Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1095 E. 2022/242 K. 11.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1095
KARAR NO: 2022/242
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 10/12/2019
NUMARASI: 2014/937 Esas – 2019/1178 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 11/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili yaya olarak olarak bulunduğu esnasada … plakalı aracın 11/06/2004 tarihinde asli ve tamamen kusurlu olarak müvekkiline çarpması neticesinde müvekkilinin yaralandığını ve %89 sakat kaldığını, müvekkilinin sakat kalmasına neden olan aracın ZMM Trafik Poliçesinin bulunmadığını, bu sebeple davanın davalıya karşı açıldığını, müvekkilinde meydana gelen sakatlık ve iş göremezlik dolasıyla alabileceği tazminatın hesaplanarak davalıdan tahsiline karar verilmesini, davayı 40.000,00 TL sürekli sakatlık tazminatı, 40.000,00 TL sürekli bakım gideri olmak üzere 80.000,00 TL üzerinden açtıklarını, hesaplanacak tazminata göre davayı ıslah edeceklerini hesaplanacak tutara kaza tarihinden itibaren işleyecek faizinde dahil edilmesini, yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının kaza sonrasında müvekkili kuruma başvuru yapmadığını bu sebeple müvekkili aleyhine hüküm kurulurken kaza tarihinden itibaren faiz işletilemeyeceğini, davacıya SGK tarafından yapılan herhangi bir ödeme var ise bunun hesaplamada dikkate alınmasının gerektiğini, davacının kusurunun bulunup bulunmadığının tespit edilmesi kusurlu olması halinde buna göre hesaplama yapılmasının gerektiğini, müvekkili kurumun temerrüte düşmediğini, dava açılmasına da sebebiyet vermediğini, bu sebeple davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda,”Davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile, 1- 39.568,66 TL sürekli maluliyet tazminatının 24/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2-Fazlaya ilişkin sürekli maluliyet tazminatı talebinin reddine, 3-Sürekli bakıcı gideri tazminatı olarak talep edilen 40.000,00 TL tazminat talebinin reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;İşbu davaya konu kaza 11.06.2004 tarihinde meydana gelmiş olup işbu dava 15.09.2014 tarihinde açıldığını, davanın açılmış olduğu tarihte KTK’nın 109.maddesinde düzenlenen 2 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğini, yargılama konu trafik kazası 11.06.2004 tarihinde gerçekleştiğinden, söz konusu kazada kaza tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK uygulanacağını, uyuşmazlık konusu kaza neticesinde sadece bir yaralı olması nedeniyle 5 yıllık ceza zamanaşımına tabi olduğunu, du durumda uzamış ceza zamanaşımı süresinin de geçmiş olacağını belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi (sürekli sakatlık ve sürekli bakıcı gideri) tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” denilmektedir. Aynı Kanunun 109/2. maddesinde ise, “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Davaya konu trafik kazası 25/08/2004 tarihinde, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu yürürlükteyken meydana gelmiştir. Dosya içerisinde mevcut bilgi ve belgelerden kazanın yaralamalı trafik kazası olduğu anlaşıldığından, olayda, 765 Sayılı TCK’nın 459/2. ve 102/4. maddeleri uyarınca, öngörülen ceza zamanaşımı süresi 5 yıldır.Haksız fiile dayanan tazminat isteminde zamanaşımının işlemeye başlayacağı tarih, zararın ve zarar sorumlusunun öğrenildiği andır. Zararın öğrenilmesi kavramıyla kastedilen ise haksız fiil nedeniyle oluşan bedensel zararın kapsamının öğrenilmesi olup, bu bedensel zararın sebep olacağı maluliyet oranının belirlendiği tarihin, zararın öğrenilmesi kavramına bir etkisi yoktur. Bedensel zararın (yaralanmanın) gerçekleşmesi ve bu yaralanmayla ilgili tedavinin tamamlanması ile zararın kapsamının belli olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/4765 Esas ve 2021/7355 Karar sayılı kararı). Konuya ilişkin Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2013/2878 Esas ve 2014/3289 Karar sayılı kararında da “Öğreti ve uygulamada kabul edilen genel kurala göre, zarar görenin zararı öğrenmesinden amaç, zararın mahiyeti (kapsamı) ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, davayı ciddi ve objektif şekilde desteklemeye ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olmasıdır. Eğer zararın kapsamını belirleyici husus “gelişmekte olan bir durum” ise zamanaşımı bu gelişme sona ermedikçe işlemeye başlamaz. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, “gelişen durum” aynı olaya ilişkin olarak zaman içinde zararın artması veya yeni zararların doğması halidir. Bundan ayrı, zarar görenin kendi imkanlarıyla ya da başkasının yardımıyla zarar verici fiilin sonuçlarının gidişini ve kesinleşen durumu değerlendirebilmesi gerekir. Özellikle, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belli bir açıklığa kavuşmaktadır. Zararın mahiyet ve şümulü hiç anlaşılmadan mutlaka haksız eylem tarihinden itibaren dava açılması gerektiği yolundaki bir görüş, “zararı öğrenme” kavramına uygun düşmez. Nitekim,İsviçre Federal Mahkemesi kararları ve öğretide, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararlarda zamanaşımı süresinin ancak kesin teşhisten, özellikle sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporun öğrenilmesinden sonra başlayacağı kabul edilmektedir.” şeklinde karar verilmiştir.Somut uyuşmazlıkta, kaza 11/06/2004 tarihinde gerçekleşmiş, dava 06/06/2014 tarihinde açılmıştır. Davalılar süresi içerisinde zamanaşımı defi ileri sürmüştür. Davacı hakkında dava öncesinde dava dilekçesine ekli engelli sağlık kurulu rapor tarihinin 11/10/2013 olduğu görülmüştür. Bu durumda davacı zararın kapsamını 11/10/2013 tarihli maluliyet raporu öğrendiğinden dava tarihi olan 06/06/2014 tarihi itibariyle KTK’nın 109/1. maddesinde belirtilen 2 yıllık süre içinde davanın açıldığı anlaşılmakla dava zamanaşımı süresindedir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 2.702,93 TL harçtan peşin alınan (54,40+621,33=)675,73 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.027,20 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.11/02/2022