Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/851 E. 2021/605 K. 31.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/851
KARAR NO: 2021/605
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 30/10/2018
NUMARASI: 2014/1568 Esas – 2018/769 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 31/03/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin desteği …, sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosikleti ile seyir halinde iken davalı şirkete zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı olan … plaka sayılı aracın çarpması sonucu ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkillerinin murisi …’in vefat ettiğini, davacı eş ve çocuklarının desteğinden yoksun kaldıklarını, davacılar için hesaplanacak destekten yoksunluk tazminatı olarak şimdilik (her bir davacı için 1.000,00 TL olmak üzere) 5.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep ile dava etmiştir. Davacılar vekili, ıslah dilekçesi ile talebini 96.010,97 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … Plaka sayılı aracın şirketleri nezdinde zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, ölüm ve maluliyet halinde poliçe teminatının şahıs başına 268.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında gerçek zarardan sorumlulukları bulunduğunu, iddia olunan kusuru kabul etmediklerini, müteveffanın kask takmaması sebebiyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulüne, davacı … için 42.104,54 TL, davacı … için 4.135,50 TL, davacı … için 1.350,11 TL, davacı … için 329,86 TL olmak üzere toplam 47.920,01 TL’nin dava tarihi olan 02/12/2014 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı … yönünden açılan davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kusur yönünden gerekli incelemenin yapılmadığını, kusur raporlarında incelemenin yalnızca kaza yönünden yapıldığını, kaza sonrasında sigortalı araç sahibinin davranışlarının hiç irdelenmediğini, davalı sigortalısının savcılık ifadesinde daha önceden gözünden ameliyat olduğunu ve rüzgarın gözünü olumsuz etkilememesi için sürekli camı kapalı tuttuğunu, bunun da görüşünü zayıflattığını söylemesine rağmen kusur incelemesinde bu durumun irdelenmediğini, hesaplamaya esas alınan murisin kazanç miktarını kabul etmediklerini, müteveffanın seracılık tekniker ustası olarak çalıştığını, TÜİK raporuna göre bu tür işlerde çalışan kişilerin maaşlarının 3.012,00 TL olması gerektiği yönünde olduğunu, mahkemenin bu konuda araştırma yapmadığını, murisin usta olduğuna dair açıklamalar ve bu konuda dosyadaki tanık beyanlarının açık olduğunu, mahkemenin Yargıtay kararları ışığında araştırma yaparak yeniden hesaplatma yapması gerektiğini, çocuklar için 18 yaşına kadar hesaplama yapıldığını, Yargıtay uygulamalarına göre 18 yaşın ikmalinden sonra erkek çocuk için yüksek öğrenim nedeniyle 25 yaş, kız çocuk için evlenme yaşı olarak 25 yaşını ikmal edeceği tarihe kadar hesaplama yapılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı yana ayrılan destek payının oranı başka destek olunacak kişiler olup olmamasına göre değişeceğini, bu husus tespit edilmeksizin yapılan bilirkişi incelemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi incelemesinde müteveffanın anne ve babasının hayatta olup olmadıkları ve bu kişilere ayrılması gereken paylar dikkate alınmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Davacı … ve davacı … açısından istinaf talepleri değerlendirildiğinde; HMK’nın 341/2. maddesine göre miktar veya değeri üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Aynı kanunun 341/4. maddesinde de “alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü  üçbin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.” düzenlemesi mevcuttur. Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu somut olayda yerel mahkeme hükmünün verildiği 2018 yılı için HMK’nın 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 3.560,00 TL olacaktır. Bu halde, davacı … için 1.350,11 TL, davacı … için 329,86 TL miktar açısından verilen kararın verildiği tarihe göre uygulanması gereken 2018 yılı için öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığından, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması olanaklı değildir. Yerel mahkemece, kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi de sonuca etkili değildir. Bu nedenle istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1-b maddeleri gereğince reddine karar verilmesi gerektiği, Diğer taraflar açısından istinaf talepleri değerlendirildiğinde; Somut olayda, 31.05.2014 günü dava dışı sürücü … idaresindeki … plakalı kamyonet ile sürücü … idaresindeki … plakalı motosikletin çarpışması sonucu davaya konu olay meydana gelmiş olup, sürücü … vefat etmiştir. Dosyada 11/11/2015 tarihinde …’dan alınan rapor ile “… plakalı motosiklet sürücüsü …’ in 2918 numaralı K.T.K 57 c.2 ve 84.h maddelerine aykırı olarak ilk geçiş hakkını vermediği ve kavşakta geçiş önceliğine uymadığı için %75 nispetinde asli kusurlu olduğu, … plakalı kamyonet sürücüsü … 2918 numaralı K.T.K 52.a ve 52.b maddelerine aykırı