Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/7 E. 2021/304 K. 23.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/7
KARAR NO: 2021/304
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 23/05/2018
NUMARASI : 2017/1 Esas 2018/564 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 23/02/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 04.09.2016 günü müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile seyir halindeyken önündeki aracın aniden durması nedeni ile durduğunu ancak en arkadaki davalı sigorta şirketine ait … plakalı aracın duramayarak müvekkiline ait araca çarptığı, çarpmanın etkisi ile müvekiline ait aracında önündeki araca çarptığını, meydana gelen trafik kazasında kusurlu olan … plakalı aracın davalı … A.Ş. nezdinde sigortalı olduğu, davalı şirkete başvuru yapılmış olsa da zararın taraflarına yasal sürede ödenmediği belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla sigortalı araçta meydana gelen hasarın tamiri için gereken 58.546,00 TL, değer kaybı olarak 6.500,00 TL ve kullanım kaybı olarak da 2.000,00 TL olmak üzere toplam 67.046,00 TL tazminat bedelinin 04.09.2016 tarihinden itibaren işleyecek %12 ve artan oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; Meydana gelen kaza sonucunda ihbar üzerine hasar doyası açıldığını, yapılan ekspertiz sonucunda meydana gelen zararın aracın değerine yaklaşması sebebiyle ağır hasarlı araç prosedürü uygulandığını, aracın sovtaj değerinin 50.100,00 TL ve aracın güncel değerinin 70.000,00 TL olarak belirlendiğini bu nedenle aradaki fark olan 19.000,00 TL’nin ödenmesine karar verildiği ve 18.01.2017 tarihinde davacı vekiline ödemenin yapıldığını, müvekkili şirketin sorumluluğunu yerine getirdiğini, kusur ve hasar miktarının tespiti için konusunda uzman ve ehil bilirkişiler kanalı ile inceleme yapılmasına, yapılan inceleme esnasında müvekkili şirket tarafından yapılan 19.900,00 TL ödemenin dikkate alınmasına, tazminat bedeli için dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.Davalı… cevap dilekçesinde özetle; Meydana gelen kazada hasar ve bunun gibi kusurlardan trafik sigorta poliçesini düzenleyen … A.Ş.’nin sorumlu olduğu, davacı tarafın talep ettiği maddi tazminat tutarlarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın Kısmen kabulü ile 500 TL hasar bedelinin Davalı … 04/09/2016 tarihinden Davalı Sigorta şirketinden 17/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile birlikte davacıya ödenmesine, bu talep yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine, Davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlandırılmasına, 560 TL kazanç kaybının 04/09/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … tahsili ile davacıya ödenmesine bu talep ile ilgili Fazlaya ilişkin istemin Reddine, ve değer kaybına yönelik talebin de reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda parçaları tek tek açıklamadığını, her parçanın değerini yazmadığını ve belirlediği tamir bedelinin kaynağını belirtmediğini, raporun denetime açık olmadığını, buna bağlı olarak değer kaybı hesaplanmamış olmasının da hukuka aykırı olduğunu, hasar gören parçaların orjinal parçalarla değiştirilmesinin zorunlu olduğunu, bilirkişinin raporda poliçe genel şartlarının B.2 maddesine atıfla model yılı 3 yılı aşan araçlar için tamirin eş değer parçalarla yapılacağı yönünde belirtilen görüşün hukuken hatalı olduğunu, belirtilen hususların poliçe genel şartlarına 02.08.2016 tarihinde alındığını, somut olaya uygulanması gereken ve kaza tarihinde geçerli dava konusu poliçenin 25.07.2016 tarihinde tanzim edildiğini, dolayısıyla sonradan yapılan değişikliğin somut olaya uygulanmaması gerektiğini, kararın hüküm bölümünde davadan önce müvekkilince İstanbul Anadolu 15. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/106 d. iş dosyasında yapılan masrafların hesaba katılmadığını, davadan sonra davalı sigorta şirketinin ödeme yaptığını, bu nedenle karşı vekalet ücreti belirlenirken yapılan bu ödemenin dikkate alınmadığını ve fazla miktarda vekalet ücreti hesaplandığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamında davacı tarafından davaya konu trafik kazası nedeni ile aracında meydana gelen hasar tazminatı, değer kaybı ve kullanım kaybı tazminatı talep edilmiştir. Davalı sigorta vekili tarafından davaya konu arac için ağır hasarlı araç prosedürünün uygulandığını, aracın 70.000 TL güncel değeri ile 50.100 TL sovtaj değeri arasındaki fark olan 19.900 TL’nin davacıya 18/01/2017 tarihinde ödendiğini beyan edilmiştir. Davalı sigorta şirketinden gelen hasar dosyasında ağır hasarlı tesptine ve sovtajın kimde kalacağına ilişkin belgelerin gönderilmediği görülmektedir. Kabule göre de Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı Kararı ile ” Karayolları Trafik Kanun’un 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. Maddesinin (i) Bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.”ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.T.C. Anayasası’nın 153/1.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararları kesin olduğu; 153/3. maddesinde iptal edilen hükümlerin iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren yürürlükten kalkacağı; 153/5.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği ve 153/6.maddesinde ise yargı organlarını bağlayacağı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.” yönünde karar verilerek Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının diğer mahkemelerde görülen davalar bakımından etkisinin ne olacağı açıklanmıştır.Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında: “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” yönünde karar verilmiştir (Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)). Yukarıya aktarılan mevzuat hükümleri ve uyulması zorunlu yargısal içtihatlardan da anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usuli müktesep hakkın istisnası olduğu ve uyuşmazlığa dair iptal kararının diğer mahkemelerde derdest olan davalar bakımından da uygulanması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır (Yargıtay HGK’nun 16.05.2018 tarih, 2017/20-1121 Esas 2018/1104 Karar sayılı kararı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarih, 2020/1029 Esas ve 2020/6255 Karar sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi Tuztaş Hüseyin, Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanun’uda Vermiş Olduğu İptal ve Ret Kararının Sonuçları, sayfa 12). Bu açıklamalar çerçevesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 E. ve 2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92.maddeleri ile ilgili olarak vermiş olduğu iptal kararının Dairemiz içinde bağlayıcı olduğunun, somut norm denetimi içerdiğinden istinaf aşamasında bulunan ve henüz kesinleşmeyen eldeki uyuşmazlık bakımından da uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Bunun sonucu olarak Yeni Genel Şartların ” Ek 1. Değer Kaybı Hesaplaması”, tazminatın belirlenmesine ilişkin esaslar artık uygulanmayacak; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar, öncelikle Karayolları Trafik Kanunu, bu kanunda yer almayan hususlarda ise Türk Borçlar Kanun’un haksız fiile ilişkin hükümlerinde ki usul ve esaslara göre belirlenecektir. Her iki Kanun da hüküm bulunmayan hallerde ise Yargıtay’ın yeni Genel Şartlar öncesinde ki yerleşmiş içtihatları uygulanacaktır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi içtihatlarına göre değer kaybının belirlenmesi hususunda aracın kaza tarihindeki hasar görmemiş piyasa değeri ile onarılmış haldeki piyasa değeri arasındaki fark kriteri esas alınmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda değer kaybının bu yöntem ile hesaplanmaması da doğru olmamıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda araçtaki hasarın miktarına ilişkin değerlendirme yapılmış ise de aracın ağır hasarlı olup olmadığı, tamirinin ekonomik olup olmadığı, pert edilmesinin uygun olup olmadığı, sovtaj bedeli ve tenzili gerekip gerekmediğinin, tespitinin yapılmadığı yine hasar tespitinin hangi kriterlere göre yapıldığı hasarlanan parçalarının ayrıntılı olarak belirtilmemiştir. Bu hususları değerlendirmeyen bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru olmamıştır. O halde İlk Derece Mahkemesince; Sigorta Şirketine yazı yazılarak, sigortalı araç için yapılan ödemenin normal hasar ödemesi mi yoksa araçın ağır hasarlı olduğu kabul edilerek tamir edilmeksizin sovtaj değeri mahsup edilerek bakiye değerin mi ödendiğinin sorularak tespiti, kazaya karışan sigortalı aracın hasar durumu ile kazayla uyumu, aracın ağır hasarlı olup olmadığı, tamirinin ekonomik olup olmadığı, pert edilmesinin uygun olup olmadığı, sovtaj bedeli ve tenzili gerekip gerekmediği hususunda uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak pert halinin mevcut olması ve ödeme de alınmış olması halinde değer kaybı ve hasar bedelinin istenemeyeceği hususları da irdeleyecek şekilde rapor alınması ayrıca değer kaybının belirlenmesi hususunda aracın kaza tarihindeki hasar görmemiş piyasa değeri ile onarılmış haldeki piyasa değeri arasındaki fark kriterinin esas alınması sonucuna göre karar verilmesi olmalıdır. Kabule göre de hasar tespitine ilişkin masrafları hakkında karar verilmemiş olması, dava tarihinden sonra ödeme yapılmış olması nedeni ile ödenen miktar yönünden davanın konusuz kalacağı gözetilerek yargılama, harç ve vekalet ücretine karar verilmemesi de doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/02/2021