Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/673 E. 2021/684 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/673
KARAR NO : 2021/684
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 20/12/2018
NUMARASI : 2018/102 Esas – 2018/1369 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 08/04/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile; 03/06/2013 günü… sevk ve idaresindeki …. plakalı aracın müvekkiline çarpması sonucu, müvekkilin malul-sakat kaldığını, kazanın … plakalı aracın sürücüsünün kusur ile meydana geldiğini, kazaya kusuru ile sebebiyet veren ….plakalı aracın, kaza tarihi itibariyle geçerli bir zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi bulunmadığından oluşan zararın davalının sorumluluğunda olduğunu, müvekkilin kaza neticesinde vücudunun çeşitli yerlerinde ağır şekilde yaralandığını, tedavilere rağmen eski sağlığına kavuşamadığını, malul ve sakat kaldığını, davalıya yapılan başvuru neticesinde bir miktar ödeme yapıldığını ancak eksik ve yetersiz hesaplama yapıldığını, ödeme sonrasında müvekkilin kazaya bağlı maluliyetinin arttığını, maluliyet oranında bir artma olduğu takdirde bu durum yeni bir olgu olduğunu artan miktar için ayrı bir dava açılabileceğini, artan maluliyet farkı için ayrıca manevi tazminatta istenebileceğini, beden gücü kayıp oranındaki her artış ayrı bir maddi olgu olduğunu, önceki iş görmezlikten bağımsız olarak tazmininin gerektiğini belirterek fazlaya dair dava ve talep haklarının HMK 107/1-2 maddeleri uyarınca ilerde dava harcının artırarak dava değerini yükseltme haklı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500,00TL geçici iş görmezlik ve 3.000,00TL daimi iş görmezlik olmak üzere toplam 3.500,00TL malullük ve sakatlık tazminatının davalının temerrüt tarihinden itibaren işletilecek ticari ticari temerrüt faiz ve avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 31.005,25 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının dava tarihinden önce başvuru yapmış olup müvekkili kurum tarafından ödeme yapıldığını, müvekkili kurumun davacı tarafından ibra edildiğini, bu sebeple ek tazminat başvurusunun müvekkil kuruma başvuru yapılmadığından, ek tazminat talebi için başvuru şartı yerine getirilmeden ikame edilen işbu davanın usulden reddini talep ettiklerini, ibranamenin geçersiz olduğunu gösterecek herhangi bir delil bulunmadığını, zira, yapılacak hesaplama Yargıtay uygulaması mucibince kurum tarafından yapılan ödeme tarihindeki verilere göre yapıldığını ve ödeme ile hesaplanan arasında fahiş bir fark olmadığı tespit edilirse ibraname geçerli sayılacağını, kişilerin gerçek zararlarını tamamen ve eksiksiz olarak ödendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda,”Davanın kabulü ile 31.005,25TL tazminatın 23/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının araç sürücüsü ile CMK 253/19 maddesine göre uzlaştığını, uzlaşmanın sağlanması halinde tazminat davası açılmayacağını bu durumda tescilsiz aracın işleteninin hukuki sorumluluğunu üstlenen davalı kuruma da dava açılamayacağını, KTK’nun 111.maddesine göre 2 yıllık hak düşümü sürenin dava tarihi itibari ile dolduğunu, dava tarihinden önceki bir tarihe denk gelen temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, faizin dava tarihinden itibaren uygulanması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeni ile geçici ve sürekli iş gücü kaybına ilişkin maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 03/06/2013günü saat 19.00 sıralarında sürücü İ…’ın sevk ve idaresindeki ….plakalı hususi otosu ile C…Caddesi üzerinden Tuzcular kavşağı istikametine seyri sırasında aracının ön tampon kısmı ile yaya Ş..’e karşıdan karşıya geçmek