Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/471 E. 2021/387 K. 03.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/471
KARAR NO: 2021/387
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 26/06/2018
NUMARASI: 2017/557 Esas 2018/688 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/03/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı …’e ait ve davalıya sigortalı … plakalı araç ile dava dışı …’e ait … plakalı aracın 22/11/2015 tarihinde çarpışarak trafik kazası meydana geldiğini, bu kazada davalıya sigortalı olan … plakalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, bu kazadan dolayı dava dışı …’e ait … plakalı araçta değer kaybı meydana geldiğini, trafik kazasından kaynaklanan tüm talep haklarının dava dışı … tarafından müvekkiline temlik edildiğini, bu sebeple davalıdan fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 300,00-TL değer kaybı bedeli ile 354,00-TL ekspertiz ücretinin kaza tarihinden veya ihtar tarihinden itibaren işleyecek ticari işlerde uygulanan en yüksek temerrüt faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın, 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-(d) ve 115/2. Maddesine göre aktif husumet yokluğundan usulden Reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kanunen geçerli temlik sözleşmesi yapıldığını, karara konu temlik sözleşmesi aranan şartları haiz olduğundan geçerli bir sözleşme olduğunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun alacağın devrine yönelik maddeleri, gerekse Yargıtay kararlarından da görüldüğü üzere araçta oluşan değer kaybı alacağının devrine yönelik engel bulunmadığını, yerel mahkeme tarafından hukuka aykırı karar verildiğini, dava dilekçesinde sunulmuş olan ekspertiz raporu incelendiğinde kusur oranlarının tespit edilerek hesaplama yapıldığını, davalı vekili tarafından dahi temlik sözleşmesinin geçersiz olduğuna yönelik itirazda bulunulmadığını, davalı vekilince itiraz edilmemiş bir husus hakkında inceleme yapılmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dava değer kaybı için maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183/1. maddesine göre; Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Aynı Kanun’un 184/1.maddesi ile alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlanmıştır. Alacağın temliki, bir alacağın alacaklı tarafından bir başka kimseye devredilmesidir. Bu suretle borç münasebetinde alacaklının şahsında bir değişiklik vuku bulmakta, eski alacaklının (temlik edenin) yerini yeni alacaklı (temellük eden) almaktadır. Aynı zamanda, temlik edilen alacak eski alacaklının malvarlığından çıkarak yeni alacaklının mamelekine dâhil olmakta, alacağı talep etmek hakkı da yeni alacaklıya intikâl etmektedir. Alacağın temliki ile asıl haktan ayrı yalnız başına başkasına devredilemeyen dava hakkı da devredilmiş olur. Bu anlamda davada taraf sıfatı da temlik alanda olmaktadır (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 21.02.2017 tarih, 2016/13540 E. ve 2017/1715 K. sayılı kararı). Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi, kural olarak o hakkın sahibine aittir. HMK’nın 114/1-d bendi ile “Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları” dava şartları arasında gösterilmiştir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin gerçekten o dava ile ilgili kimseler olması, bir başka ifade ile dava konusu sübjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkinin varlığı, usul hukukunda “sıfat” olarak tanımlanmaktadır. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Bir davada, taraflardan birinin, aktif ya da pasif husumet ehliyetini taşımadığı belirlenirse, davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta; Dava dışı araç sahibi ile davacı arasında yazılı olarak yapılan temlik sözleşmesi ile TBK’nın 183. vd. maddeleri hükümleri uyarınca dava dışı araç sahibinin aracının hasara uğraması nedeni ile davalıdan talep edebileceği değer kaybı alacağı davacıya temlik edilmiştir. Bu nedenle dava dışı araç malikinin hak ve alacaklarını hukuken geçerli temlik sözleşmesi alan davacı, taraf sıfatını da kazandığından bu davayı açmak için aktif dava ehliyetine sahiptir. Bu durumda Mahkemece, işin esasına girilip iddia ve savunma doğrultusunda inceleme ve değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan usulden reddine karar verilmesi isabetsizdir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.03/03/2021