL toplam 2.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihi olan 23/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, cenaze masrafı için toplam 1.000,00 TL maddi tazminatın ödeme tarihi olan 26/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlkite davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,müvekkili … için 75.000,00 TL , müvekkili … için 100.000,00 olmak üzere toplam 175.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 23/09/2013 tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, talepleri doğrultusunda verilecek hükmün Türk Borçlar Kanunu’nun 58/2 maddesi gereğince yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davalılardan … şirketinin AVM içerisinde bulunan mülkiyeti kendisine ait bir market olduğunu, müvekkili şirket ile davalılardan … arasındaki reklam anlaşması gereği diğer davalının kendisine verilen marka ve logoları araç üzerine giydirdiğini,2918 sayılı KTK 3. Maddesi uyarınca müvekkilinin dava konusu aracın sahibi olmadığı gibi uzun süreli bir kiralama ilişkisinin de söz konusu olmadığını, müvekkilinin işleten olmadığından sorumluluğunun doğmadığını, davanın sigorta şirketine de yöneltilmiş olması nedeniyle görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğundan görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, deliller kendilerine tebliğ edilmediğinden itiraz haklarını saklı tuttuklarını, esas yönünden ise kazanın davalı …-… şirketine ait aracın sapağı kaçırmasıyla geri geri gelirken meydana geldiğini, geri gelen aracın % 100 kusurlu olması gerektiğini, … şirketine ait aracın kazadan kurtulmak için sola hamle yaptığını ancak kazanın kaçınılmaz olarak meydana geldiğinden … sürücüsünün kusuru olmadığını, davacılar tarafından talep edilen maddi ve manevi tazminatın fahiş olduğunu, maddi kayıplara ilişkin herhangi bir belge sunulamadığını, tahsilat makbuzu içeriklerini kabul etmediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini,dava dosyası kapsaı ve davalıların adresleri dikkate alındığında … Anadolu Adliyesi Asliye Hukuk Mahkemelerinin yetkili olduğunu, kazanın oluşumunda kusurun müvekkil şirket araç sürücüsünde olmadığını,kazanın davalı … şirketine ait aracın sapağı kaçırmasıyla geri geri gelirken meydana geldiğini, müvekkili şirket aracının diğer araca sol arka kısmından müvekkil aracının da sağ ön kısmından çarpmak suretiyle meydana geldiğini, kaza yerinde tutulan tutanağın tanıklar dinlenmeden düzenlendiğinden eksik ve hatalı olduğunu, davacılardan …’nın çalıştığı ve ailenin geçimini sağladığının ortada olduğunu, davacıların destekten yoksun kalmaktan dolayı tazminat talep etmelerinin haksız olduğunu, davacı …’e herhangi bir bakım parası olarak müteveffa anne ya da davacı …’ya ödeme yapılıp yapılmadığı hususunun da ilgili kurumlardan sorulması gerektiğini, destekten yoksun kalma tazminat tutarının haksız olduğunu, tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, davanın … Sigorta AŞ’ye ihbarının gerektiğini, .. AŞ ile …’nden bir tazminat dava devam ederken davacılara ödenir ise veya dava sonunda bu şirketlerden belirli bir para tahsiline karar verilir ise bu tutarların müvekkilin sorumlu olduğu tutarlardan mahsubu gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; olayın istenmeyen bir olay olduğunu ve bu olaydan dolayı çok üzüldüğünü, ifadesinde belirttiği gibi alınabilecek tedbirleri alarak uyarı ışığı yakarak ve emniyet şeridinde durmakta iken aracın arkadan çarptığını, her türlü tedbiri almaya çalıştığını, arkadan çarpan aracın kusurlu olduğunu, ölen kişilerin ne kadar maddi ve manevi kaybının olduğunu mahkemenin belirleyeceğini, kendisinin bütün tedbirleri aldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle ; … plakalı aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu,müvekkilinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, müvekkili tarafından …’in % 62 maluliyeti nedeniyle aktüer hesabı yaptırıldığını, 27/01/2014 tarihinde 10.742,13 TL davacıya ödeme yapıldığını, kusur durumunun trafik ihtisas dairesi tarafından belirlenerek aktüer sıfatına sahip bir bilirkişi tarafından tazminat hesabının yapılmasının gerektiğini, davacının başvurusu üzerine hesaplanan tazminat bedelinin ödendiğinden müvekkili şirkete sigortalı aracın kusurlu bulunması ve ek ödeme yapılmasına karar verilmesi halinde yapılan ödemelerin dikkate alınmasını, müvekkili temerrüde düşürülmediğinden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesini ve davanın reddine karar verilmesini bildirmiştir. Davalı … Ltd Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; dosyanın yetkili ve görevli Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesini, dosyalar arasında irtibat bulunması nedeniyle Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/783 Esas sayılı