Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1141 E. 2022/1206 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1141
KARAR NO: 2022/1206
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 09/10/2019
NUMARASI: 2015/1033 Esas – 2019/782 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 14/06/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 26/04/2013 tarihinde davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletin müvekkiline çarpması neticesinde yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini ve bu nedenle müvekkilinin bedensel zarara uğradığını, … plakalı aracın zorunlu olmasına rağmen sigortalanmadığını bu nedenle davalı Güvence Hesabı’nın sorumlu olduğunu, davalı …’ın çok hızlı olması nedeniyle asli kusurlu olduğunu, bu nedenlerle bedensel zarar miktarının tespiti ile 20.000,00 TL iş gücü kaybı nedeniyle maddi tazminat, 5.000,00 TL bakıcı gideri ve 20.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 45.000,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Güvence Hesabı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, kazaya karışan aracın kaza tarihinde sigortalı olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, bakıcı giderinin müvekkili kurumun gidermek zorunda olduğu bir talep olmadığını, manevi tazminat taleplerinin teminat dışı olduğunu, kazadaki kusur oranlarının ve davacının maluliyet oranının tespit edilmesi gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın yetkili ve görevli mahkemede açılmadığını, yetkili ve görevli mahkemenin Çatalca Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, kazada davacının kusurlu olduğunu, talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Maddi tazminat davasının Kısmen Kabulü İle, 14.287,83 TL iş göremezlik tazminatı ile 1.371,78 TL bakıcı giderinden kaynaklanan maddi tazminatın davalı …’dan kaza tarihi olan 26/04/2013, davalı Güvence Hesabı’ndan ise 28/10/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya Verilmesine, Fazlaya ilişkin kısmın Reddine, Manevi tazminat davasının Kısmen Kabulü İle, Davacının kusur oranı %85 olmasına rağmen maluliyet oranının %30 oranında yüksek olması nedeniyle 5.000,00 TL manevi tazminatın 26/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsili ile davacıya Verilmesine, Fazlaya ilişkin kısmın Reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Aktüer bilirkişi raporunda tazminat hesabı yapılırken kusur durumunun ATK raporu dikkate alınarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, 14.06.2018 tarihli ATK raporunda davacı müvekkilin % 85 oranı ile asli kusurlu olduğu, davalı …’in ise %15 aranında tali kusurlu olduğu tespitinde bulunulduğunu, Çatalca Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/446 Esas sayılı dosyasından alınan 28.12.2016 tarihli trafik bilirkişisi …tarafınından tanzim olunan raporda ise müvekkili …’ın kazanın oluşumunda ikinci derece kusurlu olduğunun açıklandığını, iki rapor arasındaki çelişki olduğunu, ilk derece mahkemesince çelişkinin giderilmesi için yeniden bilirkişi raporu talep ettiklerini, mahkemece çelişki giderilmeden aktüerya raporunun alındığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 02/02/2015 tarihli sağlık kurulu raporunda davacının maluliyet oranının %15 olarak tespit edilmiş olduğunu, Adli Tıp Kurumu 3.Adli Tıp İhtisas Kurumu tarafından hazırlanan 28/12/2016 tarihli raporda ise %30 maluliyet oranı bildirildiğini, davacının maluliyet oranı %30 kabul edilerek tazminata hükmedildiğini, davacının maluliyet oranına ilişkin çelişkilerin giderilmesi için ATK dan yeniden rapor alınması taleplerinin dikkate alınmadığını, müvekkili aleyhine iş göremezlik tazminatıyla birlikte bakıcı giderinden kaynaklı tazminata hükmedildiğini, ATK raporun sonuç kısmında davacının yalnızca %30 meslekte kazanma gücüne ve iş göremezlik süresinin dokuz aya kadar uzayabileceğinin açıklandığını, ancak raporda bakıcıya ilişkin her hangi bir açıklama bulunmadığını, bakıcı giderinden kaynaklanan tazminatın hukuka aykırı olduğunu, fiilen bakıcı tutulduğunun da ispatı gerektiğini, müvekkilinin kusuru bulunmadığını, Çatalca Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/446 E. nolu ceza davasında Adli Tıp Kurumu’ndan alınan raporda müvekkiline atfı kabil herhangi bir kusur bulunmadığı sonucuna varılmış olduğunu, manevi tazminatı kabul etmediklerini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı Türkiye Sigorta Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Maluliyete ilişkin raporlardaki çelişkinin giderilmesi için ATK dan yeni rapor alınması taleplerinin değerlendirilmediğini, vekil eden kurumun sorumlu olmamasının yanı sıra dava dilekçesinde