Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/660 E. 2021/416 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/660
KARAR NO: 2021/416
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 26/12/2018
NUMARASI: 2016/451 Esas 2018/1349 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 04/03/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 23.12.2014 tarihinde davalı sigorta şirketine sigortalı diğer davalı …’ın yönetimindeki … plakalı … aracının müvekkili …’nın oğlu …’ya karşıya geçerken çarpması sonucu …’nın vefat ettiğini, olaya sebep olan … plakalı aracın daha sonra edinilen evraklar ve bilgilere göre kayıt sahibinin davalı … olup, davalı … ile aralarında alt-üst işveren ilişkisi bulunduğunu, müteveffanın davacı …’nın oğlu, diğer davacılar … ve …’in kardeşleri olduğunu, ani bir olayla müvekkillerinin oğlunu ve kardeşlerini kaybetmesiyle beraber ailelerinin de alt üst olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacılar için ayrı ayrı 1.000,00 TL maddi destekten yoksun kalma tazminatının, 23.12.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile taraflarına ödenmesini, davacılar için ayrı ayrı 99.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 297.000,00 TL tazminatın kaza tarihi olan 23.12.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalı sigorta şirketi hariç davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini … yönünden 1.000,00 TL maddi tazminatı ıslah ederek 7.903,99 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kazanın tümüyle müteveffanın kendi kusurlu davranışı neticesinde meydana geldiğini, kaza tespit tutanaklarında ve ceza dosyasında alınan raporlarda aksine olan tespit ve değerlendirmeleri kabul etmediklerini, müteveffanın, babası ve kız kardeşleri olan davacılar için destek sayılabilmesi için, onun mirasçısı olmalarının yeterli olmadığını, davacıların, kaza tarihine kadar müteveffanın kendilerine düzenli ve sürekli olarak destekte bulunduğunu somut bir şekilde ve ayrı ayrı ispat etmeleri gerektiğini, kazaya karışan aracın, … poliçe numarası ile … Sigorta A.Ş. tarafından zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olduğunu, davacıların işbu davayı sigorta şirketine de yönelttiklerini, ancak dava öncesinde sigortadan bir ödeme alıp almadıkları konusunda bir beyanda bulunmadıklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğini, haksız fiili işleyen …’ın müteahhit firma …’e ait firma bünyesinde çalıştığını, kazaya karışan … plakalı aracın yine …’e ait olduğunu, müvekkil şirket ile … arasındaki ilişkinin eser sözleşmesine dayalı ihale temelli bir iş ilişkisi olduğunu, iş sahibinin adam çalıştıran sıfatı bulunmadığından eser sözleşmelerinin yerine getirilmesi ve işin yapımı sırasında yüklenicinin üçüncü kişilere zarar vermesi halinde iş sahibinin zarardan sorumlu tutulma olanağı olmadığını, davacının manevi tazminata ilişkin taleplerinin çok fahiş olduğunu, müvekkili şirketin …’ın gerçek işvereni olmadığından, haksız fiilden kaynaklanan hak ve alacaklardan müvekkili şirketin sorumluluğu bulunmaması nedeniyle husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde bahsi geçen … plaka sayılı aracın, müvekkili şirkete 09.08.2014-09.08.2015 tarihleri arasında … numaralı Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, baba …’ nın müteveffanın desteğine ihtiyaç duymadan hayatına devam edip, edemeyeceği ve bu nedenle bir zararının olup olmadığının da tespit edilmesi gerektiğini, davacılar … ve …’ün müteveffanın kardeşleri olduğunu, gerek doktrin, gerek yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre kardeşler arasında bakım yükümlüğü bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacılar … ve … tarafından açılan maddi tazminat talebinin reddine, Davacı … tarafından açılan maddi tazminat talebinin kabulü ile, 7.903,99 TL tazminatın davalı sigorta yönünden dava tarihinden, diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 23.12.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davacılar tarafından açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile, davacı … için 10.000 TL, davacılar … ve … için ayrı ayrı 7.000 ‘er TL olmak üzere toplam 24.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … A.Ş, … ve …’dan kaza tarihi olan 23.12.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … vekili ile davalı … A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu kazanın meydana gelmesinde tam ve asli kusurlu olanın müteveffa olduğunu, müteveffanın 45 metre ileride güvenli yaya geçidi bulunmasına rağmen yayaların geçişinin yasak olduğu bir yerden karşı yola geçmeye çalıştığını, raporda, ne kazanın meydana geldiği yerdeki hız limitinin ne kadar olduğu ne de sürücünün kaza anındaki hızının ne kadar olduğunun belli olmadığını bu nedenle sürücüye kusur atfedilmesinin kabul edilemeyeceğini, hesaplama yapılırken, davacı …’nın bir desteğe muhtaçlığının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerektiğini, davacının maddi tazminat talebine ilişkin ıslah dilekçesine karşı süresinde sundukları zamanaşımı def’inin dikkate alınmamasının hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğini, davanın