Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1090 E. 2022/1037 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1090
KARAR NO: 2022/1037
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 11/12/2019
NUMARASI: 2019/608 Esas – 2019/1012 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/05/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … plakalı araç ile işleteni … yönetimindeki … plakalı araçların 03/11/2017 tarihinde çarpışmaları neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, … plakalı aracın 03.11.2017/2018 tarihleri arası kasko sigorta poliçesi ile davalı sigorta şirketi nezdinde sigorta güvencesine alındığını, kaza akabinde araçta meydana gelen hasar miktarının ekspere 10.044,51 TL olarak tespit ettirildiğini, … plakalı araç işleteni …’ın hasar bedelinden ve ekspertiz ücretinden kaynaklanan alacağını davacıya temlik ettiğini, temlik kapsamında 31/12/2017 tarihinde davalı sigorta şirketine başvurulmuş ise de davalı sigorta şirketinin herhangi bir ödeme yapmadığını ve 23/12/2017 tarihinde temerrüte düştüğünü bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 4.250,00 TL hasar bedeli ile 250,00 TL ekspertiz ücretinin 23/12/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsilini talep ve dava etmiş, hasar bedeli talebini 7.559,05 TL olarak ıslah etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının temlik alacağı nedeniyle aktif husumet ehliyetinin bulunduğunu ispat etmesi gerektiğini, aksi durumunda davanın aktif husumet yokluğundan reddi gerektiğini, aracın onarımına ilişkin masrafılara katlanıldığının ispat edilmesi gerektiğini, müvekkilinin herhangi bir onayı olmadan haricen yapılan onarımlar bakımından poliçe özel ve genel şartları uyarınca müvekkilinin tazmin zorunluluğu olmadığını, davacı ve temlik edenin bu yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle %100 kusurlu olduklarını, sigortalı araç üzerindeki hasar miktarının 5.419,31 TL olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile, 7.559,05 TL’nin (6.405,98 TL + 1.153,07 TL KDV = 7.559,05 TL) 28/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Gerekçenin yetersiz olduğunu, uyuşmazlık Kasko Sigorta Poliçesinden kaynaklanmasına rağmen 2918 Sayılı Kanun’da düzenlenen zorunlu mali mesuliyet (Trafik) sigortası hükümleri çerçevesinde hatalı değerlendirme yapılmış olduğunu, sigorta poliçesinde düzenlenen “anlaşmalı servisler” klozunda, kasko teminatının sadece sigortacının belirlediği ya da onayladığı yerlerde yapılan onarımlar için geçerli olduğu, sigortacıdan izin alınmaksızın haricen yapılan onarımlar için sigortacının ödeme yapma zorunluluğu bulunmadığını, poliçede anlaşmalı olmayan servislerde yapılacak onarımlarda %20 muafiyet kaydı bulunduğundan bu oranda tazminattan indirim yapılmamasının hatalı olduğunu, hasar tutarının hesabında tedarik iskontosu da uygulanması gerektiğini, sigortalı tarafından bildirim yükümlülüğü ve inceleme yapılmasına izin verme yükümlülüklerine ilişkin kanun ve sözleşme hükümleri kasten ihlal edilmiş, atanan eksperin inceleme yapmasının engellenmiş olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece görevsizlik yönünde ilk verilen hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 19/09/2019 tarih, 2019/1479 Esas ve 2019/3402 Karar sayılı kararı ile ” … Uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme, Asliye Ticaret Mahkemesidir. …” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. TTK.’nun 1409/2. maddesi uyarınca kural olarak, rizikonun teminat dışı kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir. Öngörülen kural, rizikonun iyi niyet kurallarına uygun olarak ihbar edildiği hallerde geçerlidir. TTK.’nun 1446 ve devamı md. (1292 maddesi) gereğince, sigortalının rizikoyu kasten ihbar etmediğini sigortacı ispat etmelidir. Sigortalı, rizikonun gerçekleştiğine dair ihbarı süresinde yapmış olmakla birlikte; iyi niyet kurallarına aykırı biçimde olayın gerçekleşme şekli yanlış bildirilmiş ve TMK.’nun 2. maddesi uyarınca hakim, sigorta ettirenin kötü niyetini dosyadaki delil ve emarelerden tespit etmiş ise, bu durumda sigortacıya ispat külfeti yüklenmemelidir. Bu halde ispat külfeti, sigortalıya ait olmalı ve meydana gelen rizikonun teminat içinde kaldığı hususu sigortalı tarafından ispat edilmelidir. Bu varılan sonuç, hem yasa koyucunun amacına hem de tarafların menfaatler dengesine uygun olacaktır. TTK’nın hükümlerine göre sigortalının rizikoyu 5 gün içinde sigortacıya ihbar etmesi gerekmektedir. Rizikonun bu süre içinde ihbar edilmemesi durumunda ne gibi bir yaptırımın söz konusu olduğu hakkında açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, ihbarın kasten yapılmaması hali sigorta haklarının zayiine, kusura bağlı olarak yerine getirilmemesi halinde ise kusurun ağırlığına göre sigorta tazminatında indirim yapılması gerektiği belirtilmiştir. Yine Sigorta Poliçesi Genel Şartlarının B.l.l maddesinde öngörülen (5) günlük ihbar süresi hak düşürücü süre değildir. Somut olayda; Trafik kazası 03/11/2017 tarihinde meydana gelmiştir. Davacı tarafından hasar bildirimi, davalı sigorta şirketine 13/12/2017 tarihinde yapılmıştır. Davalı sigorta şirketince kazanın iddia edildiği şekilde gerçekleşmediği de ileri sürülmemiş olduğundan, davacı tarafın hasar talebinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/15201 E. ve 2021/3717 K. sayılı ilamında “… sigortalı aracı hasar gören davacının hasar onarımını davalının belirlediği anlaşmalı serviste yaptırma zorunluluğu bulunmadığından, sigorta sözleşmesindeki “servis muafiyet uygulamaları” başlıklı özel şarta göre zarar hesabı yapılmasına ilişkin temyiz itirazlarının yerinde görülmemesine, …” yönünde ve Yargıtay 17. HD nin 2021/3294 E. 2021/4214 K nolu ilamında “… Davalı ile anlaşmalı ya da yetkili servisleri arasında yapılan anlaşmalara göre iskonto uygulanması, davacı sigortalıyı bağlamaz. Dosya kapsamına göre, bilirkişi raporunda belirtilen %5 oranında iskonto yapılmadan, davacının gerçek zararının tespiti gerekir. …” yönünde karar verilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 03/11/2017-2018 tarihleri arasında geçerli Genişletilmiş Mavi Ticaret Kasko Poliçesinin, muafiyet uygulamalarına ilişkin A.2.a) maddesinde servis muafiyet uygulamaları düzenlenmiş ise de; aktarılan Yargıtay kararlarında da açıklandığı üzere, davacının hasar onarımını davalının belirlediği anlaşmalı serviste yaptırma zorunluluğu bulunmadığından %20 muafiyet kaydı oranında tazminattan indirim yapılmaması ve hasar tutarının hesabında tedarik iskontosu da uygulanması gerektiğine yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 516,36 TL harçtan peşin alınan 129,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 386,96 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.26/05/2022