Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/733 E. 2021/589 K. 29.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/733
KARAR NO: 2021/589
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 18/12/2018
NUMARASI: 2016/238 Esas – 2018/1257 Karar
DAVA: Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 29/03/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 23.06.2009 tarihinde, davalının trafik sigortası teminatı altındaki, …’un yönetimindeki … plakalı aracın, dava dışı …’ın yönetimindeki … plakalı araç ile kazaya karıştığını, kazanın meydana gelmesinde sürücü …’un kusurlu olduğunu, çarpışan araçlardan akan motor yağı ve yakıt nedeniyle karayolunun kaygan hale geldiğini, … plakalı motosikleti ile kaza mahalline gelen davacının kaygan hale gelmiş yolda motosikletinin kayması nedeniyle düşerek sürekli sakat kalacak şekilde yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 200 TL sürekli sakatlık tazminatın dava tarihi 02.03.2016 itibariyle avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dava değeri, 17/11/2017 tarihinde davacı vekili tarafından 145.508,02 TL olarak ıslah edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazaya karışan … plakalı aracın trafik sigortası teminatları altında olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, kusur ve gerçek zararın bilirkişiler tarafından belirlenmesi gerektiğini, davacının koruyucu ekipman (kask-gözlük) kullanıp kullanmadığının dikkate alınması gerektiğini, avans faizi talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının davasının kabulüne, 145.508,02 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının bu davadan önce müvekkili sigorta şirketi aleyhine aynı kazaya ilişkin ve aynı talepleri içeren İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/88 Esas sayılı dosyasında kayıtlı dava ile maluliyet tazminatı talep ettiğini, bu dosyanın 2009/370 Esas sayılı dosya ile birleştiğini, 01/03/2016 tarihinde karara çıktığını, dosyasının Yargıtayda olduğunu, 2016/99 K sayılı dosyada davacı vekilinin 24/12/2013 tarihli dilekçesi ile iş gücü kaybı yönünden talebinden feragat ettiği hususunun 6.sayfa 5.paragrafta yazılı olduğunu, her ne kadar geçici iş gücü kaybından feragat ettiğini beyan etse de kararla sabit olduğu üzere iş gücü kaybından feragat ettiğini, karara karşı davacının bir itirazının olmadığını, aynı davanın daha önce açılmış ve görülüyor olmasının dava şartı olduğunu, feragatin de kesin hüküm gibi sonuç doğurduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, davacının ıslahla arttırdığı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davanın kısmi dava olarak açıldığının açıkça belli olduğunu, bu durumda davanın açılması ile fazlaya ilişkin hakların zamanaşımı ile kesilmesinin mümkün olmadığını, her halükarda geçici iş göremezlik zararının davanın konusu olmadığı halde bu zarar yönünden hesaplanan tutarında hüküm altına alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu kısmın ıslahla arttırım kısmına dahil edildiğini, tazminat miktarına esas alınan kazanç miktarının hatalı olduğunu, davacının aylık net gelirinin 9.597,20 TL olduğunun varsayıma ilişkin olduğunu, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, gelirin özenle araştırılması gerektiğini, davacının daha önce çalıştığı iş yerine ait defter, vergi, muhasebe kayıtları gibi kayıtların getirtilerek davacının ne iş yaptığının tespiti ile meslek odasına yazı yazılarak emsal ücretlerin araştırılması gerektiğini, bu konuda inceleme yapılmaksızın kurulan hükmün kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle sürekli sakatlık tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 23/04/2009 günü saat 09.00 sıralarında sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracıyla seyrederken aracının direksiyon hakimiyetini kaybederek kendi aracıyla orta bariyerlere çarparak savrulması, savrulmanın etkisiyle sağındaki şeride geçip sürücü … yönetimindeki … plakalı aracın önüne çıkarak çarpışması ve tekrar çarparak sol şeritte durması çarpmanın etkisiyle yola dökülen yakıt ve yağların yolu kayganlaştırması nedeniyle arkadan gelen sürücü … yönetimindeki … plakalı motosikleti ile kayıp düşmesi sonucu gerçekleşen trafik kazasında davacının yaralandığı anlaşılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-i maddesi uyarınca; dava konusu uyuşmazlık hakkında bir kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz.Kesin hükmün bulunması olumsuz dava şartıdır. Bu nedenledir ki kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de; davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir.Yine 6100 sayılı HMK’nın 311. maddesine göre feragat ve kabul kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık irdelendiğinde; İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/370 E – 2016/99 K sayılı kararının incelenmesinde asıl davada davacının … davalıların …, … Sigorta TAŞ, birleşen 2009/576 E sayılı dosyada davacının … davalının … birleşen 2013/88 E sayılı dosyada davacının … davalının … Sigorta AŞ olduğu dosyanın 01/03/2016 tarihinde karara çıktığı