Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/464 E. 2021/459 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/464
KARAR NO: 2021/459
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 04/12/2018
NUMARASI: 2017/706 Esas – 2018/1154 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 11/03/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 15/10/2016 günlü, kolluk tarafından mobese kamera kayıtları incelenmesine rağmen araç sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen otomobilin (faili meçhul), …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklete çarpıp olay yerinden kaçması sonucu, müvekkilinin malul-sakat kaldığı trafik kazasının meydana geldiğini, kazaya ilişkin ceza soruşturmasının Kuşadası Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/2066 soruşturma numaralı dosyası üzerinden yürütüldüğünü, kazaya asli ve tam kusuru ile sebebiyet veren faili meçhul araç sürücüsünün bulunamadığını, faili meçhul araçların verdiği zararlardan davalı yanın yürürlükte bulunan poliçe miktarına kadar sorumlu olduğunu, HMK 107/1-2 maddesine göre belirsiz alacak davası açtıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla geçici ve daimi iş göremezlik tazminatı olmak üzere 3.200,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 26.076,68 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacılar tarafından dava öncesinde başvuru yapılmadığını, bu sebeple müvekkili kurum davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, davacı kazanın beyanlarındaki şekilde gerçekleştiğini hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlaması gerektiğini, soruşturma dosyası bulunup celp edilmesi ve kazanın beyan edilen şekilde gerçekleşip gerçekleşmediğinin ispat edilip edilmediğinin değerlendirilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde her ne kadar … plakalı beyaz bir araçtan söz edilse dahi soruşturma dosyasında … plakalı aracın beyaz değil kırmızı olduğunun saptandığını, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi nezdinde kusur incelemesi yapılmasını ve kazanın gerçekleşmesinde plakası tespit edilemediği beyan edilen aracın kusuru bulunmaması nedeniyle davanın reddini talep ettiklerini, davacının kask ve koruyucu elbise giymemiş olmasının zararı arttırdığından ayrıca hesaplanacak tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmasını gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile 4.029,60 TL geçici işgöremezlik ve 22.047,08 TL sürekli işgöremezlik tazminatı olmak üzere toplam 26.076,68 TL maddi tazminatın 03/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Karayolları Motorlu Araçlar ZMMS Trafik Sigortası Genel Şartlarının A5(b) bendi gereğince 2918 sayılı Kanun’un 98.maddesine göre geçici iş göremezlik yönünden sorumluluklarının bulunmadığını, davacının yaralanmasına göre dizlik kullanmamasının zararı arttırdığından müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, olay tarihi itibari ile uygulanan maluliyet yönetmeliğinin hatalı olduğunu, özürlülük ölçütü sınıflandırması ve özürlülere verilecek sağlık kurulları raporu hakkındaki yönetmeliğin uygulanması gerektiğini, 26/04/2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren değişiklik nedeni ile 2918 sayılı kanunun 97.maddesi gereğince sigorta şirketine yazılı başvuru yapılması gerekirken yapılmadığı için davanın usulden reddi gerektiğini, kazanın plakası tespit edilemeyen araçtan kaynaklandığının ispat edilmesi gerektiğini, varlığı iddia edilen aracın verdiği zararların davalı kurumun sorumluluğu kapsamında olup olmadığının dahi tespiti mümkün değilken davacının beyanı dışında hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan davanın kabulüne karar verildiğini, usulüne uygun bir başvuru olmaması nedeni ile temerrüt tarihinin ancak dava tarihi olarak kabul edilebileceğini, kararın bu yönden hatalı olduğunu ayrıca faiz niteliği yönünden de hatalı olarak avans faizine hükmedildiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeni ile geçici ve tam işgöremezlik tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 19/10/2016 günü saat 12.40 sıralarında …’ın polis merkezine geldiği ve 15/10/2016 günü saat 14.50 – 15.15 sıralarında kullanmakta olduğu … plaka sayılı motosikleti ile … Bulvarı üzerinde otogar kavşağı istikametinden Çamlık Kavşağı istikametine seyir halinde iken Kaçakçılık Ve Organize Suçlarla Mücadele Bürosunu hemen geçtikten sonra arkasından gelen beyaz renkli markasını ve plakasını göremediği otomobilin sürücüsünü çarparak kaçtığını, kaza neticesi kendisinin ve motosikletin arkasında oturan arkadaşı …’un yaralandığını, olay yerinde beklemeden hemen motosiklet ile arkadaşı …’i tedavi olmak için Kuşadası Devlet Hastanesine götürdüğünü beyan etmesi üzerine, şahsın temini amacıyla otogar kavşağında bulunan mobese kamerası kayıtlarının temin edilip incelenmesinde mobese kamerasının otomatik harekat kabiliyetine sahip olmaması nedeni ile meydana gelen olayla alakalı olarak herhangi bir görüntü yakalayamadığı, ayrıca KOM Grup Amirliği önünde bulunan ağaçlık sebebi ile de yolun bir kısmının kamera açısı dışında olduğunun tespit edildiği, şüpheli şahısın temininin mümkün olmadığı şeklinde tutulan tutanaktan anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı Kararı ile “Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir. T.C. Anayasası’nın 153/1.