Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/670 E. 2021/552 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/670
KARAR NO : 2021/552
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 08/10/2018
NUMARASI : 2015/138 Esas 2018/976 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 24/03/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacılar vekili sunmuş olduğu dava dilekçesi ile; 05/11/2014 tarihinde davalı … yönetimindeki ve .. ait … plakalı aracıyla seyrederken karşıya geçmeye çalışan davacılardan … çarptığını, Hasan’ın ağır yaralandığını, hastanede öldüğünü, kazada davalı sürücünün asli ve tam kusurlu olduğunu, halk arasında makas atmak tabir edilen tehlikeli araç kullandığını, kaza sonucu savcılık soruşturması başlatıldığını, davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldıklarını belirterek davacılar için şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 230.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili sigorta şirketine sigortalı olduğunu, müvekkilinin poliçeden dolayı sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında olduğunu, davacılar tarafından talep olunan destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında, müteveffanın kazada kusuru olup olmadığının, davacılara destek olma süresinin, hangi yaşa kadar kazanç sağlayabileceği gibi hususların dikkate alınacağı bir bilirkişi incelemesinin esas alınması gerektiğini, dosya kapsamı ve kaza tespit tutanakları incelendiğinde müteveffa yayanın da yola birden bire fırlamak ve dikkatsiz davranış trafik kusurlarını işlediğini, bu nedenle tazminat hesabı yapabilmek için kusur tespiti yapılması gerektiğini, kardeşin kardeşe destekliği hususunun şartlara bağlandığını, somut olayda bu şartların oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulüne,A)Davacı … için 73.316,62 TL, davacı … için 94.547,04 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara verilmesine,B)Davacılar … destekten yoksun kalma tazminatı talebinin reddine,C)Davacılar … açısından 20.000,00’er TL, diğer davacıların her biri için 5.000,00 er TL den toplam 60.000,00 TL manevi tazminatın davalılar… ve … alınarak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacılara verilmesine,D)Fazlaya ilişkin istemin reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece belirlenen manevi tazminat tutarının yaşanılan acıyla orantısız olduğunu, mahkemece hükmedilen maddi tazminat miktarının zararını karşılayacak nitelikte olması gerektiğini, kardeşler için talep edilen destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin mahkemece reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalılardan … tehlikeli araç kullanması sebebiyle meydana gelen kazada kusurun tamamının kendisinde olduğu yani asli ve tam kusurlu olduğunu, kardeşlerin, ölen Hasan’ın desteğinden yoksun kalıp kalmadığının araştırıldığı ve desteğine muhtaç olduğunun tespit edildiğini, mahkemenin müteveffanın vefatı sonrası bakmakla yükümlü olunan kardeşlerinin de 18 yaşına kadar destekten yoksun kalma tazminatı talep etme haklarının olduğu kanaatine ulaşması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Davalılar … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacı tarafından faiz talebi bulunmamasına rağmen mahkemece dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, yerel mahkemece TBK’nın 52.maddesi uyarınca desteğin %85 kusurlu olması gözardı edilerek tazminattan indirim yapmamasının hukuka aykırı olduğunu, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı ispatlanamadığından maddi tazminat talebinin reddi gerektiğini, hükmedilen manevi tazminat miktarının ölenin kusuru, ölenin ve müvekkilinin ekonomik durumları nazarında fahiş olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müteveffanın kazanın oluşumunda %85 kusurlu oluşunun hatalı olarak yerel mahkemece dikkate alınmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının bilirkişi ve yerel mahkeme tarafından yanlış yorumlandığını, bilirkişi raporunda müteveffanın kazanın oluşumunda %85 oranında kusurlu olduğunun göz ardı edilerek sigorta hukukunun temel prensiplerini hiçe saydığını, müteveffanın sigortalı olmadığını, bu bakımdan onun yakınlarının da zorunlu mali sorumluluk sigortası tarafından kusur oranı dikkate alınmaksızın güvence altına alınmış 3.kişilerden olmadığını, mahkeme kararında destek paylarının isabetli bir şekilde tespit edilmediğini ,talepte bulunmayan hak sahiplerinin varlığı ve payları dikkate alınması ve ayrılması gerektiğini, bilirkişinin talep harici bırakılan kardeşlerin durumunu tartışmadığını ve belki de bir başka davada onların da payına isabet edebilecek tazminat tutarını da talepte bulunan davacılara aktardığı bir tazminat hesaplaması yaptığını, bu hesaplamanın yanlış olduğunu, bu nedenle yeni bir bilirkişi raporu alınması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”; 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”; 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.Somut olayda, mahkemece; davacıların 3. kişi konumunda bulundukları, yaya olan desteğin kusurlu olup olmamasının davaya etkisi olmadığına göre hesaplama yapan aktüer bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiştir. Olayda, davalı sigorta şirketinin sigortaladığı araç, davacıların murisine çarpmış ve vefatına sebebiyet vermiş olup, çift taraflı kazada davalı sigorta şirketi, yaya olan desteğe çarpan aracın ZMMS’si konumundadır. Bu halde ölen yaya murisin mirasçıları olan davacılar, davalı sigorta şirketi karşısında 3. kişi olarak kabul edilemez. Dava konusu olayda desteğin kusuru davacıları etkileyecektir. Bu nedenle davalı sigorta vekilinin ve diğer davalılar vekilinin kusur indirimi yapılmaksızın tazminata hükmedilmiş olmasına yönelik istinaf itirazı yerinde olup bilirkişiden kusur oranına göre hesaplaması için ek rapor alınmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece davacılardan anne ve baba yönünden destekten yoksun kalma tazminatı kabul edildiği kardeşler yönünden ise “dosyada ana ve babası hayatta olan çocuğun, ”kardeşin kardeşe desteği hususunun şartlarla bağlılık ilkesi” koşulları olup olmadığı davacı yanca delillerle kanıtlanamadığı gerekçesiyle davacı kardeşler yönünden red kararı verilmesinde isabetsizlik görülmediğinden davacılar vekilinin bu hususa değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Mahkemece davacı kardeşler için red kararı verildiği göz önüne alındığında hak sahibi olmayan kardeşler için pay ayrılarak tazminattan indirilmesi gerektiğine; Yerleşik Yargıtay içtihatları ile çocuğun ölmeseydi ileride anne babaya destek olacağı kabul edildiğinden davalılar vekilinin desteklik durumuna değinen davalı istinaf itirazları yerinde değildir. Ne var ki davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu, dava dilekçesi ile toplam 1.000,00 TL maddi tazminat talep edildiği, yine ıslah ile de aynı şekilde arttırıldığı halde mahkemece HMK’nın 31. maddesi gereği davacı tarafa talepleri açıklattırılmadan her bir davacı için talep miktarı belirtilmeden yargılamaya devamla hüküm kurulması doğru olmamıştır.TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir.Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarlarının bir miktar yüksek belirlendiği kanaatine varılmış ve bu yönde ki davalılar …ve …. vekilinin istinaf itirazının kabulüne karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken, HMKnun 31. maddesi gereği davacı tarafa talepleri açıklattırılmalı ve bilirkişiden kusur oranına göre hesaplama yapılması için ek rapor alınarak sonucuna göre destekten yoksun kalma tazminatı ve yukarıda açıklandığı şekilde manevi tazminat talepleri hakkında karar verilmesi olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar ve davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/03/2021