Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1129 E. 2022/1040 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1129
KARAR NO: 2022/1040
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 20/12/2019
NUMARASI: 2019/125 Esas – 2019/1180 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 26/05/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 02.08.2014 günü sürücü … yönetimindeki … plakalı aracıyla seyrederken traktörünün yolun sol tarafına devrilmesi sonucu kazada …’in öldüğünü, …’in yaralandığını olay nedeniyle Ağrı C. Başsavcılığı’nca 2014/3119-S. sayılı soruşturmanın sürdüğünü, … plakalı aracın kaza tarihinde ZMMS poliçesinin olmadığını, davalı …na başvurulduğunu, hasar dosyasının açıldığını, davacıların 15.10.2014 tarihinde 99.413,00 TL ödemeyi aldıklarını, ibranameyi gerçek iradesi dışında imzalamak zorunda kaldığını, eksik hesaplanan ve yapılan ödemeden sonra kalan miktarın davacılara ödenmesi için dava açmak zorunda kaldıklarını belirtmiş ve bakiye 9.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davanın kazaya neden olan … ve işleten …’ya ihbar edilmesini, davacı tarafın trafik kazası ile kazaya neden olduğunu belirttiği sürücü ve araç maliki aleyhine dava açmadığını, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, savcılık soruşturmasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, davacılar adına dava öncesi davalı kuruma başvuruda bulunulduğunu, ödeme yapıldığını ve ibraname alındığını, davacının aşan zararını ispat etmesi gerektiğini, davacıların SGK’dan ödeme alıp almadıklarının araştırılması gerektiğini, davanın açılmasına neden olmadıklarından temerrüde düşmediklerini, faiz başlangıç talebinin ve faiz talebinin kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Davacının davasının kısmen kabul, kısmen reddine, davacı eş … için 26.539,23 TL, davacı … için 28.497,80 TL, davacı … için 20.189,95 TL, Davacı … için 12.945,31 TL, davacı … için 9.173,24 TL, davacı … için 9.173,24 TL, davacı … için 8.206,22 TL’nin 25/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya dair istemin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Hükme esas alınan ek hesap bilirkişi raporunda hesaplanan tazminat tutarından ödenen tutar düşülürken, ilk rapor tarihine kadar (18/10/2016) faiz işletildiğini ancak son rapor tarihine kadar (20/06/2019) faiz işletilmesi gerektiğinin gözetilmediğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 31/01/2019 tarih, 2017/1629 Esas ve 2019/93 Karar sayılı kararı ile ” … 02/08/2014 tarihinde dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı traktörün karıştığı tek taraflı trafik kazası neticesinde davacılar murisi …’in vefat ettiği, davacı tarafça, bakiye destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda: Dava konusu kazanın meydana gelmesinde traktör sürücüsü …’nın % 100 oranında tam kusurlu olduğu, davacılar murisi yolcu …’e yüklenebilecek bir kusurun bulunmadığı belirtilmiştir. Davacı tarafın müracaatı üzerine davalı tarafça, dava tarihinden önce 15/10/2014 tarihinde 99.413,00 TL ödeme yapılmış ve karşılığında ibraname alınmıştır. Mahkemece hükme esas alınan 18/10/2016 tarihli raporda, rapor tarihindeki verilere göre hesaplama yapılmış ve davalının ödediği miktar güncellenerek, hesaplanan tazminattan mahsup edilmiştir. Mahkemece, davalının ödeme yaptığı 15/10/2014 tarihindeki ücretlere göre hesaplama yapılarak, davalının yaptığı 99.413,00 TL ödeme ile çıkan tazminat miktarı arasında fahiş bir farkın olup olmadığının tespit edilmesi; fark olduğunun tespiti halinde, rapor tarihindeki verilere göre hesaplama yapılarak, hesaplanan tazminattan, ödenen 99.413,00 TL’nin ödeme tarihinden rapor tarihine kadar işleyecek yasal faiziyle birlikte mahsup edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davalı tarafça yapılan ödemenin, ödeme tarihindeki verilere göre yeterli olup olmadığını belirlemeyen, eksik bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Diğer yandan, kazaya karışan traktörde bulunan … ifadesinde; kaza esnasında …’in traktörün sol çamurluğunda, kendisinin de traktörün sağ çamurluğunda oturduğunu beyan etmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesine göre, zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Davacılar desteğinin, yolcu taşımaya elverişli olmayan ve taşıma yapılması yasak olan traktörün çamurluk kısmında yolculuk ettiği sırada, traktörün sağ tarafına devrilerek, römorkun ters dönmesi sonucu vefat ettiği anlaşılmaktadır. Bu hali ile davalı savunmaları da dikkate alınarak, müterafik kusur indirimi yapılması gerekip gerekmediği tartışılıp değerlendirilmeden karar verilmesi dosya kapsamına uygun değildir. Mahkemece, yukarıda belirtilen hususta bilirkişiden ek rapor alındıktan sonra, müterafik kusur indirimi yapılması gerekip gerekmediği tartışılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği; davalı vekilinin, haklarındaki kararlar istinafı kabil olmayan davacı … ve davacı … dışındaki diğer davacılar için verilen karara karşı istinaf itirazlarının yerinde olduğu …” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince; Dairemiz kararı doğrultusunda bilirkişi heyetinden 20/06/2019 tarihli ek rapor, 03/10/2019 tarihli 2. ek rapor alınmış, ödeme tarihi itibarıyla zarar hesaplanmış, ödemenin zararı karşılama oranının %61,36 olması nedeniyle, istinaf öncesi rapor tarihine göre zarardan müterafik kusur indirimi yapılmış ve yine istinaf öncesi rapor tarihine göre ödemenin güncellenmiş bedeli belirlenerek düşüldüğüne göre İlk Derece Mahkemesince; Dairemiz kararı doğrultusunda karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 7.836,86 TL harçtan peşin alınan 1.959,21 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.877,65 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.26/05/2022