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararları kesin olduğu; 153/3. maddesinde iptal edilen hükümlerin iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren yürürlükten kalkacağı; 153/5.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği ve 153/6.maddesinde ise yargı organlarını bağlayacağı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.” yönünde karar verilerek Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının diğer mahkemelerde görülen davalar bakımından etkisinin ne olacağı açıklanmıştır. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında: “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” yönünde karar verilmiştir (Sonradan çıkan içtihatadı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)). Yukarıya aktarılan mevzuat hükümleri ve uyulması zorunlu yargısal içtihatlardan da anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usuli müktesep hakkın istisnası olduğu ve uyuşmazlığa dair iptal kararının diğer mahkemelerde derdest olan davalar bakımından da uygulanması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır (Yargıtay HGK’nun 16.05.2018 tarih, 2017/20-1121 Esas 2018/1104 Karar sayılı kararı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarih, 2020/1029 Esas ve 2020/6255 Karar sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi Tuztaş Hüseyin, Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanun’uda Vermiş Olduğu İptal ve Ret Kararının Sonuçları, sayfa 12). Bu açıklamalar çerçevesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 E. ve 2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92.maddeleri ile ilgili olarak vermiş olduğu iptal kararının Dairemiz içinde bağlayıcı olduğunun, somut norm denetimi içerdiğinden istinaf aşamasında bulunan ve henüz kesinleşmeyen eldeki uyuşmazlık bakımından da uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Bunun sonucu olarak Yeni Genel Şartların ” Ek 1. Değer Kaybı Hesaplaması”, “Ek:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” ve ” Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı kısımlarında ki tazminatın belirlenmesine ilişkin esaslar artık uygulanmayacak; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar, öncelikle Karayolları Trafik Kanunu, bu kanunda yer almayan hususlarda ise Türk Borçlar Kanun’un haksız fiile ilişkin hükümlerinde ki usul ve esaslara göre belirlenecektir. Her iki Kanun da hüküm bulunmayan hallerde ise Yargıtay’ın içtihatları uygulanacaktır. Maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihinden sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekecektir (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 16/06/2020 tarih, 2018/3614 E. ve 2020/3544 K., 28/01/2020 tarih, 2018/3470 E. ve 2020/153 K.sayılı kararları). Somut uyuşmazlıkta, kaza tarihi 15/10/2016 olup yeni Genel Şartların 2918 sayılı KTK’ya aykırı olmayan hükümleri ile KTK’nın değişik 90 ve 92.maddeleri yürürlüktedir. Davalının istinaf dilekçesinde belirttiği Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik 30.03.2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de (yeni Genel Şartların yürürlük tarihinden önce) yürürlüğe girmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere Yargıtay 17. Hukuk Dairesi bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra vermiş olduğu kararlarında dahi maluliyetin tespitinde “11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin, 01.09.2013 tarihinden sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğinin” uygulanması gerektiği belirterek bilinçli olarak Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanacağına ilişkin bir karar vermemiştir. Kaldı ki Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gereğince Yeni Genel Şartların “Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı kısmında tazminatın belirlenmesine ilişkin esaslar ile “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlığı altında “c) Sürekli Sakatlık Teminatı” kapsamında düzenlenen “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır.” hükmü de uygulanamayacağından davalı vekilinin Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Kabule göre de; Hükme esas alınan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen maluliyet raporunda “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” uygulanmış