Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1048 E. 2022/1079 K. 30.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1048
KARAR NO: 2022/1079
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 13/11/2019
NUMARASI: 2018/613 Esas – 2019/740 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 30/05/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle: 18/05/2012 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde müvekili …’ın eşi, … ve …’ın babası 1981 doğumlu …’ın, zorunlu trafik sigorta poliçesi bulunmayan … plakalı traktörün sürücüsü konumunda iken vefat ettiğini, davalı taraf güvene hesabı yönetmeliğinin 9. Maddesi gereğincve, trafik sigortası yaptırmamış işletenlerin neden olduğu bedensel zararlar için kişi başına ölüm halinde kaza tarihi itibariyle trafik sigorta limiti olan 225.000,00TL vefat teminatı sağladığını ve bu nedenle fazlaya ait alacağı ile munzam zarardan doğan alacağının saklı kalmak kaydıyla müteveffanın geride kalan eşi için şimdilik 3.000,00TL ve çocukları için şimdilik 1.000,00’er TL olmak üzere toplam 5.000,00TL destekten yoksun kalma tazminatının, temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte sigorta limiti dahilinde davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile talebini 45.000,00 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu olayın trafik kazası niteliğinde olmadığını, olayın meydana geldiği yerin murisin kendisine ait tarla olduğunu,Karayolları Trafik Kanununda belirtilen yol kavramı içerisine girmediğini bu nedenle dava konusu olayda …na sorumluluk yüklenemeyeceğini ve davanın husumet yokluğu nedeni ile reddini, alacaklı ve borçlu sıfatı birleştiğinden davanın reddinin gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava konusu kazanın karayolu ile bağlantısı olmayan yerde meydana geldiği için reddedildiğini fakat tüm belge ve bilgilerde görüleceği üzere karayolu gibi kabul edilen tarla yolunda meydana geldiğini, olayın meydana geldiği tarlanın karayolu ile bağlantısı olduğunu, bu nedenle trafik kazası olarak kabulü gerektiğini, uyuşmazlık konusunun Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanıp uygulanmayacağını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/12156 E. ve 2019/7414 K. sayılı kararında ve benzer nitelikteki kararlarında içtihat olunduğu üzere Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip karayolu ile bağlantısı olan, bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmektedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’nun 2. maddesi uyarınca, kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Yine karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayoludur. Dairemiz kararı doğrultusunda davaya konu trafik kazasının bulunduğu mahalde keşif yapılarak bilirkişi raporu alındığı, bilirkişi tarafından Yayladağı … Mahallesi tarafından gelen, karşı dağ eteğindeki orman yolundan ayrılan, vadi yatağındaki kuru dereyi aşan ve zemini toprak olan 3-4 metre genişliğindeki yolun ulaştığının belirtildiği anlaşılmaktadır. Bilirkişi ek raporunda kazanın vuku bulduğu tarlanın karayolu olmadığı tespit edilmiş ancak kaza mahallinin karayoluna bağlantısı bulunup bulunmadığı yönünde değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece bu bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verilmiştir. Bilirkişi raporunun ve ekinde sunulan fotoğrafların incelenmesi neticesinde davaya konu trafik kazasının vuku bulduğu yerin karayolu ile bağlantısının bulunduğu görülmektedir. Bu durumda kaza mahallinin 2918 sayılı KTK’nun 2. maddesi gereğince karayolu bağlantısı olduğunun anlaşılmasına göre karayolu sayılan yerlerden olduğunun kabulü ile esastan değerlendirme yapılması gerekirken kazanın gerçekletiği yer karayolu olmadığından tazminatın teminat dışı olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/05/2022