Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/392 E. 2019/173 K. 14.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/392
KARAR NO : 2019/173
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 26/06/2018
NUMARASI : 2017/553 Esas – 2018/692 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/02/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, dava dışı …’a ait ve davalıya sigortalı … plakalı araç ile dava dışı …’a ait … plakalı aracın 29/10/2015 tarihinde çarpışarak trafik kazası meydana geldiğini, bu kazada davalının sigortalı olan … plakalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, kaza nedeniyle … plakalı araçta değer kaybı meydana geldiğini, dava dışı …’ın trafik kazasından kaynaklanan tüm talep haklarını müvekkiline temlik ettiğini, bu sebeple fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 300,00 TL değer kaybı bedeli ile 354,00 TL ekspertiz ücretinin kaza tarihinden veya ihtar tarihinden itibaren işleyecek ticari işlerde uygulanan en yüksek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın “aktif husumet yokluğu” nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114/1-(d) ve 115/2.maddesine göre davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili, kanunen geçerli temlik sözleşmesi yapıldığını, karara konu temlik sözleşmesi aranan şartları haiz olduğundan geçerli bir temlik sözleşmesi olduğunu, gerek 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun alacağın devrine yönelik maddeleri gerekse Yargıtay kararlarından da görüleceği üzere araçta oluşan değer kaybı alacağının devrine yönelik engel bulunmadığını, yapılan temlikin sigortacılık faaliyeti olmadığını, davalı vekili tarafından dahi temlik sözleşmesinin geçersiz olduğuna yönelik itirazda bulunulmadığı, davalı vekilince itiraz edilmemiş bir husus hakkında inceleme yapılmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava değer kaybı için maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183/1. maddesine göre; Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Aynı Kanun’un 184/1.maddesi ile alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır.Alacağın temliki, bir alacağın alacaklı tarafından bir başka kimseye devredilmesidir. Bu suretle borç münasebetinde alacaklının şahsında bir değişiklik vuku bulmakta, eski alacaklının (temlik edenin) yerini yeni alacaklı (temellük eden) almaktadır. Aynı zamanda, temlik edilen alacak eski alacaklının malvarlığından çıkarak yeni alacaklının mamelekine dâhil olmakta, alacağı talep etmek hakkı da yeni alacaklıya intikâl etmektedir. Alacağın temliki ile asıl haktan ayrı yalnız başına başkasına devredilemeyen dava hakkı da devredilmiş olur. Bu anlamda davada taraf sıfatı da temlik alanda olmaktadır (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 21.02.2017 tarih, 2016/13540 E. ve 2017/1715 K. sayılı kararı).Somut uyuşmazlıkta; dava dışı araç sahibi ile davacı arasında yazılı olarak yapılan temlik sözleşmesi ile TBK’nın 183. vd. maddeleri hükümleri uyarınca dava dışı araç sahibinin aracının hasara uğraması nedeni ile davalıdan talep edebileceği değer kaybı alacağı davacıya temlik edilmiştir. Anılan yasa hükmüne göre, “kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir”. Davacı …. San ve Tic. Ltd. Şti.nin temlik aldığı alacak bakımından kanunda belirtilen devir engellerinin bulunduğundan söz etme olanağı yoktur. Davacının temlik işlemi, haksız fiilden doğan alacağın devri niteliğinde olup mahkeme gerekçesinde ifade edildiği üzere “açıkça bir sigortacılık faaliyeti” şeklinde değerlendirilemez. Temlikin geçerliliği için, devredilecek alacak hakkının hukuki sebebinin bir önemi olmadığı gibi alacak hakkının çekişmeli olması da temlike engel değildir. Bu durumda dava dışı araç malikinin hak ve alacaklarını hukuken geçerli temlik sözleşmesi ile alan davacı, taraf sıfatını kazanmıştır. Mahkemenin aksi yöndeki gerekçesinin yasal bir dayanağı bulunmayıp davacı vekilinin aktif taraf sıfatına ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmüştür. Bunun yanında; bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi, kural olarak o hakkın sahibine aittir. HMK’nın 114/1-d maddesi ile “Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları” dava şartları arasında gösterilmiş ise de taraf sıfatı, usul hukukuna değil, maddi hukuka ilişkin bir sorun olması itibarıyla dava şartı değildir. Taraf sıfatının (davacı bakımından, aktif husumet ehliyetinin) yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için bir itirazdır. Diğer bütün itiraz hallerinde olduğu gibi, sıfat yokluğu da ancak dava dosyasından anlaşılabildiği ölçüde hakim tarafından kendiliğinden gözetilir. Ancak sıfat yokluğunun resen gözetilmesi, onun dava şartı olmasını gerektirmez. Mahkemenin karar gerekçesinde davacının hukuki durumu, aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı yönüyle tartışılıp “taraf sıfatının” bulunmadığı açıklanıp aynı gerekçe içeriğinde de çelişki yaratılarak “taraf ehliyetinin bulunmadığı” ifade edildikten sonra, hüküm fıkrasında taraf sıfatı ile ilgili olmayan HMK’nın 114/1-d maddesi uyarınca davanın reddine karar vermesi isabetli olmamıştır. Bu durumda, yukarıda açıklanan nedenlerle, temlikin geçerli olduğu kabul edilerek işin esasına girilip iddia ve savunma doğrultusunda inceleme ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, davacı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olduğu sonucuna ve buna göre aşağıdaki karara varılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken harç davacı vekili tarafından peşin yatırıldığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
4-Davacı istinaf başvuruları nedeniyle yaptıkları yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
7- İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/02/2019.