Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/663 E. 2021/588 K. 29.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/663
KARAR NO: 2021/588
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 23/10/2018
NUMARASI: 2014/1469 Esas – 2018/1078 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 29/03/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 13/04/2008 günü davalılardan … Ltd. Şti ‘nin işleteni ve maliki olduğu aracı kullanan diğer davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araçla müvekkilinin içinde olduğu ve eşi … idaresindeki … plakalı araca arkadan çarptığını, meydana gelen kazada müvekkilinin kızları olan … ve … ile müvekkilinin araçtan fırlayarak yol üzerine düştüklerini, kaza nedeniyle müvekkilinin yaralandığını, kızları … ve …’nun vefat ettiğini, müvekkilinin tedavisinin halen devam ettiği ve kalıcı sakatlığı bulunduğunu belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi tazminat ile 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13.04.2008 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen (Sigorta şirketi için manevi tazminat dışındaki alacaklar için ve sigorta teminatı dahilinde kalacak şekilde) tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 15.669,59 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazada tarihinde … ‘ın sevk ve idaresindeki diğer davalı şirketin işleteni ve maliki olduğu … plakalı tırın 08/11/2007 – 08/11/2008 tarihleri arasında … numaralı poliçe ile müvekkili sigorta şirketince sigortalandığı, müvekkili şirketin sorumluluğunun kazaya karışan her iki aracın poliçesi üzerinde yazılı teminat limitleri ile sınırlı olduğu, sigortalı araç sürücüsünün idaresinde olan aracın karıştığı kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunup bulunmadığının ve bulunuyor ise oranının tespiti için bilirkişi incelemesi yapılması ve tazminat hesabının sigortalının kusur oranınca yapılması gerektiği, müvekkilinin davadan önce temerrüde düşürülmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile; davalılar aleyhine açılan maddi tazminat talebinin kabulü ile 15.669,59 TL tazminatın davalılar … ve … Ltd. Şti den kaza tarihi olan 12/04/2008 tarihinden itibaren davalı … için daha önce açılan dava tarihi olan 13/5/2008 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davalılar … e … Ltd. Şti aleyhine açılan manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 8000 TL manevi tazminatın davalılar … ve … Ltd. Şti den kaza tarihi olan 12/04/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sigortalı araç sürücüsünün kusurunun %75 olduğunu, buna göre tazminat hesabının yanlış yapıldığını, %75 oranında tazminata hükmedilmesi gerektiğini, ıslah tarihinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin dolduğunu, davacının araç sürücüsünün eşi olduğundan araca hatır için bindiğini, hatır indirimi yapılması gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamında 13/04/2008 tarihinde saat 10.15 sıralarında … plakalı çekici ve arkasında … plakalı dorsesi takılı tırı kullanan sürücü …’ın İstanbul E-80 yolu üzerinde Kocaeli istikametinde seyrederken Ümraniye … Mevkiinde sağ şeritte aynı yönde seyretmekte olan … yönetimindeki … plakalı otomobili yandan sıkıştırıp çarptığı, çarpmanın etkisiyle kontrolü kaybedip sol şeride geçen araca arkadan gelen … yönetimindeki … plakalı kamyonetin çarpmasıyla meydana gelen kazada aynı aileden … ve …’nün öldüğü, davacı …’nün basit tıbbi müdahale ile giderilemez vücudunda kemik kırığı meydana gelecek ve hayati fonksiyonlarını orta derece etkileyecek derecede yaralandığı ve bu yaralanması nedeni ile maddi ve manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Ceza mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda …’ın asli kusurlu olduğundan cezalandırılmasına, … ve …’nın kusursuzlukları nedeniyle beraatlerine karar verildiği görülmüştür. ATK 3. İhtisas Dairesinden alınan rapora göre davacı …’nün Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümlerinden yararlanılmak suretiyle %3,0 oranında meslekte kazanma gücünden kaybettiği belirlenmiştir. Ümraniye 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/261 E sayılı dosyasında …, …, …’nün açtıkları davada, … ve …’nün kızları …’nün kardeşi olan … ve …’nün vefat etmeleri nedeniyle destekten yoksun kalmak ve manevi tazminat talep ettikleri görülmüştür. Bu kararın Yargıtay 4. Hukuk Dairesinden geçerek onandığı görülmüştür. Bu mahkemede kusur yönünden bilirkişi raporunda Ceza Mahkemesinde tespit edilen kusur durumunun Hukuk Mahkemesini bağlamayacağı belirtilerek tüm dosya kapsamı ve Ağır Ceza dosyasından alınan ATK raporu da dikkate alınmak suretiyle uzman bilirkişiden rapor alınmış, bilirkişi Eyüp Erkal’ın %75 davacı …’nün ise %25 kusurlu bulunduğunu belirlemiştir. Bu raporun ATK raporuyla kısmen çelişmesi nedeniyle itiraz edildiğinden bu kez İTÜ’den uzman üç kişilik heyet seçilmiş ve bu heyet de bir önceki bilirkişi raporundaki aynı gerekçelerle …’ın %75 …’nün %25 kusurlu olduğunu belirlemiştir. Mahkemece bu kusur raporu esas alınarak hüküm kurulmuştur. Bu kararın Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2011/9760 E – 2021/13271 Kararıyla onanmış olması karşısında mahkememiz dosyası açısından da davalı taraflarında aynı olması nedeniyle kuvvetli delil niteliği taşıdığı anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde