Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/446 E. 2021/404 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/446
KARAR NO: 2021/404
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 16/10/2018
NUMARASI: 2014/1996 Esas – 2018/1010 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 04/03/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Muris …’ın 27/08/2014 tarihinde davalı … sigortalısı … plakalı araç ile seyir halindeyken aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu aracın savrulduğunu ve takla atarak yoldan çıktığını, neticede hayatını kaybettiğini, muris … kusurlu olsa dahi mirasçılarının üçüncü kişi durumunda olduğundan dolayı davalı … şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebileceğini, sigortaya belirtilen sebeplerden dolayı başvuruda bulunulduğunu ve davalı … şirketi tarafından hasar dosyası açıldığını fakat verilen cevapta sorumluluklarının olmadığı gerekçesiyle talepleri hukuka aykırı olarak reddettiklerini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik her bir davacı için 1.000,00’er TL olmak üzere toplam 3.000,00 TL maddi tazminatın sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı kalmak kaydıyla davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile talebini davacı … için 168.106,34 TL, … için 45.744,92 TL, … için 42.633,16 TL olmak üzere toplam 256.484,42 TL artırmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müteveffanın mirasçılarının 3. kişi olduklarını kabul edilse bile murislerinin tam kusuruyla ölümünde işletenin bu kişilerin zararını tazmin sorumluluğu bulunduğunu kabul etmenin mümkün olmadığını, işletenin sorumlu olmadığı zararlardan işletenin sorumluluğunu teminat altına alan şirketin sorumlu olmasının kabulünün hukuken mümkün olmadığını, müteveffa sürücünün dava konusu zarann meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunu, dava konusu olayda sigortalı aracın sürücüsü tam kusurlu olduğundan tazminat talebi teminat dışı olduğunu, kendi kusuru nedeniyle bulunduğu araçta vefat edenin desteğinden yoksun kalan davacıların tazminat talep edemeyeceğini ayrıca zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının işletenin üçüncü kişilere karşı kusuruyla verdiği zararları teminat altına aldığını davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile; davacı … için 168.106,34 TL, davacı … için 45.744,92 TL, davacı … için 42.633,16 TL olmak üzere toplam 256.484,42 TL’nin 10/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bir kişinin kendi kusuru ile kendi ölümüne sebep olmasından bir başkasının sorumlu tutulamayacağını, destekten yoksun kalanlar desteğin kusuru oranında talep hakkından yoksun olduğunu, müteveffanın sürücü belgesi ve alkollü ise bunun da tespiti gerektiğinde rücu hakkının doğmuş olacağından davacı yana ödeme yapılması halinde bu ödeme yine davacı yandan iade tahsil edileceğini ve alacaklı – borçlu sıfatı birleşmekte olup bu açıdan da sorumluluk doğmayacağından kararın kaldırılması gerektiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/17-1315 E. ve 2017/1239 K. sayılı güncel kararı ile kendi kusuru ile ölümüne sebebiyet veren sürücüden kaynaklı olarak destekten yoksun kalanların tazminat talep edemeyeceği de açıklığa kavuşturulmuş olup kararın bu açıdan da kaldırılması gerektiğini, yerel mahkemece dava tarihinden itibaren faize hükmedildiğini, ancak huzurdaki davanın konusu davacıların gelecekte doğacak olan desteğin zararı olduğunu, gelecekteki bir zarar için bugün faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenle tazminat hesabına göre işleyecek döneme faiz hükmedilmesinin faizin ruhuna aykırı belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Aynı Kanun’un 85/1.maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”, 85/son maddesinde ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” Yukarıda açıklanan kanun hükümlerinden, zorunlu mali sorumluluk sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. maddesinde, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası dışında kalan hususlar düzenlenmiş olup, araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri 92. madde kapsamında yer almamakla birlikte, uygulama ve yargı kararları ile sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir. Araç sürücüsü murisin, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun, gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olduğundan, desteklerinin kusurunun olması davacıların hakkına, etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi mümkündür. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. (Yargıtay 17. HD. 2014/17669 E. 2017/919 K.sayılı kararı, HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1791 esas 2013/74 karar sayılı ilamları). Somut olayda davaya konu trafik kazası 27/08/2014 tarihinde gerçekleşmiştir. Davalı tarafça sigortalı aracın ZMSS poliçesinin başlangıç tarihi ise 18/05/2014 tarihidir. Karayolları Trafik Kanununun 92.maddesinde değişiklik yapan 6704 sayılı Kanun 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, kaza tarihi ile poliçe tarihi, sözü geçen Genel Şartlar ve Kanun değişikliğinden öncedir. Bu durumda kazanın meydana geldiği ve poliçenin tanzim edildiği tarihe göre 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Genel Şartlar’da yapılan değişikliklerin somut olaya uygulanması da mümkün bulunmadığından, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin, HGK kararlarıyla da örtüşen içtihatlarında da vurgulandığı üzere, davacıların sigortalı araç işleteninin mirasçısı olarak değil, destek alacaklısı 3. kişi olarak sürücünün ve işletenin kusuruyla sorumlu tutulmadan talepte bulunabilecekleri sonucuna varıldığından davalı … vekilinin bu yöne değinen istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin gelecekteki bir zarar için bugün faize hükmedilmesi hatalı olduğuna ilişkin istinaf itirazı bakımından ise; 2918 sayılı KTK’nın 99/1. maddeleri ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları`nın B.2. maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde bu tarihte, eğer davadan önce ihbar yoksa en erken dava tarihinde temerrüt gerçekleşmektedir. Davacı vekilinin dava dilekçesi ile sigortaya başvuru tarihinden itibaren yasal faiz talep etmiş ancak ıslah dilekçesinde dava tarihinden yasal faiz talep ettiği belirtmiştir. Bu durumda Mahkemece sigorta şirketine başvurunun reddi tarihinin faiz başlangıcı olarak belirlenmesi doğru değil ise de bu konuda istinaf itirazı bulunmadığı ve davadan önce davacı tarafça sigorta şirketine başvuruda bulunulduğu da görülmekle davalı … vekilinin faize değinen itirazı yerinde değildir.
Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 17.520,45 TL harçtan peşin alınan 4.380,12 TL harcın mahsubu ile bakiye 13.140,33 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.04/03/2021