Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1249 E. 2020/4223 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2020/1249
KARAR NO : 2020/4223
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 25/02/2020
NUMARASI : 2019/361 Esas – 2020/154 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/12/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’un Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanlığının … plaka sayılı araçta 07.12.2018 tarihinde yolculuk yaparken diğer sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araca arkadan çarptığını, kaza neticesinde müvekkili …’un ağır bir şekilde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde davalının maliki olduğu … plaka sayılı aracın tamamen kusurlu olduğunu, müvekkili … için şimdilik 100,00 TL tedavi giderleri, 100,00 TL geçici iş göremezlik zararı, 100,00 TL ekonomik geleceğinin tehlikeye girmesine dair zarar, 100,00 TL iş gücü kaybı zararı, 20.000,00 TL maluliyet, sürekli iş göremezlik zararı olmak üzere toplam 20.400 TL maddi tazminat ve 100.000,00 TL manevi tazminat, müvekkili … için 50.000 TL manevi tazminat, müvekkili … için 50.000,00 TL manevi tazminat, olmak üzere toplam 220.400,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil idarenin kamu hizmeti kapsamındaki görevlerini yerine getirirken sebebiyet verdiği zararların hizmet kusur niteliğinde olup, idarenin işlemi yada eylemi nedeni ile doğan zararlardan dolayı İdari Yargılama Usulü Yasasının 2/1-b maddesi gereğince İdareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiğini, davacının davasının bu yönü ile reddinin gerektiğini, mahkeme aksi kanaatte ise davacının haksız ve yasaya aykırı davasının husumet, zamanaşımı ve diğer itirazlar dikkate alınarak reddine, karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme tarafından yapılan yargılamada; “Davalı … hakkında açılan davanın HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan Usulden Reddine,” karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; verilen görevsizlik kararının usul ve yasaya aykırı olup davanın uyuşmazlık mahkemesi ve Yargıtayın İçtihatları ışığında adli yargıda çözümlenmesi gerektiğinden mahkeme kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talep doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ilişkindir. istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde, herhangi bir davanın, o hukuk sistemine dahil yargı kollarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel koşullarından olup mahkemece resen dikkate alınması gereklidir.Anayasa’nın 125/1.maddesi ile idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açık olduğu; 2577 sayılı İYUK 2-b bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan ihlal edilenler tarafından, idari yargı yerinde tam yargı davası açabileceği hüküm altına alınmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 110. maddesi ile kamu araçlarının verdiği zararlar nedeniyle işletenin sorumluluğuna ilişkin olarak 2918 sayılı Kanunun amacına uygun biçimde adli yargıda davanın görülmesi esası benimsenmiştir.Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün dosyamıza emsal teşkil edecek 2020/400 E. 2020/453 K. sayılı kararında; “2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Anayasa Mahkemesinin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin gerekçesiyle Anaya Mahkemesinin 26/12/2013 tarih ve 2013/68-165 E-K sayılı kararı, Uyuşmazlık Mahkemesinin 11/04/2016 tarih ve 2016/163-210 E-K sayılı, 24/09/2018 tarihli ve 2018/530-467 E-K ve 2020/400 E. 2020/453 K. sayılı kararları ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2020/2045 Esas 2020/1746 Karar sayılı kararları birlikte değerlendirildiğinde, 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu doğrultuda yapılan değerlendirmeye göre de davalının 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle tazminat talep edilmesine göre uyuşmalığın çözümünde adli yargı görevli olacağından İlk Derece Mahkemesince esastan değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken yargı yolu nedeni ile usulden red kararı verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda belirtilen esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a/4. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine,6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin mahkemece yeniden yapılacak yargılamada verilecek kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/12/2020