açıkca talep edilmediği halde davacının 59 yaşında olduğu gözetilmeden geçici iş göremezlik yönünden karar verildiğini, ATK roporunda 9 aylık sürenin bakıcı ihtiyacı süresi olmayıp geçici iş göremezlik süresi olduğunu, fiilen bakıcı tutulduğunun da ispatı gerektiğini, müvekkilinin bakıcı giderinden sorumluluğu bulunmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından; 26/04/2013 günü saat 16.30 sıralarında seyir halinde olan davalı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosikletin gidiş istikametine göre yolun sağından soluna karşıdan karşıya geçmek isteyen davacı … …’a çarpması sonucu yaralanmalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 02/03/2022 tarih, 2022/312 E. ve 2022/3685 K. sayılı kararında; 25/02/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13/02/2011 tarihli 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile KTK’nın 98. maddesi değiştirilmiş, buna göre “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür. Sigorta şirketi, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. KTK’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumuna geçmiştir. …Yukarıda açıklandığı üzere geçici iş göremezlik tazminatı yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam etmektedir. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir. (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/6911 E. ve 2021/10351 K., 2021/5305 E. ve 2021/7685 K. sayılı kararları). Aynı olay nedeniyle; Davacı ve davalı …’ın katılan sanık sıfatıyla yer aldığı, Çatalca 1. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde 27/01/2016 tarih 2015/740 Esas 2016/102 Karar sayılı kararı katılan sanıkların mahkumiyetine ve katılan sanık … hakkında HAGB, … hakkında erteleme kararı verildiği, verilen karara katılan sanık … müdafii tarafından itiraz edildiği, Silivri Ağır Ceza Mahkemesinin 12/05/2016 Tarih 2016/757 D. İş sayılı kararı ile vaki itirazın kabulüne karar verilerek dosya mahkemesine gönderildiği, Çatalca 1. Asliye Ceza Mahkemesince 2016/446 E. 2018/779 K. Nosu ile 10/05/2018 tarihinde Beraat kararı verildiği anlaşılmaktadır. Ceza Mahkemesinde alınan ATK Trafik İhtisas Dairesinin 20/04/2018 tarihli kusur raporu ile müşteki sanık sürücü …’ın kusursuz olduğu, Müşteki Sanık …’ ın asli kusurlu olduğu görüşü açıklanmış, İlk Derece Mahkemesinde alınan ATK Trafik İhtisas Dairesinin 14/06/2018 tarihli kusur raporu ile davalı sürücü …’ın %15 oranında kusurlu, davacı … …’ın %85 oranında kusurlu olduğu görüşü açıklanmış, çelişkinin giderilmesi amacıyla, İlk Derece Mahkemesinde alınan ATK Trafik İhtisas Dairesinin 04/01/2019 tarihli kusur raporu ile davalı sürücü …’ın %15 oranında kusurlu, davacı … …’ın %85 oranında kusurlu olduğu görüşü açıklanmıştır.Dosya kapsamında alınan kusur raporları arasında çelişki bulunmaktadır. Bu nedenle dosya kapsamındaki kusura ilişkin raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için İTÜ Trafik Kürsüsü yada Karayolları Fen Heyetinden yeni bir rapor alınarak kusur oranın belirlenmesi ve akabinde sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, çelişkinin giderilmesi amacıyla ATK’nın aynı ihtisas dairesinden rapor alınmış olması doğru olmamıştır. Kusura ilişkin istinaf itirazları yerindedir. Dava dilekçesine ekli İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 02/02/2015 tarihli sağlık kurulu raporunda raporun hangi yönetmelik hükümlerine göre düzenlendiği konusunda bir belirtme bulunmadığı da nazara alındığında 02/02/2015 tarihli maluliyet raporunun geçerli hükme esas alınır mahiyette bulunmadığından maluliyet raporları arasında çelişki bulunduğuna yönelik istinaf yerinde değildir. Fiilen bakıcı tutulduğunun ispatı gerekmemekle birlikte, maluliyet raporunda davacı açısından bakıcı süresi belirtilmediği, %30 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceği belirtildiğinden;Bu durumda, mahkemece davacıya mehil verilip bakıcı gideri talebinin kalıcı mı, geçici mi olduğu açıklattırılarak, Adli Tıp Kurumundan bakıcı ihtiyacı bulunup bulunmadığı ve süresi konularında, dosya içerisinde bulunan tedavi evrakları ile dosyada mevcut olan taraflarca sunulan delilleri de irdeler biçimde denetime elverir nitelikte rapor alınmalı, bakıcı gideri açısından belirtme yapıldığında hükme esas alınan aktüer rapor tarihi itibariyle aktüer bilirkişiden ek rapor alınması ve sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. Bu açıdan istinaf itirazı yerindedir. Manevi tazminata ilişkin istinaf talepleri, karar içeriğine göre bu aşamada değerlendirme konusu yapılmamıştır. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı ve davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/06/2022