Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/452 E. 2021/521 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/452
KARAR NO: 2021/521
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 02/10/2018
NUMARASI: 2014/1762 Esas – 2018/906 Karar
DAVA: Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
KARAR TARİHİ: 24/03/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı …’a ait ve davalı … yönetimindeki … plakalı aracın 26.11.2010 tarihinde davacı yönetimindeki … plakalı araca çarparak müvekkilinin yaralanmasına neden olduğunu, davalı sürücünün tam ve asli kusurlu olduğunu, davacının olay nedeniyle sakat kaldığını, 18 aydır geçim sıkıntısı çektiğini, maddi zarara uğradığı gibi psikolojik travma yaşadığını ileri sürerek 20.000,00 TL manevi tazminat ve 18 aylık iş göremeyerek uğradığı 5.000,00 TL zarar tazminatının kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili birleşen dava da vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; Aynı trafik kazası nedeni ile İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/1762 E. nolu davasında müvekkilinin % 26,2 oranında kazanma gücü kaybı olduğunun bilirkişi incelemesi ile tespit edildiğini belirterek 10.000,00 TL iş gücü kaybı zararının, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; Meydana gelen trafik kazasında davalı …’ın kusuru olmadığını, kazanın davacının kusuru sebebiyle gerçekleştiğini, Kartal 8. Sulh Ceza hakimliğinden alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacının faiz başlangıcına ilişkin taleplerinin kabul edilemeyeceğini, davacının manevi tazminat talebinin trafik sigorta poliçesi teminatı dışında olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “I-Maddi tazminat yönünden, 1-Davanın kabulü ile; 86.033,47 TL daimi iş göremezlik tazminatı ile 7.273,29 TL geçici iş göremezlik tazminatnın (davalılar … ve … yönünden 26/11/2010, Davalı Sigorta Şirketi yönünden dava tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, II-Manevi tazminat yönünden, 1-Davanın kabulü ile; 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan 26/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalılardan müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, 2-Davalı Sigorta Şirketi yönünden manevi tazminat isteminin Reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Araç sürücüsü davalı …’i %100 kusurlu gösteren değerlendirmeyi kabul etmediklerini, davacının emniyet kemeri takmamasının kaza neticesini ağırlaştırdığını, aktif dönemde asgari geçim indirimi uygulamasının doğru olmadığını, davacının pasif dönem zararının da en son bilinen asgari ücretin indirimsiz net tutar üzerinden hesaplama yapıldığını, indirimsiz net tutar üzerinden hesap yapılmasının doğru olmadığını, işleyecek dönem kazançlarının, hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan benzer (emsâl) kazanç unsuru birim alınarak, her yıl için %10 arttırılıp %10 iskonto edilmesi, pasif dönem zararının da aynı biçimde hesaplanması gerektiğini açıklayarak kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Şerit ihlalinin … plakalı sigortalı araç sürücüsü tarafından değil, … plakalı araç sürücüsü davacı tarafından yapıldığını, kusur raporunu kabul etmediklerini, geçici iş görmezlik tazminatının tedavi gideri içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, tedavi giderleri kapsamında bulunan geçici iş görmezlik zararından müvekkili sigorta şirketinin değil Sosyal Güvenlik Kurumu’ nun sorumlu olduğunu, Birleşen dava bakımından; Dava konusu kazanın 26.11.2010 tarihinde meydana geldiği dikkate alındığında, kaza tarihinden itibaren 2 yıldan uzun süre geçtiğinden, 19.04.2016 tarihli dava ve 15.03.2018 tarihli ıslaha konu taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının uyuşmazlığın çözümlenmesi için gerekli belgelerle birlikte müvekkil şirkete başvurması gerektiğini, davacının bu özel dava şartını yerine getirmediğini, Asıl davada 9 ay geçici, 9 ay sürekli tazminat hesaplanarak toplam 7.273,29 TL belirlendiğini, birleşen davada ise 6.061,02-TL geçici, 86.033,47-TL sürekli tazminat hesaplandığını, gerekçeli kararda ise 7.273,29 TL geçici, 86.033,47-TL sürekli tazminata hükmedildiği ancak asıl davada hesaplanan 7.273,29 TL geçici iş göremezlik tazminatının 9 ayı sürekli kısım bakımından hesaplanmış olduğunu, o itibarla 7.273,29 TL geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporunun bilinmeyen pasif dönem kısmı, net asgari ücretten AGİ tenzil edilerek hesaplanması gerekirken, indirimsiz net tutar üzerinden hesaplanmış olmasının hatalı olduğunu, ıslaha konu edilen rakam için ancak ıslah tarihi olan 15.03.2018 tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiğini, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden lehe nisbi avukatlık ücreti verilmemesinin doğru olmadığını açıklayarak kararı istinaf etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 26.11.2010 tarihinde davalılardan …’a ait ve davalı … yönetimindeki … plakalı araç ile davacının sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması ile gerçekleşen trafik kazası neticesinde, davacının yaralandığı ve bu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü, yine aynı Kanun’un 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım yapılmamış, kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun ceza zamanaşımı (uzamış zamanaşımı) süresi, olay tarihinden itibaren işlemeye başlar. Sürenin işlemeye başlaması için zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi gerekmez. Ancak zarar ve onun faili, uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmiş ise davanın, öğrenme tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde açılması gerekir. Zararın ve failin uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmesi halinde, tazminat