Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1266 E. 2021/56 K. 20.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2020/1266
KARAR NO : 2021/56
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 11/04/2017
NUMARASI: 2014/262 Esas – 2017/437 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/01/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’a ait olup, davalı … nezdinde sigortalı … plaka sayılı aracın davalı …’ün sevk ve idaresindeyken müvekkiline ait … plaka sayılı araca asli kusurlu olarak çarptığını ve bu çarpma sonrası müvekkiline ait araçta oluşan hasar nedeniyle aracın değer kaybına uğradığını belirterek şimdilik 3.000,00 TL değer kaybının yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile talebini 6.400,00 TL’ye yükseltmiştir.Davalı … cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, kazaya önceden öngörülmeyen ani rahatsızlığının sebep olduğunu, bu durumun mücbir sebep olarak nitelendirilmesi gerektiğinden haksız fiil sorumluluğunu kabul etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … cevap dilekçesinde özetle; kazanın mücbir sebep olarak nitelendirilmesi gereken sürücü rahatsızlığının sebep olduğunu, bu nedenle kendisine haksız fiil sorumluluğu yüklenemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, değer kaybına ilişkin davacı talebinden dolayı müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını belirterek müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın davalı … yönünden takipsiz bırakıldığı ve yenilenmediğinden açılmamış sayılmasına, Davanın davalı … yönünden reddine,Davanın davalı … yönünden kısmen kabulü ile, 568,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mücbir sebep kavramı ile beklenmeyen hal olgusunun birbirinden farklı kavramlar olduğunu, araç sürücüsünün kısmi felç geçirmesinin mücbir sebep olgusu içerisinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, mücbir sebebi oluşturan unsurlardan en önemlisinin, sorumlu kişinin araç işletme ve uğraşının dışında yabancı bir dış olayın bulunması olduğunu, olayda herhangi yabancı bir dış olay (doğa olayı v.b.) mevcut olmadığı gibi araç sürücüsünün kısmi felç geçirmesinden kaynaklanan kaza, aracın işletilmesine bağlı bir tehlikenin sonucu olduğunu, araç işletmesine dahil olan kazanın meydana gelmesine katkıda bulunan etkenlerin umulmadık nitelikte olması, davalıların sorumluluğunu ve illiyet bağının uygunluğunu ortadan kaldırmadığını, araç sürücüsünün ölümünün dahi mücbir sebep sayılmadığı ve illiyet bağının uygunluğunu ortadan kaldırmadığı doktrin ve Yargıtay içtihatlarıyla kabul edildiğini, mahkeme tarafından, davalılardan …’ün felç geçirmesi nedeniyle kaza olayının meydana gelmesinde kendisine kusur atfedilemeyeceği, dolayısıyla araç sahibinin de sorumluluğunun bulunmadığına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, değer kaybının hesabı yönünden baz değer kaybı oranının eksik alınmasının yanında,araçta oluşan hasarın nevi ve hangi işleme maruz kaldığı da göz önüne alındığında araç değer kaybının 6.400,00 TL ile sınırlı olamayacağını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle değer kaybı bedelinin istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2015/1604 Esas ve 2015/11066 Karar sayılı ilamında;”…Çok istisnai de olsa mücbir sebep kabul edilen bir kısım olayların illiyet bağını kestiği kabul edilmektedir. 2918 sayılı KTK’nın 86. maddesinde olayda mücbir sebebin varlığının işleteni, eylemlerinden sorumlu olduğu kişileri ve dolayısıyla ZMSS şirketini sorumluluktan kurtaracağı kabul edilmiştir. Doktrinde de ifade edildiği gibi 2918 sayılı Kanun bakımından mücbir sebep, önceden görülmesi mümkün olmayan, motorlu araç işletmesi veya faaliyeti dışında kalan ve karşı konulamayacak şiddetle kendisini gösteren, kaçınılmaz harici ve olağanüstü bir olaydır. Bu nedenle umulmayan haller mücbir sebep sayılmaz. Aynı Kanunun 86.maddesinde, işletenin kendisinin ve eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusurlarının bulunmaması ve motorlu araçtaki bozukluğun kazaya neden olmaması durumlarında, mücbir sebebin gerçekleşmesi sonucu kazanın oluştuğu hallerde, işletenin sorumluluktan kurtulabileceği öngörülmüş bulunmaktadır. Aracın işletilmesine bağlı, yol ve hava koşulları, trafikten kaynaklanan beklenmeyen olaylar, sürücünün ölümü ve bayılması gibi haller mücbir sebep olarak kabul edilmemektedir. Kazanın mücbir sebeple meydana geldiğinin kabulü halinde hukuki illiyet bağının kesildiği kabul edilmektedir. 