Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/905 E. 2019/556 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/905
KARAR NO : 2019/556
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 25/12/2018
NUMARASI : 2015/1100 Esas – 2018/1192 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/04/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21/06/2015 tarihinde, … sevk ve idaresindeki davalı şirkete sigortalı … plakalı aracın sebep olduğu kaza sonucu müvekkilinin yaralandığını ve sakat kaldığını, müvekkilin kazanın oluşumunda hiçbir kusuru bulunmadığını, kusur, maluliyet, tazminat ve tüm diğer hakları saklı kalmak kaydı ile 4.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren ticari faizi/mevduata uygulanan en yüksek faizi/yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafa usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır. İlk Derece Mahkemesi, “davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine” karar vermiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece beden kaybına ilişkin maluliyet raporu temin etmek için bir ara karar kurulmadan davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklı maluliyet nedeniyle maddi tazminat istemlidir.HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: HMK’nın 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması, taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca birçok Yargıtay kararında da vurgulandığı üzere; verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut delillere göre karar verilip gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerekir. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir.Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince 01/06/2017 tarihli hakim inceleme tutanağı ile davacıya ATK’nın yazısı doğrultusunda ilgili hastaneye sevk işlemleri için iki haftalık kesin süre verildiği, uyulmamasının sonuçlarının (davanın reddedileceğinin) ihtar edildiği, bu tutanağın davacı vekiline tebliğ edildiği, verilen kesin süre içerisinde davacı asilin hastaneye başvuru yaptığı ve muayene olduğu ancak davacının başvuru yaptığı Çukurova Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanlığının ileri incelemeler planlanması ve tüm inceleme sonuçları ile birlikte heyete girmesi gerektiğinden davacı hakkında rapor düzenlemediği, davacı vekilinin 09/10/2018 tarihli dilekçesi ile hastaneden gelen bu cevap üzerine eksik olan tetkiklerin yapılabilmesi için yeni randevu günü alınarak mahkemeye bildireceğini beyan ettiği, ancak mahkemece 25/12/2018 tarihli celsede “davacı vekili tarafından 01/06/2017 tarihli tutanak ile verilen kesin süreye rağmen davacı asilin hastaneye başvuru yaparak eksik hususların ihmal etmediği anlaşıldığından yeniden süre verilmesi talebinin reddine” karar verildiği ve neticeten davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Çukurova Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanlığından gelen müzekkere cevabından davacı asilin kesin süre içerisinde başvuru yaparak muayene olduğu anlaşıldığına göre Mahkemece 01/06/2017 tarihli tutanak ile verilen kesin mehilin gereği yerine getirilmiştir. Çukurova Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanlığınca ileri tetkik gerektiği heyet muayenesi gerektiği için rapor düzenlenmemiştir. Oysa Mahkemece sadece hastaneye başvuru konusunda davacıya mehil verilmiş olup heyet muayenesi konusunda verilmiş bir mehil bulunmamaktadır. Bu durumda davacı tarafından kesin mehil gereğinin yerine getirildiğinin kabulü gerekir. Mahkemece yapılması gereken eksik olan tetkikleri ve heyet muayenesini tamamlamak üzere randevu almak üzere davacıya makul süre içeren yeni kesin mehil verilmesi, kesin sürenin sonuçlarının usulüne uygun şekilde ihtar edilmesi, kesin süre içesinde ara kararı gereğinin yerine getirilmesi halinde yargılamaya devamla oluşacak sonuca göre karar verilmesi; kesin süreye rağmen eksik olan tetkikleri ve heyet muayenesi için randevu alınması için davacı tarafça başvuruda bulunulmaması halinde ise şahıs muayene edilmeden/gönderilmeden dosyadaki tedavi evrakı kapsamına göre rapor verilip verilemeyeceği hususunda ATK 3. İhtisas Kurulundan bilgi istenilmesi ve yazı cevabına göre diğer deliller de değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesinden ibarettir. Kabule göre de kesin mehile uyulmaması halinde yukarıda açıklandığı şekilde değerlendirme yapılarak esas hakkında karar verilmesi gerekirken HMK’nın 114. Maddesinde ve başka bir yasada dava şartı olarak düzenlenmeyen kesin mehile uyulmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davanın yukarıda açıklandığı şekilde işlem yapılarak yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,3-Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince istinaf talep eden tarafa iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,5-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6- İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.18/04/2019