Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/728 E. 2019/429 K. 21.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/728
KARAR NO : 2019/429
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 10/10/2018
NUMARASI : 2015/172 Esas 2018/1003 Karar
DAVA : Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ: 21/03/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde: 26/10/2012 tarihinde davalı … şirketine sigortalı …. plakalı aracın dava dışı …. sevk ve idaresinde iken meydana gelen trafik kazasında araçta yolcu konumunda olan davacının yaralandığını, kaza neticesinde müvekkilinin sakat kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla şimdilik 2.000,00 TL sürekli sakatlık tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde: Kazaya karışan aracın müvekkili sigorta şirketine sigortalı olduğunu, poliçe teminat limitinin 225.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, ancak öncelikle kusur ve maluliyet durumunun tespiti gerektiğini, müvekkilinin davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, olaya ilişkin bilgi ve belgelerle başvuru yapılarak davalının temerrüde düşürülmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: Kazada müvekkilinin malul kaldığını, ATK 3. İhtisas Kurulunun ön raporunda “Kişinin bir tıp fakültesi ya da eğitim araştırma hastanesine sevki sağlanarak yeni yaptırılacak ayrıntılı nöroloji, göz, KBB ve genel cerrahi muayene sonuçlarının” gönderilmesinin istenildiğini, davacı vekiline mahkeme tarafından 18/04/2018 tarihli celsede ATK’dan istenilen hususların giderilmesi için 2 haftalık kesin süre verildiğini, müvekkilinin hamile olmasından dolayı adli tıp ön raporunda istenilen tetkikleri yerine getiremediğini ve bu nedenle kesin sürede istenen belgelerin mahkeme dosyasına sunulamadığını, buna ilişkin mazeret dilekçesi yazıldığını ancak davanın reddedildiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Dava, trafik kazasından kaynaklı maluliyet nedeniyle maddi tazminat istemlidir.HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Mahkemece, davacının maluliyet durumunun tespiti için ATK yazısında belirtilen eksikliklerin giderilmesi bakımından tıp fakültesi veya eğitim-araştırma hastanesine başvurusuna ilişkin verilen kesin süreye uymadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak; verilen kesin süreye konu olan işlemin özelliği ve aşamalarda davacının buna yönelik tutumu itibariyle mahkemenin kesin süre kuralının sonuçlarını gereği gibi değerlendirdiğinden söz etme imkanı yoktur.6100 sayılı HMK’nın 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması, taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca birçok Yargıtay kararında da vurgulandığı üzere; verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut delillere göre karar verilip gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerekir. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir.Bu bağlamda mahkemece 18/04/2018 tarihli celsede davacıya ATK’nın yazısı doğrultusunda ilgili hastanesine sevk işlemleri için iki haftalık kesin süre verildiği, uyulmamasının sonuçlarının (davanın reddedileceğinin) ihtar edildiği, hükmün verildiği duruşma gününden bir gün önce (09/10/2018) davacı vekilinin, davacının hamile olması nedeniyle hastaneye başvurup muayene olamadığını mahkemeye yazılı olarak bildirdiği ancak mahkemece, yukarıda anılan gerekçeyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.Oysa, Mahkemece bu beyana itibar edilmeyip davacının hastaneye başvurmaktan vazgeçtiği kabul edilse dahi öncelikle bildirilen mazeretin değerlendirilmesi, mazeretin kabul edilmemesi halinde maluliyete ilişkin bu delilin dışında, dosyaya sunulan bu husustaki diğer delillerin gerekçede tartışılıp hüküm kurulması gerekirken “hastaneye başvurulduğuna ilişkin belgenin kesin süreye rağmen dosyaya sunulmaması” şeklindeki gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi dosya içeriğine ve kesin süreye ilişkin amaca uygun görülmemiştir.Bu durumda mahkemece, kesin sürenin sonuçları usulüne uygun şekilde ihtar edilerek, aynı konuda verilecek kesin süreden sonra ara kararı gereğinin yerine getirilmesi halinde yargılamaya devamla oluşacak sonuca göre karar verilmesi; kesin süreye rağmen maluliyet raporu için davacı tarafça başvuruda bulunulmaması halinde ise şahıs muayene edilmeden/gönderilmeden dosyadaki tedavi evrakı kapsamına göre (görme kaybı ile kaza arasında nedensellik bağı olup olmadığı konusunda) rapor verilip verilemeyeceği hususunda ATK 3. İhtisas Kurulundan bilgi istenilmesi ve yazı cevabına göre diğer deliller de değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,3-Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince istinaf talep eden tarafa iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,5-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6- İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.21/03/2019