isterken çarpması neticesinde yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, kazanın oluşumunda sürücü …n ışıklı trafik işareti bulunmayan yaya geçitlerine yaklaşırken aracını yavaşlatmamak ve bu geçitlerden geçen veya geçmek üzere olan kişilere ilk geçiş hakkını vermemek kuralını ihlal ettiğinden kusurlu bulunduğu yaya ….’in kusuru bulunmadığına dair tutanak düzenlendiği görülmüştür. Çorum Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen uzlaşma tutanağının incelenmesinde davacının sürücüden bir talebinin olmadığı meydana gelen trafik kazası ile ilgili kimseden davacı ve şikayetçi olmadığını belirterek uzlaşmayı kabul ettiği hususunun yazılı olduğu görülmüştür. Davalı vekili tarafından cevap dilekçesi ekinde ibraz edilen Çorum C.Başsavcılığının 2013/5606 soruşturma nolu dosyasından düzenlenmiş uzlaştırma raporu müzekkereler yazılmak suretiyle Dairemizce araştırılmış, rapordaki beyanın telefon görüşmesi ile alındığı, il dışında olduğundan imzasının alınmadığı, bu hali ile uzlaşmanın tamamlanmadığı anlaşılmaktadır. Hazırlık aşamasında ceza davasının açılıp açılmayacağı hususunda önem arz eden uzlaşma tutanağı, usulüne uygun uzlaşma raporuna dönüşmediğinden ve olay nedeni ile cismani zarar gören kişinin bu zarardan dolayı tazminat haklarından açıkça vazgeçtiğini, tazminat haklarının ödendiğini gösterir bir belge olmadığından davacının şikayetçi olmaması tazminat yönünden dava açmayacağı yönünde imzalı beyanını da içermediği için bu yöndeki davalı istinafı yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. Ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için 8 yıllık zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır. (HGK’nın 15.11.2000 gün ve 2000/21-1609, 2000/1699 EK sayılı kararı, 4.HD 13.05.1980 gün ve 1980/3493-6206 EK sayılı kararı).2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.5237 sayılı TCK’nın 89.maddesinde düzenlenen ve somut olayda eyleme uyan taksirle yaralama suçunun ceza zamanaşımı süresi aynı Kanun’un 66/1-e maddesine göre 8 yıl olduğundan açılan dava 8 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir. Dava dilekçesinde açıkça artan maluliyet içinde tazminat talep edildiği belirtilmiştir. Davalı … tarafından davadan önce yapılan ödemeye esas alınan aktüerya hesabında davacının %13 maluliyet oranına göre hesaplama yapılmıştır. Mahkemece ATK’ dan alınan raporda davacının maluliyetinin %29,2 olduğu belirlendiğinden, davacının tazminata konu trafik kazası nedeniyle artan maluliyet oluştuğu açıktır. Bu durumda ödeme tarihi 05/02/2016 ile dava tarihi 01/02/2018 olduğundan KTK’nun 111.maddesinde düzenlenen iki yıllık hak düşürücü süre dolmadığı gibi yaralamalı trafik kazası söz konusu olup uzamış 8 yıl olan ceza zamanaşımı uygulanacağından olay tarihinden itibaren dava tarihine kadar 8 yıl olan ceza zamanaşımı süresi dolmamış olduğu anlaşıldığına göre hak düşürücü süre ve zamanaşımına ilişkin istinaf taleplerinin reddi gerekmiştir.Davalı … tarafından davacıya …Bankası dekontuna göre 05/02/2016 tarihinde bir miktar ödeme yapılmış olup …na 10/12/2015 tarihinde yazılı olarak müracaat edildiği, bu tarih itibari ile mahkeme tarafından 8 iş günü hesaplanıp 9.iş gününe denk gelen 23/12/2015 tarihi itibari ile temerrütün başlatıldığı görüldüğünden faiz başlangıç tarihinde doğru belirlendiği anlaşıldığına göre bu yöndeki istinaf talebinin de reddi gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 2.117,97 TL harçtan peşin alınan 529,49 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.588,48 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
Peşin alınan harç yeterli olduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.08/04/2021

.