Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/908 E. 2021/664 K. 07.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/908
KARAR NO : 2021/664
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/12/2017
NUMARASI : 2016/1213 Esas – 2017/1137 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 07/04/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı … şirketine trafik sigortası poliçesi ile sigortalı bulunan …plakalı aracın karıştığı kazada müvekkilinin yaralandığını ve kalıcı şekilde sakatlandığını, müvekkilinin kazanın oluşumunda herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davalı … şirketi tarafından daha önce yapılan başvuruya istinaden hasar dosyası açıldığını ancak müvekkilinin zararının tamamen karşılanmadığını, müvekkilinin aylık gelirinin asgari ücretin üzerinde olduğunu belirterek meslekte kazanma gücü kaybı nedeniyle doğan zararın tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … şirketinin cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı yönünden reddinin gerektiğini, davacı yanın öncelikle müvekkil sigorta şirketine ödeme yapılması için başvurulması gerekirken bunun yapılmadığını bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkil şirketin şayet bir sorumluluğu varsa bu sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın zamanaşımı süresinde açılmadığı anlaşılmakla reddine, ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Zamanaşımı süresinde dava açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilmiş olan kararı kabul etmediklerini, her ne kadar Borçlar Kanunu madde 72’de 2 yıl ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri belirtilmiş ise de yine aynı maddenin 2. fıkrasında “ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı süresi öngördüğü durumlarda zarar cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı süreleri uygulanır.” denilerek uzamış zamanaşımı süresinin söz konusu olduğunu, ceza zamanaşımı sürelerinin uygulanmasında sürücü, işleten, sigortacı ayrımı yapılmadığını, tüm sorumlular hakkında uygulanması gerektiğini, genel 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde, zararın devam ettiği ve karşılanmadığı süre boyunca zamanaşımı süresinin durmakta olduğunu, uzamış ceza zamanaşımın mevzuatta görülen haksız fiillere ilişkin 10 yıllık zamanaşımı süresini kısaltmasının hukuk mantığına aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlkDerece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü, yine aynı kanunun 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım yapılmamış, kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür.Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun ceza zamanaşımı (uzamış zamanaşımı) süresi, olay tarihinden itibaren işlemeye başlar. Sürenin işlemeye başlaması için zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi gerekmez. Ancak zarar ve onun faili, uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmiş ise davanın, öğrenme tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde açılması gerekir.Zararın ve failin uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmesi halinde, tazminat talebinin, öğrenme tarihinden itibaren 2918 sayılı yasanın 109. maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Öğrenme tarihinden itibaren, yeni bir uzamış zamanaşımı süresi işlemez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16/04/2008 tarih, 2008/4-326 E. ve 2008/325 K.sayılı kararı).Somut olayda kaza; davacının 04/06/2008 tarihinde dava dışı sürücü …’in kullandığı…plakalı kamyonu çarpması nedeni ile yaralandığı, dava dışı sürücü hakkında Adıyaman Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2008/548 Esas 2011/386 karar sayılı karar ile taksirle yaralama suçundan mahkumiyetine karar verildiği, kararın 30/05/2011 tarihinde kesinleştiği , davacının maluliyetine ilişkin 30/06/2010 tarihli sağlık raporunun alındığı görülmektedir. Dava dilekçesi anlatımda davacının yaralanması nedeni ile gelişen durum olduğuna yönelik bir durumdan söz edilmemiştir. Bu kapsamda davaya konu olay nedeni ile zararın öğrenildiği 30/06/2010 tarihinden ve tazminat sorumlusunun öğrenildiği 30/05/2011 tarihinden itibaren hesaplandığında iki yıllık zamanaşımı süresi dolmuş bulunmaktadır.Davaya konu trafik kazası 04/06/2008 tarihinde gerçekleşmiş, davacının yaralandığı ileri sürülerek açılan davanın, aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nun 89/1 maddesinde düzenlenen ve taksirle yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nun 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra 09/11/2016 tarihinde açılmış olması karşısında, somut olayda uzamış ceza zamanaşımının gerçekleştiği de açıktır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından mahkemece davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.07/04/2021