Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/811 E. 2021/809 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/811
KARAR NO: 2021/809
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 06/12/2017
NUMARASI: 2016/960 Esas – 2017/828 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 29/04/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 01.11.2014 tarihinde davalı sürücü …’ün sevk ve idaresindeki, diğer davalı sigorta şirketine zorunlu trafik poliçesi ile sigortalı … plakalı araç ile müvekkilinin sevk ve idaresindeki motosikletin çarpışması sonucu müvekkilinin yaralandığını, kusurun davalı sürücü de olduğunu, maluliyeti nedeniyle şimdilik 500,00 TL maddi tazminatın her iki davalıdan müteselsilen tahsilini, 30.000 TL manevi tazminatın ise davalı …’den dava tarihinden başlamak üzere işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının müvekkili şirkete herhangi bir başvuru yapmadan doğrudan yargı yoluna gitmesi nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, mahkeme aksi kanaatte ise, üçüncü kişilerin uğramış olduğu bedeni zararlarda işletenin eylemlerinden kusuru oranında maddi tazminattan sorumlu olduklarınıbelirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesi vermemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Davacının maddi tazminat talebi bakımından maluliyeti bulunmadığından 500,00 TL maddi tazminat talebinin Reddine, 2-Davacının 30.000,00 TL manevi tazminat talebinin Kısmen Kabulü ile ; 12.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 02/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece alınan ATK raporuna göre müvekkilinin yüzünden yaralanmış, burnu kırılmış, bacağında femur kırığı tespit edilmiş olup basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek derecede yaralanmış olduğunu, iyileşme süresinin 9 ay olarak belirlendiğini, müvekkilinin geçici de olsa maluliyeti söz konusu olup bu konuya ilişkin ret kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. HMK’nın 298/2.maddesi gereğince, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010-108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.” Yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı ilamında mahkeme kararında çelişki bulunması halinde bunun mutlak bozma nedeni olacağı belirtilmiştir. Hüküm ve gerekçenin çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması, Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır. İlk Derece Mahkemesince, kısa karar ve hüküm gerekçeli kararın hüküm fıkrasında “Davacının maddi tazminat talebi bakımından maluliyeti bulunmadığından 500,00 TL maddi tazminat talebinin Reddine,” karar verilmiştir. Ancak kararın gerekçesinde son parağrafta “… Maddi tazminat talebi bakımından maluliyeti olmadığından tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” açıklaması olmakla birlikte, manevi tazminata ilişkin gerekçe kısmında “ATK raporuna göre davacı yüzünden yaralanmış, burnu kırılmıştır. Bacağında femur kırığı tespit edilmiş, KOÜ de operasyon yapılmıştır. Basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek derecede yaralanmış olup iyileşme süresi 9 ay olarak belirlenmiştir. Davacı 1995 doğumlu olup kırık nedeni ile bacağının eskisi gibi olmayacağı, yüzündeki izleri taşıyacağı aşikardır.” açıklaması ile karar verildiği belirtilmiş ve bu suretle hüküm fıkrasıyla kararın gerekçesi arasında çelişki yaratılmış olması yukarıda açıklanan, Anayasa, usul ve yasaya aykırı olmuştur. Kabule göre de; HMK’nın 119.maddesinde dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar düzenlenmiştir. Talep sonucunun açık olmaması durumunda, HMK’nın 31. maddesine göre mahkemece, davacıya talep sonucunun açıklattırılması gerekir. Bu hükümde, “hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişki gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir” denilmekte ise de bunu sadece hakime tanınan bir yetki şeklinde değil, aynı zamanda hakime verilen bir ödev olarak anlamak gerekir. Bu doğrultuda İlk Derece Mahkemesince, dava dilekçesinde talep edilen maddi tazminat talebi açık olmadığından davacı vekiline HMK’nın 31 ve 194. maddeleri gereğince, talep edilen maddi tazminat talebinin kalıcı maluliyet açısından hangisine yönelik olduğu açıklattırılmadan karar verilmesi de doğru olmamıştır.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/04/2021