davacı da %75 kusur raporunu belirtmiş, ilgili kararın onandığını ve kesinleştiğini belirtmiştir. Mahkemece kusur yönünden ayrıca bir hesaplama yapılmamış, aktüerya hesabı yapılmak suretiyle davacının yolcu olup kusursuz olduğundan kusur indirimi yapılmadan maluliyet üzerinden pmf yaşam tablosu ve progressif rant formülüne göre yapılan incelemede geçici ve sürekli maluliyet zararının 15.669,59 TL olduğunu belirlemiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre işletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. Aynı Kanun’un 85/1. maddesinde ise bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Kaza tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda haksız fiil halinde müteselsil sorumluların dış ilişkisi 50.maddede düzenlenerek birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanacağı kabul edilmiş, ayrıca müteselsil sorumlar arasındaki iç ilişki düzenlenmiştir. Müteselsil sorumluluğa ilişkin BK’nın 141.maddesine göre ise müteselsil borçlulardan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumludur. Aynı Kanun’un 145.maddesine göre borç tamamen ifa edilinceye kadar alacaklıya karşı bütün borçluların sorumluluğu devam eder. Alacaklı, borçluların birinden, bir kısmından veya hepsinden alacağını talep etme ve dava açma hakkına sahiptir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 13/06/2017 tarih, 2016/11886 E. ve 2017/6732 K. Sayılı emsal kararında da “… Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesiyle, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasının benimsendiği, davacı kusursuz olduğundan zararın tamamını isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebileceği, açıkça davalının kusuru oranında sorumlu tutulmasını istemeyen davacı yönünden dava dışı kişinin de kusurunun bulunmasının davalıların müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı; somut olayda davalı sürücünün %25 oranında ve dava dışı sürücünün %75 oranında kusurlu olduğu; davalı ve dava dışı 3. kişinin kusur oranlarının birbirlerine karşı açılacak rücu davasında önem taşıyacağı ve dava dilekçesinde davacının kusursuz olduğu belirtilerek zararın müştereken ve müteselsilen tahsili talep edildiğinden davalıların zararın tamamından sorumlu tutulması gerekirken KTK 88. ve TBK 61. maddesine aykırı olarak davalıların kusuru oranında sorumlu tutulmalarının hatalı olduğu” yönünde karar verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince trafik kazası sonucu oluşan zararlardan kusuru ile sebebiyet veren işleten, sürücü ve trafik sigortacısı ile kazaya karışan dava dışı araç sürücüsü, işleteni ve ZMMS sigortacı (sigortalı değil ise … Hesabı) zarar görene karşı müteselsilen sorumludur. Zarar gören davacı, kaza tarihinde uygulanması gereken BK’nın 141 vd. maddeleri gereğince müteselsil sorumluların hepsine karşı dava açabileceği gibi bunlardan sadece birine karşıda tazminat davası açabilir. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince davalıların zararın tamamından sorumlu tutularak karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalı … vekilinin bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Tazminata konu trafik kazası ölümlü ve yaralamalı olarak gerçekleşmiştir. Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 15 yıldır. Kaza tarihi olan 13/04/2008 tarihi ile dava tarihi olan 23/05/2014 tarihi dikkate alındığında 15 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığı anlaşıldığına göre davalı tarafın zamanaşımına yönelik istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Dava dilekçesinde HMK’nın 107. maddesi gereği belirsiz alacak davası olarak tazminat talep etmiş, zararını gelişen durum nedeniyle bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak öğrenmiştir. Belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesilir. 6100 sayılı HMK hükümleri gereğince davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini HMK 107/1. maddesi hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkündür. HMK’nın 107/2. maddesi gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığı gibi bu artırım nedeniyle zamanaşımının da gerçekleştiğinden söz edilemez (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 24.06.2019 tarih, 2016/20495 E.ve 2019/7842 K.sayılı kararı). Somut olayda dava dilekçesinde davanın HMK 107.maddesine göre açıldığı belirtilmiş olduğuna göre zamanaşımı dolmadan açılan davada zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil tüm dava için kesilmiş olduğundan HMK’nın 107/2 maddesi gereğince yapılan ıslah da 20/04/2018 tarihli rapora istinaden 23/07/2018 tarihinde yapılmış olduğundan zamanaşımının gerçekleştiği söz edilemeyeceğinden bu yöndeki istinaf talebi de yerinde değildir. Yakın akrabalar arasında hatır taşımacılığı indirimi söz konusu olmayacağından davacının yolcu olarak bulunduğu araç eşine ait araç olmakla hatır indiriminin de uygulanması mümkün bulunmadığından bu yöndeki istinaf talebinin de reddi gerekmiştir. Bu nedenlerle; davalı …. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı …. vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 1.070,39 TL istinaf karar harcından peşin alınan (44,40+223,20) 267,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 802,79 TL harcın davalı ….’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.29/03/2021