talebinin, öğrenme tarihinden itibaren 2918 sayılı yasanın 109. maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Öğrenme tarihinden itibaren, yeni bir uzamış zamanaşımı süresi işlemez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16/04/2008 Tarih 2008/4-326 E. 2008/325 K.). Eyleme uyan taksirle yaralama suçunun ceza davası zamanaşımı süresi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66/1-e maddesine göre 8 yıl olduğundan açılan dava 8 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir. Somut olayda kaza tarihi 26.11.2010 olduğuna göre, birleşerek görülen davada, dava tarihi olan 19/04/2016 itibariyle 8 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresi de dolmamıştır. Bu hususa değinen davalı sigorta şirketi istinaf talebi yerinde değildir. Dosyada kusur açısından 18/05/2015 tarihli kök rapor, 25/03/2016 tarihli ek rapor ve 26/07/2017 tarihli ATK Trafik İhtisas Dairesi raporu mevcuttur. Her üç raporda da davalı sürücü …’in, %100 kusurlu, davacı sürücü …’nun, kusursuz olduğu kanaati açıklanmış olup, “…’ in … plakalı aracıyla seyrederken direksiyon hakimiyetini kaybederek aracın sağ ön köşe kısımlarıyla, sürücü … idaresindeki … plakalı aracın ön kısımlarına çarpması sonucu, … plakalı arac sürücüsünün şeride tecavüz etme asli kusurunu işlediği” yönünde belirtme içeren kaza tespit tutanağı ile “Davalı sürücü …’ in seyri sırasında yola gereken dikkati vermesi, hızını hava, yol ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara göre ayarlaması, direksiyon hakimiyetine özen göstermesi, istikamet şeridini muhafaza ederek seyretmesi iktiza ettiği halde bahsedilen bu hususlara riayet etmemiş, aracın hakimiyetini sağlayamayarak karşı yön bölümüne geçmek suretiyle şerit ihlali sonucu oluşturduğu kazada; dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı hareketiyle olayda asli ve tamamen kusurlu” olduğu yönündeki ATK raporu da örtüştüğünden bu hususa değinen davalılar vekillerinin istinaf talebi yerinde değildir. Trafik kaza tespit tutanağında davacının emniyet kemeri takılı olup olmadığı belirsiz (4) olarak işaretlendiği, dosya kapsamında da bu yönde bir delil bulunmadığına göre belirlenen tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmayışında bir isabetsizlik bulunmamasına göre müterafik kusura değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi genel şartlar değişikliğinden önce ve halen yürürlükte bulunan KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 27/03/2014 tarih, 2013/ 4616 E. ve 2014/4465 K. sayılı kararında; “2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesi kapsamında kalan tedavi giderlerinden Sosyal Güvenlik Kurumu, yasa kapsamı dışında kalan bakıcı veya tedaviye bağlı sair giderlerden varsa trafik şirketi yoksa Güvence Hesabı ve her iki halde de diğer haksız fiil sorumlularının (işleten ve sürücü gibi) sorumlulukları devam edecektir” yönünde karar vermiş olmasına göre geçici iş göremezlik tazminatına; Birleşerek görülen davada, dava tarihi olan 19/04/2016 itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olmadığından başvuru koşulunun yerine getirilmediğine değinen davalı sigorta şirketi istinaf talepleri yerinde değildir. Haksız fiil sorumlusu olan davalının, zararın tamamı için haksız fiil (kaza) tarihi itibariyle mütemerrit olduğundan davalılar yönünden hükmedilen tazminat yönünden faizin başlangıç tarihi kaza tarihi olacaktır. Mahkemece olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, buna ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. Dosya kapsamından davacının asgari ücretle sürücülük yaptığı anlaşılmakla, ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin aktif dönem için uygulanmasında, pasif devre zararının hesaplanırken asgari geçim indirimsiz asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasında usul ve yasaya aykırılık yok ise de; Bilinmeyen işleyecek devreye ilişkin hesapta esas alınacak gelirlerin, davacının bilinen devreye ilişkin en son gelirinin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilmesiyle belirlenecek değeri olarak esas alınması suretiyle hesap yapılması gerekmekte olup, bilirkişi raporu 3. sayfada hesaplamanın bu şekilde yapıldığı açıklanmış olmakla birlikte, yıllara göre dökümlü hesap yapılmamış olmakla denetime elverişli olmadığından, bu açıdan ek rapor alınmadan karar verilmesi doğru olmamıştır. 25/03/2016 Tarihli kök dosya için alınan kök raporda 26.11.2010 ila 26/08/2011 tarihleri arasında tam maluliyet üzerinden hesaplama ile 6.061,09 TL geçici işgöremezlik hesaplandığı, devam eden 26/08/2011 ile 26/05/2012 tarihleri arasında % 26,2 beden gücü kaybı oranına göre 1.712,20 TL hesaplama yapılarak toplam 7.773,29 TLzarar hesaplandığı, 08/02/2018 tarihli birleşen dosya açısından alınan ek raporda da 26.11.2010 ila 26/08/2011 tarihleri arasında tam maluliyet üzerinden hesaplama ile 6.061,09 TL geçici işgöremezlik hesaplandığı, 26/08/2011 tarihinden itibaren 26/11/2018 tarihine kadar aktif dönem hesaplaması yapılarak sonuçta 86.033,47 TL sürekli iş göremezlik hesabı yapıldığı, bu itibarla 1.712,20 TL miktarlı kabulün mükerrer nitelikte olduğu, 6.061,09 TL geçici işgöremezlik zararına hükmedilmesi gerekirken, 7.273,29 TL geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığından, davalı Sigorta vekilinin bu hususa değinen istinaf talebi yerindedir.Kabule göre de ;Davalı sigorta şirketinden de manevi tazminat talep edilmiş ve talep reddedilmiş olmakla birlikte davalı sigorta şirketi yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı … ve … vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … ve … vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. Vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5- İstinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/03/2021