Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/746 E. 2021/622 K. 02.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/746
KARAR NO: 2021/622
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/09/2018
NUMARASI: 2017/128 Esas 2018/906 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 02/04/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi …’ın 01/01/2016 tarihinde taşıt yolunu sağında emniyet şeridi üzerinde sevk ve idaresindeki … plaka sayılı kamyonetiyle görevi ile ilgili zorunlu olarak beklerken aracından inip … plaka sayılı kar kürüme kamyonunun sol arka yan kısımlarında yaya olarak bulunduğu sırada … plakalı davalı sürücü …’un çarpması sonucunda trafik kazası geçirip hayatını kaybettiğini belirterek davacıların her biri için 100,00’er TL den toplam 500,00 TL nin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1 ve 2 numaralı davalılardan olay tarihinden itibaren 3 numaralı davalı sigorta şirketinden ise temerrüt tarihi olan 08/02/2016 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde bahsi geçen … plakalı aracın müvekkili şirkete 16/12/2015-16/12/2016 tarihleri arasında sigortalandığını, davaya konu kazanın iş kazası olduğunu, kusur ve zararı bilirkişinin belirlemesi gerektiği, temerrüde düşürülmediklerini, avans faizi istenemeyeceği belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; yargı kararlarında da ifade edildiği üzere sürücünün alkollü olması tek başına kusurun tespiti ve aidiyeti konusunda yeterli olmadığını, kazanın sırf alkol sebebiyle meydana gelip gelmediği ve kazaya başkaca etkenlerin katkı sağlayıp sağlamadığı hususu tespit edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Karayolları Genel Md.lüğü ile murisin kazanın meydana gelmesinde ve murisin hayatını kaybetmesinde, gerekli dikkat ve özeni göstermemesi, araçların gerekli uyarı levhaları ve ışıkları taşımaması, araçların yola taşmış vaziyette bulunması ile murisin araçlara ait yolun içinde bulunması nedeniyle birlikte kusuru bulunduğunu, keşif yapılması ve kusur tespiti için bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, müvekkili şirket, çeşitli otellerle yaptığı anlaşmalar çerçevesinde otel müşterilerinin, mülkiyet veya kullanma hakkı kendisine ait olan araçlarla, şehir içi veya şehir dışı turları ile havaalanı-otel-havaalanı transferini yapmak suretiyle taşıma faaliyeti yürüttüğünü belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ve davalı … A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Alınan bilirkişi raporuna itiraz edilmesi sonucu ek raporun “2” seçenekli olarak hazırlandığını, 2 seçenek arasındaki ayırt edici unsur ise 5510 sayılı yasanın 39. maddesine göre bildirilen peşin sermaye değerinin rücuya tabi olup olmadığı hususuna ilişkin olduğu, müteveffa …’ın görevi sırasında taksirli bir fiil olan trafik kazası sonrasında vefat ettiğini, dolayısıyla müvekkillerine bağlanan peşin değerlerinin rücuya tabi olmadığı ve davacı müvekkillerinin tazminat miktarından düşülemeyeceğini, gerekçeli kararda bilirkişi raporu ve ek raporunun hangisine, hangi gerekçe ile itibar edildiği hususunun gerekçelendirmediğini, mahkeme kararından davacıların taleplerinin hangi bilirkişi raporundaki hangi seçenek nedeni ile davanın reddine karar verildiğinin açıklanmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece belirlenen kusur oranını kabul etmediklerini, sigorta şirketleri tarafında da belirlenen bu orana göre ödeme yapıldığını, sigorta şirketlerinin de yaptıkları ödemeler nedeni ile müvekkiline karşı rücu davası açtıklarını, müteveffanın kusursuz olarak değerlendirilmesinin kabul edilemeyeceğini, araçların emniyet şeridi olarak tabir edilen çizginin yola bakan kısmına doğru 1 metreden fazla taşmış vaziyette park ettiğini, herhangi bir uyarı işaret ve levhanın bulunmadığını, vefat eden kişilerin ve araçların yol üzerinde bekleme yapamayacakları yerde bulunuyor olmaları gibi kusuru doğrudan doğruya etkileyen unsurların dikkate alınmadığını, kazanın meydana geldiği anda kar yağışının durmuş olduğu ve yolun kar bakımından temiz olduğu tespiti yapılmış olmakla birlikte müvekkili şirkete kusur atfedilemeyeceği yönünde bir değerlendirme yapılmamasının da hatalı olduğunu, dosyaya sunulan bilimsel mütalaanın da dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere ceza dosyanın tamamı getirtilmeksizin, özellikle …’un ifadeleri ile olayı etkileyen tüm unsurlara