görev yönünden reddi gerektiğini, haksız fiili işleyen …’ın müteahhit firma …’e ait firma bünyesinde çalıştığını, kazaya karışan … plakalı aracın …’e ait olduğunu, müvekkil şirket ile … arasındaki ilişkinin eser sözleşmesine dayalı ihale temelli iş ilişkisi olduğunu, müvekkil şirketin adam çalıştıran sıfatı bulunmadığından eser sözleşmelerinin yerine getirilmesi ve işin yapımı sırasında yüklenicinin üçüncü kişilere zarar vermesi halinde iş sahibinin zarardan sorumlu tutulma olanağı bulunmadığını, müvekkil şirketin haksız fiili işleyen …’ın gerçek işvereni olmadığından husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, müteahhit firma işçisi …’ın karışmış olduğu ölümlü trafik kazasının akşam mesai saati bitiminde meydana geldiğini, kaza yaşanılan mahal ve saatte müvekkil şirket tarafından herhangi bir görevlendirme yapılmadığını, yerel mahkemece hüküm altına alınan manevi tazminatın çok yüksek olduğunu, davacı … lehine hükmedilen maddi tazminatın hukuka aykırı olduğunu, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerektiğini, destekten yoksun kalan kimsenin devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunması gerektiğini, davacının böyle bir sosyo ekonomik durumda olduğunu gösterir delilin dosyaya sunulmadığını belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Somut uyuşmazlıkta görülen davada davalı sigorta şirketinin kazaya karışan aracın ZMMS sigortacısı olduğu anlaşıldığına göre, 6102 sayılı TTK’ nın 4/1 ve 5. maddesi gereğince ihtilafın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir. Davalı … A.Ş. vekilinin mahkemenin görevine ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir. Dosya kapsamında davalı … A.Ş. vekili, haksız fiili işleyen …’ın müteahhit firma …’e ait firma bünyesinde çalıştığını, kazaya karışan … plakalı aracın …’e ait olduğunu, müvekkili şirket ile …- arasındaki ilişkinin eser sözleşmesine dayalı ihale temelli iş ilişkisi olduğunu, kazanın mesai bitiminde gerçekleştiğini, adam çalıştıran statüsünde olmadığını, sorumluluğunun bulunmadığını iddia etmektedir. Eser sözleşmesinde kural olarak, iş sahibi, üçüncü kişilerin zarar görmesinden sorumlu tutulamaz. Ancak iş sahibi ile yüklenici arasında yapılan sözleşmede, iş sahibinin, yükleniciyi denetleme ve kontrol yetkisi bulunduğunu belirten hükümlerin varlığı halinde, üçüncü kişilere verilen zararlardan iş sahibi de zincirleme sorumluluk ilkesine göre sorumlu olması gerekmektedir. Dosya kapsamına alınan davalılar arasındaki sözleşmeden denetim ve kontrol yetkisi olduğu anlaşılan davalının buna değinen itirazı da yerinde görülmemiştir.Davalı … vekilinin kusura ilişkin istinaf talebi bakımından değerlendirme yapıldığında; Mahkemece alınan kusur bilirkişi raporuna göre davalı sürücü %25 yaya müteveffanın ise %75 oranında kusurlu olduğu, aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı İstanbul Anadolu 55. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/77 Esas sayılı dosyasına sunulan Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi raporuna göre kazanın meydan gelmesinde davalı sürücünün tali, müteveffanın ise asli kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece aldırılan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Bir insanın ölümü hukuki anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. İşte 6098 sayılı TBK’nın 53/3. maddesinin öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse TBK’nın 53/3. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Bu nedenlerle kaza nedeniyle yaşamını yitiren müteveffanın babası olan davacı …’nın destek tazminatı talebinin kabulünde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Davalı … ve davalı … A.Ş. vekilinin vekilinin bu yöndeki istinaf itirazları yerinde değildir. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 15 yıldır. Kaza tarihi olan 23/12/2014 tarihi ile ıslah tarihi olan 11/06/2018 tarihi dikkate alındığında 15 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığından davalı … vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf itirazı yerinde değildir. Somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, manevi tazminatın belirlenmesine hakim olan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/2.maddesi kapsamında davacılar lehine verilen manevi tazminat miktarlarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından bu yöne değinen istinaf itirazının da yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle; davalı … vekili ile davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … vekili ile davalı … A.Ş. vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı … yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 2.179,36 TL harçtan peşin alınan (44,40+500,40=)544,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.634,56 TL harcın davalı …’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, Davalı … A.Ş. yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 2.179,36 TL harçtan peşin alınan (44,40+500,44=)544,84 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.634,52 TL davalı … A.Ş.’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.04/03/2021