dosyasında kusur raporu alınmış olması halinde bu raporun celbine karar verilmesini, davacıya ödeme yapılıp yapılmadığı hususunun netleştirilmesine, dosyada kusur incelemesi yaptırılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme tarafından yapılan yargılamada; “Açılan Davanın Kısmen Kabul Kısmen Reddine, maddi tazminat yönünden;Davalı …’a karşı açılan davanın (maddi ve manevi tazminat talebi yönünden ) reddine, davacı …’in destekten yoksun kalma tazminatı talebinin kabulü ile 15.011,00 -TL maddi tazminatın davalılar …, … Sigorta, … ve …’an müştereken müteselsilen tahsiline, tazminat bedeline davalı … yönünden 13/01/2014 tarihinden, diğer davalılar bakımından olay tarihi olan 23/09/2013 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davacı …’in destekten yoksun kalma tazminatı talebinin reddine, davacıların cenaze giderlerine ilişkin talebin kabulü ile 2200,00-TL cenaze giderinin davalılar …, … Sigorta, … ve …’dan müştereken müteselsilen tahsiline, tazminat bedeline davalı … yönünden 13/01/2014 tarihinden, diğer davalılar bakımından olay tarihi olan 23/09/2013 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, Manevi Tazminat Yönünden;davacıların manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile davacı … için 40.000-TL davacı … için 30.000,00 TL olmak üzere toplam 70.000 TL manevi tazminatın davalılar …, … ve …’dan olay tarihi olan 23/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken müteselsilen tahsili ile davacılara müştereken ve müteselsilen verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı … sigortaya karşı manevi tazminat talebinin reddine, verilmesine,” karar verilmiş, bu karara karşı davacılar vekili ve davalı … A.Ş.vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalılardan … yönünden tazminattan sorumlu olmadığı yönündeki davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkil … hakkında destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmamasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili … için hükmolunan destekten yoksun kalma miktarı gülünç bir miktar olduğunu, bilirkişi raporu alınması gerektiğini, bakıcı tutulma zorunluluğunun hesaplanmaya eklenmemiş olması eksik inceleme olup kararın bu yönüyle bozulması gerektiğini, destekten yoksun kalma tazminatının PMF Yaşam Tablosuna göre değil TRH 2010 Tablosuna göre yapılması gerektiğini, hesaplamadaki destek oranının kabulünün mümkün olmadığını, müteveffanın babasından aldığı aylığının da destekten yoksun kalma tazminatının hesabında dikkate alınması gerektiğini, yerel mahkemece tarafından hükmolunan manevi tazminat miktarı somut olayda kaza yapan serviste yanarak hayatını kaybeden annelerin acısını hafifletir nitelikte olmadığını, eylemin kınanmasına ilişkin taleplerinin değerlendirilmediğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde özetle; delillerinin, itirazlarının ve beyanlarının yeterince değerlendirilmediğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, ilk derece mahkemesi, davacıların alacakları için davalıları müştereken ve müteselsilen sorumlu tuttuğunu ve bunun hukuka aykırı olduğunu, davacılar lehine maddi-manevi tazminata hükmedilecekse bile, davalıların kendi kusur oranlarıyla orantılı şekilde bu tazminatlardan sorumlu tutulması gerektiğini, tazminata konu olayın meydana gelmesinde müvekkili şirketin hiçbir kusuru bulunmadığını, dosyaya sunulan delillerin değerlendirilmediğini, eksik incelemenin devamında hatalı bir karar oluşturulduğunu, yetkiye, mahkemenin görevine, usul ve esasa ilişkin diğer hususlara olan itirazlarının da değerlendirilmediğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre işletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. Aynı Kanun’un 85/1. maddesinde ise bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Kaza tarihinde yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 162/1.maddesine göre müteselsil borçlulardan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumludur . Aynı Kanun’un 163.maddesine göre borç tamamen ifa edilinceye kadar alacaklıya karşı bütün borçluların sorumluluğu devam eder. Alacaklı, borçluların birinden, bir kısmından veya hepsinden alacağını talep etme ve dava açma hakkına sahiptir. Davalı istinaf dilekçesinde kusur oranında sorumluluğa karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf talep etmiştir. Yukarıda belirtilen KTK’nın 85 ve 91. maddelerindeki düzenlemeler gereğince trafik kazası sonucu oluşan maddi zararlardan işleten, sürücü ve trafik sigortacısı zarar görene karşı sorumluluğu tarafların kusurlu olması şartı ile müştereken ve müteselsilen sorumludur. Davalı vekilinin bu yöre değinen istinaf başvurusu yerinde değildir. Davalı … A.