görülmüştür. Bu dosyada birleşen ve … Sigorta AŞ tarafına açılan davada davacının talebinin tedavi gideri kazada giydiği kask ve deri ceketinin giyilemeyecek derecede hasar gördüğü için bunların değeri, 20 gün kadar çalışamamış olmasından dolayı taleplerde bulunduğu, karara göre davacı 04/06/2015 tarihli duruşmada dava dilekçesindeki ve ıslah dilekçesindeki maddi tazminat taleplerinin kalem kalem açıklanması için verilen süre sonunda motosiklet hasarı olarak toplam 12.922,00 TL, motosiklet aksesuar hasarı olarak toplam 1.308,00 TL, tedavi gideri toplamı 6.591,15 TL olmak üzere toplam 20.821,15 TL maddi tazminat istediğini talep ettiği anlaşılmıştır. Davacı vekilinin 24/12/2013 tarihli dilekçesiyle iş gücü kaybı zararı yönündeki talebinden feragat ettiğinin de yazıldığı görülmüştür. İncelenen dosya her ne kadar Yargıtayda temyiz incelemesinde ise de bu dosyadan davacının talebinin diğer maddi zararlar dışında 20 gün çalışamadığı ve asgari çalışmamaktan 600,00 TL zararı olduğu belirtilerek geçici iş göremezlik tazminatı talep ettiği anlaşılmaktadır. İstinafa konu elde ki davada ise sürekli iş göremezlik tazminatı talep edildiği açıkça belirtilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkili hakkında alınacak maluliyet raporu ile iş gücü kaybının belirleneceğini beyan ederek sonuç kısmında ön incelemeyle birlikte maluliyetin tespit edilmesini, tespit edilen maluliyete göre hesap yapılmasını talep etmiş ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 200,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı talep etmiştir. Bu durumda derdestlik ve kesin hüküm teşkil ettiği belirtilen dava ile eldeki davanın konusu aynı olmadığından kesin hükümden bahsedilemeyeceğinden davalı vekilinin bu yöne değinen istinaf talebi yerinde değildir. 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü, yine aynı Kanun’un 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım yapılmamış, kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun ceza zamanaşımı (uzamış zamanaşımı) süresi, olay tarihinden itibaren işlemeye başlar. Sürenin işlemeye başlaması için zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi gerekmez. Ancak zarar ve onun faili, uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmiş ise davanın, öğrenme tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde açılması gerekir. Zararın ve failin uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmesi halinde, tazminat talebinin, öğrenme tarihinden itibaren 2918 sayılı yasanın 109. maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Öğrenme tarihinden itibaren, yeni bir uzamış zamanaşımı süresi işlemez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, 16.04.2008 gün 2008/4-326-325, 09.10.2013 gün 2013/4-36-1457 sayılı kararları). Eyleme uyan taksirle yaralama suçunun ceza davası zamanaşımı süresi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66/1-e maddesine göre 8 yıl olduğundan açılan dava 8 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir.Somut uyuşmazlıkta yaralamalı trafik kazası 23/06/2009 tarihinde gerçekleşmiştir.Dava 02/03/2016 tarihinde açılmış, ıslah ise 17/11/2017 tarihinde yapılmıştır. Davalı vekili tarafından süresinde verilen 08/12/2017 tarihli dilekçe ile ıslah zamanaşımı definde bulunulmuştur.Bu durumda, ıslahın 8 yıllık uzamış zamanaşımı süresinden sonra yapıldığı, gelişen bir duruma bağlı maluliyet oranı artışı da olmadığı gözetilerek ıslah yoluyla artırılan kısım bakımından, zamanaşımı nedeniyle red kararı verilmesi gerekirken, talep değerlendirilmeksizin ve gerekçesi de açıklanmadan, ıslah ile artırılan kısım yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu nedenle; HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davanın kısmen kabulü ile 200,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, -Islah edilen kısım için davanın zamanaşımı süresi geçtiğinden reddine, 2- Alınması gereken 59,30 TL ilam harcının peşin yatırılan 525,50 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 466,20 TL harcın kararın kesinleşmesine müteakip talebi halinde davacıya iadesine, 2- Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL harç ile yine davacı tarafından yapılan 1.626,60 TL yargılama giderinden davanın red/kabul oranına göre hesap ve takdir edilen 2,00 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 3-a. Davacı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, Daire karar karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 13/2.maddesi uyarınca uyarınca kabul edilen kısım üzerinden hesap ve takdir edilen 200,00 TL vekalet ücretinin vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, b. Davalı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, Daire karar karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 13/3.maddesi uyarınca uyarınca red edilen kısım üzerinden hesap ve takdir edilen 200,00 TL vekalet ücretinin vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 31,50 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 121,30 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.29/03/2021