Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1193 E. 2020/4085 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1193
KARAR NO: 2020/4085
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 13/09/2017
NUMARASI: 2015/1266 Esas – 2017/959 Karar
DAVA: Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/12/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Mülkiyeti müvekkiline ait olan … plakalı … marka araç, Bolu il sınırları içinde otoban kesiminde seyir halinde iken davalı … işletmesine ait … plakalı yolcu otobüsünden fırlayan lastiğin müvekkilin aracına çarpması sonucu müvekkile ait aracın maddi zarara uğradığını, Almanya’da tamir edilip bedelinin müvekkilince karşılandığını, söz konusu kaza nedeniyle müvekkilinin faturalandırılan 16.350,25 Euro maddi hasarı bulunduğunu, araç sürücüsü ve sigorta şirketinin kusur ve teminat limitleri ölçüsünde sorumlu olduğunu, bu nedenlerle 52.258,66 TL’nin olay tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan (sigorta şirketi yönünden poliçe limitlerini aşmamak üzere) müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde 10.04.2014-10.04.2015 tarihlerini kapsayan … nolu zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek üzere, davacı eğer kaza sonrasında müvekkili şirkete başvurmuş olsa idi, burada ekspertizi yapılıp, onarımı yapılabilecek iken, tamamen keyfi olarak aracını yurt dışına götürüp ve onarımını orada yaptırdığını iddia ettiğini, bu nedenle artık aracın gerçek hasarı hakkında bilgi sahibi olmanın engellendiği gibi eğer gerçekten iddia edilen hasar oluştu ise Almanya’daki onarım fiyatları Türkiye’dekinin üzerinde olacağından davacının bu yöndeki taleplerinin kabul etmediklerini, davacının dava öncesinde müvekkil şirkete müracaatı olmadığından olay tarihinden itibaren faiz talebi yasal olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde belirtilen ve tazminat talebinin dayanağını oluşturan herhangi bir belge ibraz edilmediğini, araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusuru bulunmadığını, dolayısıyla müvekkilinin de bir sorumluluğunun olmadığını, mahkemece kusur incelemesi yapılması gerektiğini, Türkiye dışında yapılacak işçilik ücretleri ve araç parçaları daha pahalı olacağından fiyat farkı olacağını, bu nedenle de davacının bu eyleminden müvekkil şirketin sorumluluğu olmayacağını, davacının dava öncesinde müvekkiline kazayı bildirmediğinden kaza tarihinden itibaren faiz talebinin de reddi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile 42.166,00 TL’nin kaza tarihi olan 04/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan (davalı … poliçe limiti ile sınırlı olmak ve faizin dava tarihinden itibaren işlemesi kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı … Sigorta vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 2014 yılında poliçe limiti 26.800,00 TL iken, davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti ve karar harcı kabul edilen tüm tutar üzerinden hesaplanarak müvekkil şirketin de tamamından sorumlu olduğu yönünde hüküm kurulduğunu, davacının yurt dışında ikamet etmesi nedeniyle mahkemece MÖHUK hükümlerine göre teminat alınmadan davaya devam edildiğini, 10/05/2017 tarihli bilirkişi raporunda müvekkiline sigortalı araç sürücüsü …’a % 25 kusur atfedilmiş iken % 75 kusurun kimde olduğunun açıklanmadığını, buna rağmen müvekkilin tamamından sorumlu olduğu yönünde karar verildiğini, davacıya ait araç sürücüsünün % 100 kusurlu olduğunu, raporda hasara ilişkin teknik değerlendirme yapılmadığını, araçta oluşan hasarların başka bir kaza nedeniyle oluşup oluşmadığının ve araç Almanya’ya götürülür iken hasarın artıp artmadığının da belli olmadığını, davacının yurtdışında kasko benzeri sigortası olup olmadığının, varsa bu sigorta şirketince hasarın karşılanıp