ve davacının trafik kazasına bağlı olarak %5,1 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı bildirilmiştir. Maluliyet Tespit İşleri Yönetmeliği 01/09/2013 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 4.maddesinin k bendinde maluliyet tanımına yer verilmiştir. Buna göre ” Maluliyet: Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybetme hali” olarak tanımlanmış yine Yönetmeliğin sigortalıların çalışma gücü kaybı tespitini düzenleyen 9 ve 10 maddelerinde %60 maluliyet ve üzeri için maluliyet tespitine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Başka bir ifadeyle bu yönetmelik sadece %60 maluliyet ve üzeri için hükümler ve ekli cetvel içermekte olup %60’ın altında maluliyet bulunması halinde bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanması olanaklı değildir. Yine Yönetmeliğin 23.maddesi ile Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde yer alan; çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler yürürlükten kaldırılmış düzenlemesine yer verilerek Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin tümden kaldırılmadığı anlaşılmaktadır. Keza ek cetveller ilişkin yeni bir düzenleme de yapılmamıştır. Sonuç olarak davacının maluliyetinin, %60’ın altında olması ve kaza tarihine göre uygulanması gereken Maluliyet Tespit İşleri Yönetmeliği hükümlerine göre maluliyet belirlenirken aynı cetvellerin (Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine ekli cetveller) esas alınması gerektiğinden maluliyetin tespitinde Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanmış olmasının, maluliyet oranına bir etkisi olmayacağından hükme esas alınan maluliyet raporunda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. 2918 sayılı KTK 98. maddesinde SGK’nun sorumlu olduğu tedavi giderleri açıkça sayılmış olup bu giderler kapsamında geçici iş göremezlik tazminatının bulunmadığı açıktır. Yeni Genel Şartların A.5.b maddesinde açıklanan sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmesi ile aynı yönde değişiklik 2918 sayılı KTK’da yapılmadığından yukarıya aktarılan Anayasa Mahkemesi iptal kararı gereğince yeni Genel Şartların A.5.b maddesi sigorta şirketinin sorumluluğunu daraltan nitelikte olduğundan uygulanamayacaktır. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik zararının poliçe teminatı kapsamında olmadığına ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Davacının sigorta şirketine 16/06/2017 tarihinde müracaat ettiği anlaşıldığına göre; KTK’nın 97.maddesinde düzenlene başvuru koşulunun yerine getirilmiş olmasına göre başvuru yapılmadığına ve mahkemece faizin de bu tarihten itibaren 15 gün sonrası olan 03/07/2017 tarihinden itibaren başlatılmasında göre faiz başlangıç tarihine; Olaya ilişkin kaza tespit tutanağı bulunmadığından davacının kaza sırasında kask ve dizlik takıp takmadığı belirsiz olmakla birlikte davalının maluliyetine yol açan yaralanmasının sağ ayak bileği kırığı olması nedeniyle kask ve dizlik takmamış olmasının yaralanmasına etkisinin olmadığı anlaşıldığından müterafik kusur uygulanması gerektiğine ilişkin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. Kazaya sebebiyet verdiği iddia olunan bilinmeyen aracın ticari araç olup olmadığı da belirsiz olduğu halde yasal faiz uygulanması gerekirken avans faizi uygulanması doğru olmamıştır. Somut uyuşmazlıkta olayın meydana geliş şekli ile davacının yaralanması tek taraflı beyan ile değerlendirilerek karar verilmesi başka bir ifadeyle kazaya sebebiyet verdiği iddia olunan bilinmeyen aracın kusuru ile davacının yaralanması arasında illiyet bağının araştırılmamış olması da eksik incelemeye dayalı olmuştur. O halde mahkemece yapılması gereken, ilgili C.Başsavcılığı soruşturma dosyasındaki tüm belgeler, hastane tedavi belgeleri getirtilip, sürücünün emniyet müdürlüğüne başvuru tarihi, davacının hastaneye götürüldüğü tarih, hastane polisinin aldığı ifade de birlikte değerlendirilmesi ile davacının yaralanması ile anlatıldığı şekilde oluşan trafik kazası arasında illiyet bağı ile bulunup bulunmadığının, davacının … plakalı motosiklete yolcu olması nedeniyle olayın çift taraflı kaza olması nedeni ile kazaya karışan … plakalı motosiklet ve plakası tespit edilemeyen aracın kusur oranlarının belirlenmesi ve olayın oluşuna ilişkin krokili rapor tanzimi için uzman bir bilirkişi eşliğinde olay mahallinde keşif yapılması için talimat yazılması (mümkün olduğu taktirde davacı ve … plakalı motosiklet sürücüsü olay mahallinde dinlenerek), sonucuna göre Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden yaralanma ile kaza arasında illiyet bağının ve kusur tespiti için rapor alınması hususunun düşünülmesi ve sonucuna göre tüm dosya kapsamı değerlendirilerek karar vermekten ibarettir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/03/2021