Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/432 E. 2021/385 K. 03.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/432
KARAR NO: 2021/385
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/09/2018
NUMARASI: 2018/407 Esas – 2018/904 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 03/03/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 06.05.2008 tarihinde … idaresindeki bisiklette yolcu konumunda bulunan müvekkili …’ın plakası ve sürücüsü belirlenemeyen saman yüklü sarı renkli kamyonun çarpması sonucu gerçekleşen trafik kazasında ağır yaralandığını ve sakat kaldığını, Manisa Salihli İlçe Devlet Hastanesi’ nde ve İzmir Yeşilyurt Devlet Hastanesi’ nde tedavi olduğunu, İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Özürlü Sağlık Kurulunun 03.08.2010 tarihli 1087 nolu %7 kalıcı maluliyet raporu bulunduğunu, tüm tedavilere rağmen maluliyetinde artış olduğunu, maluliyetindeki her artışın yeni bir dava sebebi olması nedeniyle, İzmir ATK’ya sevki ile SGK mevzuatına göre maluliyet oranının yeniden hesaplanmasını, kazaya sebebiyet veren kamyonun plakasının ve sürücüsü belirlenemediğinden davalı … nın müvekkilinin mağduriyetini gidermesi gerektiğini, müvekkilinin kaza nedeniyle davalı … Hesabına yaptığı müracaata istinaden 13.10.2011 tarihinde 18.803 TL kısmi ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin gerçek zararın çok altında olduğunu, yapılan ödemenin yetersiz olması ve müvekkilinin maluliyetinin kaza tarihinden itibaren sürekli artış göstermesi sebebiyle davayı açtıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, geleceğe dönük maddi kaybın giderilmesi için 50 TL ve mutad iştigalinden geri kalan ve çalışamayarak gelir kaybına uğrayan müvekkili için davalıdan 50 TL maddi tazminatın davalı … Hesabına başvuru tarihinin 8. işgünü mesai bitimi tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsilini, talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde huzurdaki dava ile konusu, tarafları aynı olan davalar açtığını, 2011/785 E.- 2012/203 K. Sayılı dava, 10.04.2012 tarihinde, 2014/50 E.- 2014/261 K. Sayılı dava, 23.10.2014 tarihinde davalı yana tebliğ edildiğini, huzurdaki davanın olumsuz dava şartı sebebiyle reddinin gerektiğini, davacı yanın, dava öncesi vekil eden kuruma başvuruda bulunmuş olup ödeme yapıldığını ve ibraname alındığını, açılan davanın haksız olduğunu, 2918 sayılı KTK 111. maddesi açık düzenlemesi gereği de hak düşürücü süre sebebiyle reddi gerektiğini, özellikle dava konusu olay ile ilgili olarak davacıya 2011 yılı içerisinde tazminat ödemesi yapılmış olması ve ibranamenin düzenlenmesinin üzerinden yedi seneye yaklaşan süre geçtikten sonra 07.05.2018 tarihinde açılan davanın hak düşürücü ve süre geçtikten sonra açılmış olmasından ötürü reddinin gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davalı vekilinin zamanaşımı itirazının kabulü ile davanın zamanaşımı nedeni ile reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 06.05.2008 tarihinde müvekkilin sevk ve idaresindeki araç ile plakası ve sürücü tespit edilemeyen aracın çarpışmaları sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkilin ağır yaralanarak sakat kaldığını, mağduriyetinin giderilmesi için kazaya sebep olan aracın ZMMS poliçesi bulunmadığından davalı … aleyhine tazminat davası ikame edildiğini, müvekkilin zararının tüm tedavilere rağmen artış gösterdiğini, maluliyetinde “gelişen zarar” bulunduğunu, bu hususun yerel mahkeme tarafından hiçbir şekilde incelenmediğini, davanın 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde açıldığını, salt zamanaşımı nedeniyle davanın reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.İstinafa konu uyuşmazlık, kaza tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı ve 2 yıllık hakdüşürücü sürenin dolup dolmadığı hususlarına dayanmaktadır. Dava dilekçesi davalıya 25/06/2018 tarihinde tebliğ olmuş, davalı vekili 09/07/2018 tarihinde vermiş olduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde ve hak düşürücü süre itirazında bulunmuştur. Somut olayda, yaralamalı trafik kazası 06/05/2008 tarihinde gerçekleşmiş, dava ise 04/05/2018 tarihinde, ön bürodan harç tahsil edilerek açılmıştır. İlk Derece Mahkemesince maluliyete ilişkin herhangi bir rapor alınmamıştır. 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.5237 sayılı TCK’nın 89.maddesinde düzenlenen ve somut olayda eyleme uyan taksirle yaralama suçunun ceza zamanaşımı süresi aynı Kanun’un 66/1-e maddesine göre 8 yıl olduğundan açılan dava 8 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir. Ancak ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır. (Yargıtay HGK’nın 15.11.2000 gün ve 2000/21-1609, 2000/1699 EK sayılı kararı, 17.HD’nin 07.02.2018 tarih, 2016/3768 E. ve 2018/692 K. sayılı kararı).Trafik kazası sonucu bedensel bütünlüğü ihlal olan kişide oluşan zararın, zaman içerisinde niteliği ve kapsamı yönünden bir farklılık oluşuyorsa “gelişen durumun” varlığından söz edilir. Dolayısıyla gelişen durum söz konusu olduğunda, gelişen durumun sona ermesinden itibaren zamanaşımı süresi içerisinde dava açılabilecektir. Somut uyuşmazlıkta gelişen bir durum olmadığının kabul edilmesi halinde olay tarihi ile dava tarihi dikkate alındığında, 8 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu kabul edilmelidir.Bu durumda, davacıdaki yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı gelişen bir durum olup olmadığı, varsa hangi tarihte gelişen durumun sona erdiği, diğer bir anlatımla, daimi iş gücü kaybının kesin olarak belirlenebilmesi için tedavilerinin ne zaman sona ereceği ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebileceğinin, zamanaşımı başlangıç tarihinin tespiti açısından önem arz etmektedir.Bu doğrultuda İlk Derece Mahkemesince Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’ndan, dosyada bulunan kaza nedeniyle davacının gördüğü tedavilere ilişkin tüm belgeler, raporlar ve tedavi evrakları incelenmek suretiyle ve davacıda bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, davacının yaralanması nedeniyle kazadan sonra gelişen bir durum olup olmadığı, maluliyetin gelişen bir durumdan ortaya çıkıp çıkmadığı, hangi tarihte maluliyet durumunun saptanabilir olduğu, tedavilerinin ne zaman sona ereceği, vücut çalışma gücü kaybının hangi tarihte kesin olarak belirlenebilir duruma geldiği konusunda değerlendirme içeren rapor alındıktan sonra, gelişen durumun olup olmadığı da dikkate alınarak, davaya karşı ileri sürülen zamanaşımı defi’nin ve hakdüşürücü sürenin buna göre değerlendirilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.03/03/2021