karşılanmadığının belli olmadığını, aracın tamirinin ekonomik olup olmadığı yönünde bir araştırma da yapılmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Türkiye üye devletlerin teminattan muafiyetine ilişkin 01.03.1954 günlü Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi 1972 yılında (1574 sayıl Kanunla) katılmıştır. Bu sözleşmeye Türkiye gibi Almanya da taraftır. Bundan başka Türkiye ile Almanya arasında teminattan muafiyete ilişin hükümler içeren ve Türkiye tarafından 15.05.1930 gün ve 1622 sayılı Kanunla onanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Devleti Arasında Hukuki ve Ticari Mevaddı Adliyeye Müteallik Münasebatı Mütekabileye Dair Mukavelename”nin 2.maddesi uyarınca, Alman vatandaşı olan davacı dava açarken teminat göstermekten muaftır (Yargıtay 17. Hukuk 15/10/2015 tarih,2013/21469 Esas ve 2015/10644 Karar sayılı kararı). Bu nedenle teminata ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir. Davalı tarafça cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen, araçta oluşan hasarların başka bir kaza nedeniyle oluşup oluşmadığının ve araç Almanya’ya götürülür iken hasarın artıp artmadığının da belli olmadığına, davacının yurtdışında kasko benzeri sigortası olup olmadığının, varsa bu sigorta şirketince hasarın karşılanıp karşılanmadığının belli olmadığına, aracın tamirinin ekonomik olup olmadığı yönünde bir araştırma da yapılmadığına ilişkin savunmaları açısından, alacağın talep edilebilirliğini engelleyici işlev gören def’ilerin ancak belirli sürelerde ileri sürülebileceği, her aşamada ileri sürülemeyeceği hususları dikkate alınmak suretiyle, davalı tarafça cevap süresinde ileri sürülmeyen davacının açık muvafakatı bulunmayan ve bilirkişi raporuna beyan aşamasında dile getirilen bu yöndeki savunmaya göre, bu yönlerden inceleme yapılmamasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda … plakalı otobüs sürücüsü … % 25 oranında kusurlu bulunmuş, davacı araç sürücüsü …’un kusursuz olduğu, davacının Almanya’da 16/10/2014 tarihinde hasar tespiti yaptırdığı, bu raporla 16.350,25 Euro hasar belirlendiği, amortisman düşümü ile araçtaki hasarın 42.166,00 TL olduğu bildirilmiştir. Bilirkişi raporunda … plakalı otobüs sürücüsü … % 25 oranında kusurlu bulunduğu açıklanmış ise de % 75 kusur açısından bir değerlendirme yapılmamış olması yine hasarlı parçalar, hasar miktarı, kaza ile hasarlı parçalardaki illiyet bağının açıklanmamış olması nedeniyle rapor bu haliyle karar vermeye elverişli değildir. O halde İlk Derece Mahkemesince kusur oranının net olarak belirlenmesi için ATK’dan, İTÜ Makine Mühendisliği bölümünde görevli akademisyenlerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan itirazları da karşılar şekilde kazanın oluşumunda kusur dağılımını belirleyen gerekçeli kusur raporu alınması; Davalı … şirketine sigortalı olan araç sürücüsüne kusur verilmesi halinde kusur oranı ile sınırlı olarak daha önce rapor düzenleyen bilirkişiden tüm dosya kapsamı, fotoğraflar, kaza tespit tutanağı, araç ruhsatı vs. Delliler göz önünde bulundurularak davacıya ait araçta oluşan hasarlı parçalarda açıklanarak hasarın kazayla uyumu, illliyet bağı, aracın ağır hasarlı olup olmadığı, oranımının ekonomik olup olmadığı, aracın onarılması halinde gerekli onarım giderinin ne kadar olacağı hususlarında ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak … plakalı otobüs sürücüsü …’un % 25 oranında kusurlu bulunduğu açıklanmış iken hasarın tamamından sorumlu tutularak karar verilmesi eksik incelemeye dayalı olmuştur. Kabule göre de; davalı … şirketinin poliçe limiti ile sorumlu olduğu ifade edilmiş olmakla birlikte, yargılama giderleri ve vekalet ücreti açısından poliçe limiti ile oranlama yapılmadan hüküm kurulması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.10/12/2020