2918 sayılı KTK’nın 52. ve Yönetmeliğin 101.maddesinde, aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurulmasının, güvenli bir takip mesafesinin bırakılmasının zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Uygun illiyet bağı, hukuki sonuçları olan hukuki bir kavramdır. Uygun illiyet bağının olup olmadığını belirlemek hakimin görevidir. Bilirkişilerin ve Adli Tıp Kurumu’nun yetkisi uygun illiyet bağının belirlenebilmesi için zorunlu olan ve hakimin bilemeyeceği çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde görüşlerini açıklamaktır. Diğer taraftan, ceza hukukunda kabul edilen illiyet bağı ile özel hukuktaki uygun illiyet bağı kavramları aynı nitelikte değildir. Ceza hukukunda oldukça dar tutulurken, hukuki sorumlulukta kolaylaştırma ve ihtimali önemli ölçüde artırma kavramlarıyla genişletilmiştir. Bu nedenle hukuk hakimi, ceza hakiminin illiyet bağı bulunmadığına ilişkin kabulü ile bağlı değildir. Buna paralel düzenleme getiren 6098 sayılı BK’nun 74. maddesinde de “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz” şeklinde düzenleme yapılmıştır. …”.Somut uyuşmazlıkta Mahkemece Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur raporuna göre; davalı sürücü Erdoğan Durugöz yönetimindeki otomobil ile yola gereken dikkati vermemiş, hızını mahal şartları ve trafik durumuna göre ayarlamayıp ışık kontrollü kavşağa hız azaltarak müteyakkız bir şekilde yaklaşmamış, sevk ve idare hatası ile kırmızı ışıkta durmakta olan vasıtaya önlemsiz vaziyette çarpıp olayın meydana gelmesine sebebiyet vermiş, dikkatsiz, özensiz ve nizamlara aykırı hareket etmiş olup olayda asli ve tam kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Düzenlenen raporda tüm dosya kapsamı (Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji bölümündeki) nazara alındığı görülmüştür. Bu durumda ATK raporu aksine davalı sürücünün hastalığının mücbir sebep kabul edilerek kusuru bulunmadığının kabulü doğru olmamıştır. Buna değinen davacı vekili istinaf itirazı yerindedir. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kazaya karışan aracın kazadan önceki ikinci el satış fiyatı ile kazadan sonra onarımla ikinci el satış fiyatı arasındaki farka göre oluşan değer kaybını hesapladığına göre bu hususa değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Sonuç olarak; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile müteselsil sorumlu olan işleten davalı … değer kaybı olarak hesaplanan 6.400,00 TL’nin tamamından, sigorta şirketinin ise sigorta limitine göre bakiye kalan 568,00 TL’den sorumlu olması gerektiği kanaatine varılarak davanın kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :A- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre:HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davanın davalı … yönünden takipsiz bırakıldığı ve yenilenmediğinden AÇILMAMIŞ SAYILMASINA, 2-Davanın davalı … yönünden kabulüne, davalı … yönünden kısmen kabulüne, kısmen reddine; 3- 6.400,00 TL değer kaybı tazminatının (davalı … yönünden 568,00 TL ile sınırlı olmak üzere) 568,00 TL’sinin davalılardan müteselsilen; Kalan 5.832,00 TL’sinin davalı …’ dan alınarak davacıya verilmesine, Davalı … yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine,4-Alınması gereken 437,18 TL karar harcından peşin alınan 51,25 TL harç ve ıslah dilekçesi ile alınan 59,65 TL harç toplamı olan 110,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 385,93 TL harcın 38,80 TL’sinin davalılardan müteselsilen; kalan kısmının davalı …’dan alınarak Hazineye irat kaydına, 5-Yargılama Giderleri;a)Davacı tarafından yapılan 500,00 TL bilirkişi gideri, 212,00 TL Adli Tıp gideri, 282,60 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 994,60 TL’nin davanın Sigorta Şirketi bakımından kabul edilen kısmına isabet eden 88,27 TL si ile 64,00 TL harç gideri toplamı olan 152,27 TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen; kalan 842,33 TL’nin davalı …’ dan alınarak davacıya verilmesine,b)Davalı … tarafından yapılan 11,00 TL tebligat giderinin davanın bu davalı yönünden reddedilen kısmına isabet eden 10,00 TL sinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,c)Davalı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 6-Vekalet Ücretleri;A) Kabul edilen kısım üzerinden Daire karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve taktir edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinden 568,00 TL ‘sinin davalılardan müteselsilen; kalan kısmının davalı …’ dan alınarak davacıya ödenmesine, b)Davalı … lehine davanın bu davalı yönünden reddedilen kısmı üzerinden AAÜT uyarınca taktir edilen 1.980,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,7-Bakiye gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN ;1-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,2-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 159,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 98,10 TL istinaf başvuru harcının davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/01/2021