yönelik belge ve ifadeler dosya içine alınarak, incelenerek bir rapor oluşturulması gerekirken itirazları değerlendirilmeksizin karar verildiğini, kazanın meydana gelmesinde yalnızca alkollü oluşunun etkisinin bulunmadığı, bu yönüyle de yapılmış bir tespitin bulunmaması karşısında müvekkili şirketin kusursuzluğu yönünde tespit yapılması gerekirken bu yönde bir tespitin yapılmamış olmasının, buna itiraz edilmesine rağmen hükme esas alınan bilirkişi raporu kusurun belirlenmesi anlamında eksiklik içerdiğini, kazanın meydana gelişinde kar kürüme araçlar bıçaklarının yolu kapattığı, davalı …’un önce yola taşmış vaziyetteki bıçaklara çarptığı ve bıçakların vefat eden kişilere çarpmasıyla vefat ettikleri raporda tam olarak belirlenmediği belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Davalı … A.Ş. vekili istinaf itiraz incelemesinde; Kaza nedeniyle mahkemece alınan kusur ve aktüer bilirkişi heyet raporuna ve itiraz üzerine alınan ek rapora yine davalı sürücünün yargılandığı ceza dosyasında alınan ATK kusur raporuna göre; olayda davalı sürücü …’un % 100 (Yüzdeyüz) oranında asli ve tamamen kusurlu olduğu, davacıların murisi …’ın olayda kusursuz olduğu tespit edildiğinden raporların birbiriyle örtüştüğü olayın oluşuna uygun olduğuna göre davalı vekilinin kusura ilişkin itirazının reddi gerekir. Yine KTK’nın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 85/1. maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. ” maddenin son fıkrasına göre ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” İşletenin bu sorumluluğu bir tehlike sorumluluğudur. Davalı … A.Ş. Kazaya neden olan aracın … plakalı otobüsün maliki olduğuna göre, işleten olarak kaza anında bu aracı kullanan sürücünün kusurundan dolayı doğan zarardan davacıya karşı müteselsilen sorumludur. Bu nedenle sürücünün kusurlu olduğu tespit edildiğine göre, davalı işletenin kusursuzluğuna karar verilmesi gerektiğine dair itirazı da yerinde değildir. Davacılar vekili istinaf itirazlarının incelenmesi; Anayasa’nın 141/3. maddesi “bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” buyurucu hükmünü içermektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde de, kararın kapsayacağı hususlar ayrıntılı biçimde belirtilmiş olup, bu maddenin 1. fıkrasının 3. bendine göre; mahkeme kararlarında iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşmadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin açıkça gösterilmesi zorunludur. Ayrıca gerekçenin makul ve dava konusu olayla tutarlı kabul edilebilir olması gerekmektedir. Yukarıdaki açıklamalar ve yasal düzenlemeler çerçevesinde, İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararı değerlendirildiğinde, bilirkişi ek raporu ile 551 sayılı yasanın 39. maddesi çerçevesinde SGK tarafından bağlanan gelirin tazminat hesabında mahsup edilip edilmeyeceğine göre ihtimalli düzenlenmiş olup, Mahkeme gerekçeli kararında 5510 sayılı yasanın 39. Maddesi gereğince Destek Tazminatı hesabında bağlanan gelirin rücuya tabi olup olmadığı, tazminat miktarından mahsup edilip edilmeyeceği hususunda gerekçesi açıklanıp tartışılmadan ve davalı … sigorta için davadan feragat edildiği halde “davanın reddine” karar vermesi doğru olmamıştır. Dosya kapsamında SGK dan gelen 02/05/2016 tarihli yazı cevabında 5510 sayılı yasanın 39. Maddesi kapsamında araştırma yapıldığı sonucu bildirileceği, daha sonra ise davacılara bağlanan dul ve yetim aylıkları peşin sermaye değeri hesap tablosu gönderilmiştir. Bilirkişi ek raporunda bu tabloya göre hesaplandığında karşılanmayan zarar kalmadığı tespit edilmiştir. Yine Müteveffanın Aralık /2015 dönemi bordrosunda belirtilen geliri, bu tarihteki net asgari ücrete bölünerek gelir katsayısı elde edilerek hesaplama yapılmıştır. Bu durumda davacıya bağlanan gelirin dul-yetim maaşı olduğu anlaşılmakla rücuya tabii olmadığı ancak desteğin iş kolundaki statüsünün ( memur ya da işçi olup olmadığının ) tespiti ile hesaplamanın buna göre yapılması gerekirken bu husus gözardı edilerek alınan rapora göre karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemenin daha önce verdiği tefrik ve görevsizlik kararı Dairemiz kararı ile kaldırıldığından, gerekçeli karar başlığında davalı sigorta şirketi için tefrik edildiğinin yazılması da doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar ve davalı … A.Ş. tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/04/2021