olarak kavşağa yaklaşırken hızını azaltmadığı ve hızını trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmadığı için %25 nispetinde tali kusurlu olduğu” görüşü açıklanmış, itiraz üzerine 14/06/2016 tarihinde alınan heyet raporunda “kamyonet sürücüsü …’ in % 20 oranında, Müteveffa sürücü …’ in % 80 oranında kusurlu olduğu” görüşü açıklanmış, Raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınmasına karar verilmiş olup, 25/01/2017 tarihinde alınan raporda “Sürücü …’in %20 oranında kusurlu, Müteveffa …’in %80 oranında kusurlu olduğu” görüşü açıklanmış, ATK kusur raporu doğrultusunda 14/06/2016 tarihli raporu düzenleyen bilirkişi heyetinden 16/06/2017 tarihinde alınan ek raporda, aktüer hesap yanında “kök raporda tespit edilen husus ile görüş ve kanaatte değişiklik gerektiren bir husus olmadığı, buna göre; sigortalı kamyonet sürücüsü …’ in % 20 oranında kusurlu olduğu, Müteveffa sürücü …’ in %80 oranında kusurlu olduğu” görüşü açıklanmıştır. Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan rapor 20/02/2017 tarihinde davacılar vekiline tebliğ edilmiş, süresinde beyanda bulunulmamış, 20/06/2017 tarihli duruşmada (ATK raporu doğrultusunda) dosya bilirkişiye tevdi edilsin yönünde beyanda bulunmuş olmakla, davacı tarafın ATK kusur raporuna itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden, davacı vekilinin kusura ilişkin istinaf itirazı değerlendirilmeye alınmamıştır. Davacı vekilince 24/10/2017 tarihli oturumda ilk rapor doğrultusunda karar verilsin şeklinde beyanda bulunulmuş olup, 26/11/2015 tarihli raporda da çocuklar açısından18 yaşa göre hesaplama yapılmış olduğundan, 18 yaşın ikmalinden sonra erkek çocuk için yüksek öğrenim nedeniyle 25 yaş, kız çocuk için evlenme yaşı olarak 25 yaşını ikmal edeceği tarihe kadar hesaplama yapılması gerektiğine yönelik istinaf itirazı yerinde değildir. Destek …’ in vefatı ile geride davacı eş ve çocukları kalmış olup, ayrıca Destek …’ in babası … 30/05/2000 tarihinde vefat etmiş ise de, anne … sağdır. Bu durumda mahkemece, murisin annesi yaşıyor olup aynı bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre anneye de destek payı ayrılması, (teminat limitinin aşılması halinde) gerektiğinde davalının olayda zarar görenlere karşı sorumlu olduğu teminat limitinin garame hesabı ile zarar görenlere paylaştırılması, ondan sonra davalının davacılara ödemekle yükümlü olduğu tutarın hüküm altına alınması (kazanılmış haklar saklı kalmak kaydıyla) gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiştir. Davalı vekilinin bu hususa değinen istinaf itirazı yerindedir. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 10/02/2020 gün ve 2019/1577 E. 2020/937 sayılı kararı). Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre, desteğin ölüm tarihindeki gelir durumunun davacı tarafça kanıtlanması gerekir. Bunun kanıtlanmaması halinde ise maddi destek tazminatının hesabında asgari ücretin esas alınacağı kabul edilmektedir. Sadece tanık beyanları ile kazanç tespiti mümkün olmayıp bunun bir takım belge ve kayıtlarla desteklenmesi gerekmektedir.Kişi belirli bir iş yerine bağlı olmaksızın belirli bir meslek icra eden kişilerden ise SGK kayıtları olup olmadığı da araştırılarak ekonomik ve sosyal durumu ile ilgili zabıta araştırması yanında o meslek odasından o mesleği icra edenlerin kaza tarihi itibarı ile ortalama ücretleri sorulmalıdır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/910 Esas ve 2019/12325 Karar sayılı ilamı). Somut olayda davacının seralarda ustabaşı olarak çalıştığı beyan edilmiş, bu yönde tanık dinlenmiş, bilirkişi tarafından asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmıştır. Mahkemece SGK kayıtları olup olmadığı da araştırılarak ekonomik ve sosyal durumu ile ilgili zabıta araştırması yanında o meslek odasından o mesleği icra edenlerin kaza tarihi itibarı ile ortalama ücretleri sorulmadan karar verilmiş olması eksik incelemeye dayalı olmuştur. Davacı vekilinin bu hususa ilişkin istinaf itirazı yerindedir. 6100 sayılı HMK’nın 119.maddesinde dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar düzenlenmiştir. Talep sonucunun açık olmaması durumunda, HMK’nın 31. maddesine göre mahkemece, davacıya talep sonucunun açıklattırılması gerekir. Bu hükümde, “hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişki gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir” denilmekte ise de bunu sadece hakime tanınan bir yetki şeklinde değil, aynı zamanda hakime verilen bir ödev olarak anlamak gerekir. Bu doğrultuda İlk Derece Mahkemesince, ıslah dilekçesinde talep etmiş olduğu maddi tazminat talebi açık olmadığından davacı vekiline HMK’nın 31 ve 194. maddeleri gereğince, talep edilen maddi tazminat miktarının hangi davacı açısından ne miktar istendiği, ıslah edildiği açıklattırılmadan karar verilmesi de doğru olmamıştır (Emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14/10/2019 tarih 2017/966 E. ve 2019/9301 K.sayılı kararı). Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5- İstinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.31/03/2021