Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/727 E. 2021/444 K. 10.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/727
KARAR NO: 2021/444
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 27/11/2018
NUMARASI: 2015/360 Esas – 2018/1066 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 10/03/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 31/07/2009 günü dava dışı sürücü … yönetimindeki … plakalı kamyonetin manevra yaptığı esnada direksiyon hakimiyetini kaybederek uçuruma yuvarlanması neticesinde araç içerisinde bulunan müvekkil …’nın ağır şekilde yaralandığını, meydana gelen kaza sonrasında KMZMMS poliçesi ile davalı şirkete sigortalı bulunan … plakalı aracın müvekkilinin maluliyetine sebep olduğundan davalı şirketçe ödeme yapıldığını ancak talihsiz kaza sonucunda vücut fonksiyonlarında kayba uğrayan müvekkili için daha zor hala gelen yaşam koşulları karşısında yapılan ödeme miktarının oldukça düşük olduğunu, davalının yapmış olduğu eksik ödemeden dolayı sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’sinin davalı şirkete başvurduğu tarihin 8.iş gününden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile talebini 90.574,37 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketinin kanuni ikametgahı Beşiktaş/İstanbul olduğunu, müvekkil şirket aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme İstanbul Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davanın görev yönünden reddini talep ettiğini, söz konusu poliçeye göre teminat sakatlanma halinde şahıs başına azami 150.000-TL ile sınırlı olduğunu, müvekkil şirketin poliçelerden kaynaklanan sorumluluğunu, azami teminat limiti dahilinde gerçek zarar ve sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı ile sınırlı olduğunu, davanın öncelikle görev ve yetki yönünden reddini, müvekkil şirket kalıcı sakatlığından dolayı, maluliyet tazminatı olarak davacıya 40.406,00 TL poliçeden doğan mükellefiyetini tamamen yerine getirdiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile 90.574,37 TL tazminatın, temerrüt tarihi olan 05/02/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacıya 07.03.2013 tarihinde, 40.406,36 TL ödeme yapıldığını, ilgili ödemeye istinaden, karşı tarafça, müvekkili şirket ibra edildiğini ve tüm hak ve alacaklar yönünden başka hak ve taleplerinin olmayacağının kabul, beyan ve taahhüd edildiğini, hatta işbu ödeme akabinde müvekkili şirketin, başka bir ödeme yapmak durumunda kalırsa, davacıya sözkonusu ödemeye istinaden rücu hakkının doğacağının ibraname kapsamında kabul edilerek, imza altına alındığını, Yargıtay 17. H.D. 2014/10652 E., 2016/ 11067 K. ve 01.12.2016 tarihli kararında ve Yargıtay 17. H.D. 2014/ 20551 E., 2014/ 18211 K. ve 11.12.2014 tarihli kararı kapsamında, yetersiz ödemeye ilişkin öne sürülen taleplerin, iki yıllık zamanaşımı yönünden kabul edilebilir olup olmadığı hususunun incelendiği ve bu noktada gerekli değerlendirme yapılmakla karar tesisine gidildiğini, hesap bilirkişi raporunda, tespit edilen maluliyet tazminat tutarının fahiş hesaplandığını, davacının, kaza esnasında araçta yolcu konumunda olduğunu, müvekkili şirket tarafından, davacının yolcu olması dolayısı ile hesaplanan maluliyet tazminatından gerekli hatır taşıması tenzili yapıldığını, bu noktada davacı tarafından hiç bir suretle itiraz ileri sürülmediğini ve hatır taşıması tenzili uygulanmış tutarın davacı tarafından aynen kabul edildiğinden ödemenin gerçekleştirildiğini, kararda, tüm tazminat tutarına temerrüd tarihinden itibaren faiz yürütülmesi yönünde karar verildiğini oysa ki ıslah edilen tutara ancak ıslah harcı yatırılmak sureti ile ıslah edilen tarihten itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini, davacı tarafından öne sürülen ticari faiz talebi de hukuken yerinde değilken, mahkeme tarafından kabul gördüğünü belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.2918 sayılı KTK’nin “sorumluluğa ilişkin anlaşmalar” başlığını taşıyan 111. maddesi gereği, “Karayolları Trafik Kanunu ile öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir”. Bu madde hükmü gereğince, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasadaki bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece res’en dikkate alınması gerekir.Somut olayda, davaya konu kaza nedeniyle davalı tarafından davacıdan ibraname alındığı, yapılan ödeme miktarının ibranamede yazılı olduğu, 07/03/2013 tarihinde ödeme yapıldığına ilişkin dekontunda sunulduğu, davacı tarafın ödeme tarihine karşı çıkmadığı ve bu konuda uyuşmazlık çıkarmadığı, KTK’nın 111/2. maddesinde yer alan 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup resen nazara alınması gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava tarihi olan 01/04/2015 tarihi itibarıyla KTK’nın 111/2 maddesinde yer alan iki yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu, davacı tarafından davanın ödemenin yetersiz olduğu iddiasına dayanıldığı, artan maluliyet nedeni ile bir iddanın yargılama aşamasında ileri sürülmediği, bu konuda bir araştırma yapılmadığı, bu nedenle mahkemece davanın reddi yerine yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2017/1671 Esas ve 2018/1245 Karar sayılı ilamı).Bu nedenle; HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :A- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre:1-Davanın REDDİNE,2- Harçlar Kanunu hükümlerine göre alınması gereken 54,40 TL ilam harcının peşin alınan 333,70 TL peşin harçtan mahsubu ile kalan 279,30 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde İlk Derece Mahkemesince davacıya iadesine,3- Davacı tarafından yapılan harç ve masrafların üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleşmesine müteakip talep halinde davacıya iadesine, 4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN ;1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/03/2021