Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/657 E. 2021/442 K. 10.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/657
KARAR NO: 2021/442
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 22/11/2018
NUMARASI: 2016/445 Esas – 2018/1206 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 10/03/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, 07/11/2015 tarihinde müteveffa sürücü …’in davalı şirkete sigortalı aracın sevk ve idare ederken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu vefat ettiği ve müvekkillerinin destekten yoksun kaldıklarından bahisle destek zararlarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Islah dilekçesi ile davacı … bakımından 10.212,64 TL’nin faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı … ‘un araç maliki olup, ileri sürdüğü tazminat taleplerinin teminat dışı olduğu, sigortalıya rücu imkanı taşıyan nedenler var ise alacaklı-borçlu sıfatı birleşeceğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacı … tarafından açılan davanın reddine, Davacı … tarafından açılan davanın kabulü ile 10.212,64 TL destekten yoksun kalma zararının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; destek şahsının kusuruna karşılık gelen destekten yoksun kalma tazminata yönelik taleplerin teminat kapsamı dışında olduğunu, KTK’nın 92/c maddesinde açıkça işletenin bu kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin taleplerinin teminat dışında bırakıldığını, ilgililerin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat taleplerinin KTK’da teminat dışı olarak düzenlendiğini, doğmayan bir sorumluluğun teminat dışı bırakılmasının söz konusu olamayacağı gibi sorumluluk sigortası türü olan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi tarafından karşılanmasının da söz konusu olamayacağını, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaya itirazlarının değerlendirilmediğini, müteveffanın anne ve babasının hayatta olup olmadığının araştırılmadığını, onlarında destek tazminatı talep etme hakları olduğundan hesaplama yapılırken tüm kişilerin paylarına dikkat edilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava ölümlü trafik kalümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı Kararı ile “Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir. T.C. Anayasası’nın 153/1.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararları kesin olduğu; 153/3. maddesinde iptal edilen hükümlerin iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren yürürlükten kalkacağı; 153/5.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği ve 153/6.maddesinde ise yargı organlarını bağlayacağı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.” yönünde karar verilerek Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının diğer mahkemelerde görülen davalar bakımından etkisinin ne olacağı açıklanmıştır. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında: “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” yönünde karar verilmiştir (Sonradan çıkan içtihatadı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)). Yukarıya aktarılan mevzuat hükümleri ve uyulması zorunlu yargısal içtihatlardan da anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usuli müktesep hakkın istisnası olduğu ve uyuşmazlığa dair iptal kararının diğer mahkemelerde derdest olan davalar bakımından da uygulanması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır (Yargıtay HGK’nun 16.05.2018 tarih, 2017/20-1121 Esas 2018/1104 Karar sayılı kararı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarih, 2020/1029 Esas ve 2020/6255 Karar sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi Tuztaş Hüseyin, Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanun’uda Vermiş Olduğu İptal ve Ret Kararının Sonuçları, sayfa 12). Bu açıklamalar çerçevesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 E. ve 2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92.maddeleri ile ilgili olarak vermiş olduğu iptal kararının Dairemiz içinde bağlayıcı olduğunun, somut norm denetimi içerdiğinden istinaf aşamasında bulunan ve henüz kesinleşmeyen eldeki uyuşmazlık bakımından da uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Zorunlu mali sorumluluk sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türüdür. Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesi (Değişik:14/4/2016-6704/3 md.) “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline; Yine Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin iptaline karar verilmiştir. Karayolları Trafik Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin iptali ile KTK’un 92. maddesinde düzenlenen “Zorunlu mali sorumluluk sigortası dışında kalan hususlar” kapsamında genel şartlara yapılan atıf kaldırılmıştır. Böylece KTK’un 92. maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası dışında kalan hususlar” açıkça düzenlendiğine göre artık kanunun bu hükmünde yer almayan Genel Şartlar A.6. maddesinde altında sayılan teminat dışı haller geçerli olmayacaktır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 31.10.2017 tarih, 2017/3610 E. ve 2018/4373 K. sayılı kararı ile Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk(Trafik) Sigortası Genel Şartlarının yürürlük tarihinden sonraki kazalarda, genel şartların yürürlüğe girdiği tarih esas alınarak bu tarihten sonra düzenlenen poliçelerde yeni Genel Şartların A.6. maddesinin (d) bendinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri, teminat kapsamı dışında tutulması nedeniyle sürücünün asli kusuruna isabet eden destek tazminatı sigorta teminatı kapsamında olduğu yönünde karar verilmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesinin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesinde ki “Genel Şartlar” ifadesi ile 92. maddesinin “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler” ifadesini içeren (i) bendini iptaline karar vermiş olması ile artık Genel Şartların 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unda sigortacının sorumluluğunu daraltan hükümlerinin uygulanması olanaklı olmadığından zorunlu mali sorumluluk sigortası teminat dışında kalan hallerin belirlenmesinde poliçe tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Genel Şartların 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na aykırı olmayan ve kanun hükmünü daraltmayan hükümlerinin esas alınması gerekecektir. Bunun doğal sonucu olarak da 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda yer almadığı halde Genel Şartlarda yer alan teminat dışı hallerin uygulanması olanaklı değildir. 