Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/898 E. 2021/663 K. 07.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/898
KARAR NO: 2021/663
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 23/10/2018
NUMARASI: 2015/1194 Esas – 2018/930 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 07/04/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekilinin dava dilekçesinde özetle; 31/07/2014 tarihinde, Muradiye … Mahallesi …sokakta bulunan müvekkillerin evinin bulunduğu yerde, Muradiye Belediye Başkanlığına ait kepçe ile yol çalışması yapılırken kepçe sürücüsünün tedbirsiz ve dikkatsiz hareket etmesi neticesinde, müvekkilin murisi olan … kepçenin altında kalarak çok acı bir şekilde yaşamını yitirdiğini, olayda Muradiye Belediye Başkanlığı ve personeli olan kepçe sürücüsünün ağır ve asli kusuru bulunduğunu belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik müvekkil anne … için 2.500,00-TL, müvekkil baba … için 2.500,00-TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Görevsizlik yönünden davanın reddini, karayolu dışında meydana gelen kaza teminat olduğundan müvekkilin kurumun sorumluluğunun reddine, davanın … Sigorta AŞ’ne ihbarını, … resmi plakalı aracın maliki olan Muradiye Belediyesine ve sürücüsü …’e davanın ihbarını, iş makinesinin motor ve şase numarası ile kaza tarihinde trafik poliçesi olup olmadığının sigorta bilgi ve gözetim merkezine sorulmasını, kazanın karayolu dışında meydana geldiğinden … açısından teminat dışı sayılacağını, anne ve babasının çocuklarının bakımı ve gözetimi açısından yükümlülüklerini yerine getirmediğinden müterafik kusur indirimi uygulanması gerektiğini, kaza tarihinden itibaren faiz işletilmesi talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile; Davacı … yararına, 33.202,55-TL tazminatın temerrüt tarihi olan 25/11/2014 tarihihnden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, Davacı … yararına, 33.202,55-TL tazminatın temerrüt tarihi olan 25/11/2014 tarihihnden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 22/03/2017 tarihli bilirkişi raporunda Muradiye Belediye Başkanlığı’nın %50, sigortasız iş makinesinin operatörünün %30 ve müteveffanın 20 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiş olmasına rağmen mahkemece müvekkil kurumun Belediye Başkanlığı ile birlikte tazminatın tamamından sorumlu tutulmuş olduğunu, müvekkil kurumun meydana gelen zarardan sadece sigortasız araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğunu ve kusur oranlarının ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenecek rapor ile tespit edilmesi gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğu salt sigortasız araç sürücüsünün kusuruyla sınırlıyken bu hususun gözetilmeden belediye başkanlığı ile birlikte müvekkil kurumun sorumlu tutulmuş olmasının hatalı olduğunu, müvekkil kurumun dava açılmadan önce temerrüte düşmediğinden faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Davaya konu aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Muradiye Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/180 Esas sayılı dosyasında sürücü Latif’in kusurlu olduğu nedenle cezalandırılmasına karar verildiği, mahkemece bilirkişi raporuna göre kazanın meydan gelmesinde müteveffa yayanın %20, davalı sürücü …’in % 30, dava dışı belediyenin %50 kusurlu olduğunun tespit edilmiştir. Bu durumda Mahkemece aldırılan olayın oluşuna ilişkin kusur raporu ile ceza yargılaması kabul edilen olayın oluşuna uygun düştüğü, bilirkişi raporunun dosyadaki bilgi ve belgelere uygun, gerekçeli ve denetlenebilir olduğu kanaatine varıldığından, davalı vekilinin olayın oluşuna ve kusur oranına yönelik iddia ve itirazı yerinde değildir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre işletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. Aynı Kanun’un 85/1. maddesinde ise bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı düzenlenmiştir.Kaza tarihinde yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 162/1.maddesine göre müteselsil borçlulardan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumludur .Aynı Kanun’un 163.maddesine göre borç tamamen ifa edilinceye kadar alacaklıya karşı bütün borçluların sorumluluğu devam eder. Alacaklı, borçluların birinden, bir kısmından veya hepsinden alacağını talep etme ve dava açma hakkına sahiptir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 13/06/2017 tarih, 2016/11886 E. ve 2017/6732 K. Sayılı emsal kararında da “… Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesiyle, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasının benimsendiği, davacı kusursuz olduğundan zararın tamamını isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebileceği, açıkça davalının kusuru oranında sorumlu tutulmasını istemeyen davacı yönünden dava dışı kişinin de kusurunun bulunmasının davalıların müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı; somut olayda davalı sürücünün %25 oranında ve dava dışı sürücünün %75 oranında kusurlu olduğu; davalı ve dava dışı 3. kişinin kusur oranlarının birbirlerine karşı açılacak rücu davasında önem taşıyacağı ve dava dilekçesinde davacının kusursuz olduğu belirtilerek zararın müştereken ve müteselsilen tahsili talep edildiğinden davalıların zararın tamamından sorumlu tutulması gerekirken KTK 88. ve TBK 61. maddesine aykırı olarak davalıların kusuru oranında sorumlu tutulmalarının hatalı olduğu” yönünde karar verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince trafik kazası sonucu oluşan zararlardan kusuru ile sebebiyet veren işleten, sürücü ve trafik sigortacısı ile kazaya karışan dava dışı araç sürücüsü, işleteni ve ZMMS sigortacı (sigortalı değil ise …) zarar görene karşı müteselsilen sorumludur. Zarar gören davacı, kaza tarihinde uygulanması gereken BK’nın 141 vd. maddeleri gereğince müteselsil sorumluların hepsine karşı dava açabileceği gibi bunlardan sadece birine karşıda tazminat davası açabilir. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince davalının destek yayanın kusuru düşülerek zararın tamamından sorumlu tutularak karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi gereğince ihdas edilen Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 15. maddesi gereğince rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte ihbar edildiği tarihte …nın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Böyle bir başvuru olmadığı takdirde ise dava tarihinde doğmaktadır. Somut olayda davadan önce 12/11/2014 tarihinde davalıya başvuru yapıldığı, davalı … tarafından 26/11/2014 tarihince cevap verildiği görülmektedir. Bu kapsamda mahkemece davalının dava öncesinde temerrüde düştüğü kabul edilerek dava tarihinden itibaren faiz işletilmemiş olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 4.536,13 TL harçtan peşin alınan 1.134,03 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.402,10 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.07/04/2021