Ş. vekili tarafından cevap dilekçesi ile usule yönelik olarak yetki itirazında bulunmuştur. Mahkemece davalı vekilinin yetki itirazı hakkında olumlu yada olumsuz değerlendirme yapılmadan karar verilmesi doğru olmamıştır. Davaya konu trafik kazası nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/389 Esas sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporuna göre … plakalı araç sürücü …’ın asli, … plakalı araç sürücüsü …’ın talı derecede kusurlu olduğu, mahkemece aldırılan 22/06/2015 tarihli Adli Tıp Kurumu … Trafik İhtisas Dairesi raporuna göre kazanın meydan gelmesinde davalı …’ın % 85, … plakalı araç sürücüsü …’ın %15 kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece aldırılan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Desteğin, çocuklarının bakım ihtiyacından ne zaman kurtulacağını tayin etmek çocuğun yaşadığı yöreye, sosyal çevreye, çocuğun özelliklerine, cinsiyetine, ailenin sosyal ve ekonomik durumuna göre değişmektedir. Hakim, her somut olayda, destek ölmeseydi, ne kadar süre ile destek olacak idiyse bu süreyi destek süresi olarak kabul eder. Ana-babaya yardımda, onların yaşama süreleri; çocuklara yardımda ise, çocukların çalışmaya başlama süresi esas alınır. Çocuklarda, kız veya erkek olmalarına, yüksek öğrenim yapıp yapmamalarına göre farklı süreler kabul edilmektedir. Bunun dışında kız çocukları için genellikle, çalışmaya başlama veya evlenme ile destek ihtiyacı ortadan kalkar. Yargıtay 17. Dairesi’nin yerleşik uygulamasına göre, yüksek öğrenim görme durumu bulunmayan halde, kız çocuklarının 22 yaşına kadar, erkek çocuklarının 18 yaşına kadar; yüksek öğrenim gören ya da görme ihtimali bulunan çocukların ise 25 yaşına kadar destek alacağı dikkate alınarak destek tazminatı hesaplanması gerekmektedir. Somut olayda davacı …’nin yaşı itibariyle destek ihtiyacı ortadan kalktığı nedenle destekten yoksun kalma maddi tazminatı yönünden davanın reddedilmesinde; yine desteğin ev hanımı olduğu, babasından yetim maaşı aldığı belirtiltiğinden Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda desteğin ev hanımı olması nedeni Yargıtay 17. HD yerleşik içtihatlarına göre asgari ücret üzerinden ve kaza tarihi itibariyle PMF 1931 tablosuna göre hesaplama yapılmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Yargıtay 17 Hukuk Dairesince kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselecektir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır. Bu durumda somut olayda pay hesabında destek ile davacı …’in bulunduğu gözetilerek, davacı …’in işitme engelli olması, sağlık,eğitim ve durumu nazara alınarak destek payının hesaplanması gerekmektedir.( Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/15677 E.2019/7635 K.) KTK’nın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 85/1. maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. ” maddenin son fıkrasına göre ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” İşletenin bu sorumluluğu bir tehlike sorumluluğudur. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 28/02/2019 tarih, 2016/6712 E. ve 2019/2237 K. sayılı kararı). Somut olayda … plakalı aracın davalı … A.Ş. içerisinde faaliyette bulunan davalı … A.Ş’ye ait olduğu , aracın müşteri servis aracı olarak kullanıldığı sabit olup, mahkemece söz konusu araca sadece market müşterilerinin mi yoksa avm müşterilerinin de kullanıp kullanmadığının saptanmadan, davalı … A.Ş ile davalı … A.Ş arasında yapıldığı belirtilen sözleşmenin dosya içerisine alınıp değerlendirilmeden, ayrıca servis taşıma sözleşmesi bulunup bulunmadığı saptanmadan, kazaya karışan aracın üzerinde davalı … A.Ş.’ne ait logo ve resimlerin olup olmadığı tespit edilmeden eksik inceleme ve araştırma ile davalı … A.Ş’nin sorumluluğu yönünden karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece bu eksikler giderilerek Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesi ve T.T.K. hükümleri gereği davalı … A.Ş.’nin diğer davalılarla birlikte müşterek ve müteselsilen sorumlu olup olmadığı yönünden karar verilmesi gerekmektedir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/2.maddesi kapsamında davacılar lehine verilen manevi tazminat miktarının yeterli olduğu kanaatine varılmıştır. Mahkemece verilecek hükmün Türk Borçlar Kanunu’nun 58/2 maddesi gereğince yayınlanmasına ilişkin talep hakkında olumlu yada olumsuz karar verilmemiş olması ise eksik incelemye dayalı oldğundan bu yöne değinen istinaf itirazı yerindedir. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar vekili ve davalı … A.Ş. vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, 7-İİK’nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf sonucuna göre davacı … ve … tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan, 7.652,10 TL bedelli teminat mektubunun davacı … ve …’e iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/10/2020