01/06/2015 yürürlük tarihli Genel Şartların A.6. maddesinin (d) bendinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri teminat dışı olduğu düzenlenmiş; Aynı yönde düzenleme 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92.maddesine, 14/04/2016 tarih 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile eklenen (h) bendi ile getirilmiş ve “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” teminat kapsamı dışında kalan hususlardan sayılmıştır. Aynı Anayasa Mahkemesi Kararında Karayolları Trafik Kanun’un 92. maddesinin (h) bendinin iptali talebinin reddine karar verilmiştir. Anayasa mahkemesi ret gerekçesinde kanunda yer alan “ilgililerin” kim olduğuna açıklık getirmiş ve trafik kazası sonucu zarar gören kişinin dışındaki tazminat talep edebilecek kişiler olarak tanımlamıştır. Anayasa Mahkemesi ayrıca “…sigortalının sorumluluk riski…” kavramının tanımını ve kapsamını belirlemiştir. Zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortacı KTK’un 91. maddesine göre KTK’un 85. maddesinde belirtilen işletenin riskini üstlendiğine göre sigortalının sorumluluk riski KTK 85. maddesinde belirlenen risktir. Bu nedenle sigortacının sorumluluğu işletenin sorumluluğu ile sınırlıdır. Bir başka anlatımla işletenin sorumlu olmadığı bir zarardan sigortacının da sorumlu olmasının mümkün olmadığı vurgulanmıştır. İşletenin dahi sorumlu olmadığı tazminat taleplerini sigorta şirketine yöneltmelerinin önüne geçilmesinin ve sigorta şirketinin mülkiyet hakkının korunmasının amaçlandığı bu bağlamda esasen sigortalıdan talepte bulunması mümkün olmayan ilgililerin, sigorta şirketinden de talepte bulunamamasının Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen haklarını ihlal etmediğinin belirlenmiştir. Bunun bir sonucu olarak özellikle %100 kendi kusuru ile ölen sürücü yada işleten ile yine eylemlerinden sorumlu olduğu sürücüsünün %100 kusuru ile ölen işletenin ölümü nedeniyle desteğinden yoksun kalanların zararlarından nasıl işleteni sorumlu tutamayacaksak işletenin riskini üstlenen sigorta şirketini de sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı belirlenerek bu konuda yeni bir tartışma yaratılmasının önüne geçilmiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi Tuztaş Hüseyin, Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanun’uda Vermiş Olduğu İptal ve Ret Kararının Sonuçları, sayfa 21). O halde 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92.maddesine (h) bendi yürürlük tarihi olan 14/04/2016 tarihinden sonra düzenlenen poliçelerde uygulanacağından bu tarihten önce sürücü yada işleten olan desteğin tek taraflı ve tam kusuru ile gerçekleşen kazalarda ölümü nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmesi halinde poliçe tarihinde yürürlükte bulunan (6704 sayılı Kanun ile getirilen değişiklikten önceki) Karayolları Trafik Kanunu’nun 92.maddesi metni ile ilgili yargısal içtihatların uygulaması gerekecektir. Bu durumda ise YHGK’nun 22.02.2012 tarih, 2011/17-787 Esas ve 2012/92 Kararı gereğince “… sürücünün ya da işleten/sürücünün tam kusurlu olarak yapmış olduğu kazalarda sürücünün veya vefat eden işletenin desteğinden yoksun kalanların zararlarının aracı zorunlu mali sorumluluk sigortası ile teminat altına alan sigorta şirketinin sorumlu tutulması gerektiği yönünde hukuki değerlendirme yapmıştır. Bu sonuca ise; “KTK’nın 92. maddesinin “b” bendinde işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararların sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakıldığı, tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğunun benimsendiği, destekten yoksun kalma tazminatına konu zararın, desteğin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan bir zarar olduğu, bu zarardan doğan hakkın desteğe ait olmamasına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olmasının da düşünülemeyeceği, sürücü veya işleten desteğin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zararın gerek Kanun gerek Genel Şartlar kapsamıyla teminat dışı bırakılmadığı, destekten yoksun kalanların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceği ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesinin olanaklı olduğunun” kabulü gerekecektir (Benzer yönde YHGK’nun 16.01.2013 tarih, 2012/17-1491 Esas, 2013/74 Karar; 15.06.2011 tarih, 2011/17-142 Esas, 2011/411 Karar; 27.06.2012 tarih, 2012/17-215 Esas, 2012/413 Karar; 18.11.2015 tarih, 2014/17-1441 Esas, 2015/2629 Karar sayılı kararları). Somut uyuşmazlıkta, ZMSS poliçesinin başlangıç tarihi 18/12/2014, kaza tarihi ise 07/11/2015 olup gerek yeni Genel Şartlar gerekse KTK’nın 92.maddesine (6704 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile 14/04/2016 tarihinde) eklenen (h) bendi yürürlükte değildir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gereğince Yeni Genel Şartların poliçe tarihinde yürürlükte bulunan KTK’nın 92.maddesine göre sigortacının sorumluluğunu daraltan “Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı A.6. maddesi uygulanmayacağından davalı vekilinin bu yöne değinen istinaf talebi yerinde değildir.Kabule göre de hükme esas alınan bilirkişi raporunda desteğin hayatta olduğu tespit edilen anne ve babasına destek payı verilerek hesaplama yapılmış olduğu nedenle bu yöne ilişkin istinaf talebi de yerinde değildir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 697,63 TL harçtan peşin alınan 175,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 522,63 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.10/03/2021