Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/37 E. 2021/566 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/37
KARAR NO: 2021/566
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 25/09/2018
NUMARASI: 2016/453 Esas – 2018/932 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … şirketine zorunlu trafik mali mesuliyet sigortası yaptırılan … plakalı aracın 24.08.2011 tarihinde sebep olduğu kaza sonucu müvekkilinin yaralandığını ve sürekli malul duruma düştüğünü, müvekkilinin sürekli maluliyet (efor kaybı, işgücü kaybı)-geçici işgöremezlik-bakıcı gideri ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerini ve sair maddi zararları ödemekle yükümlü olduğunu bildirerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın tahsile yönelik belirsiz alacak davası olarak kabul edilerek şimdilik, müvekkilinin uğradığı daimi maluliyet (efor kaybı – sürekli işgöremezlik) tazminatı, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri ile bakıcı gideri ve geçici işgöremezlik tazminatlarının karşılığı olmak üzere 5.000,00 TL maddi tazminatın kazanın sigorta şirketine ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü sonra başlamak üzere yasal faiz işletilmesine, bu mümkün olmadığı takdirde dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kazaya karıştığı ifade edilen … plakalı aracın, müvekkili şirket tarafından sigortalı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin sorumluluğunun trafik poliçesindeki limitler ve sigortalı araca atfedilebilecek kusur ile sınırlı olduğunu, yapılacak yargılamada araçların kusur durumlarının tespit edilmesi gerektiğini, davacı yanın tedavi taleplerinin SGK’ya yöneltilmesi ve kaza ile illiyet bağı bulunan maluliyet oranının belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının davasının kısmen kabulüne, 47.391,27 TL’nin 22/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunda özellikle kusura ilişkin açıklamaların denetime elverişli olmadığını, çarpma noktasının her iki yanı kaldırım olan düz bir yol olduğu halde kavşak olarak belirtildiğini, çarpma noktasında birleşen bir yolun söz konusu olmadığını, olay yerinin kavşak olarak nitelenmiş olmasının tarafların kusur durumun tamamen değiştirecek hatalı bir değerlendirme olduğunu, itirazda bulunduklarını ancak dosyanın ek rapora dahi gönderilmeksizin hüküm kurulduğunu, davacı küçüğün kaldırımdan aniden yola fırlaması sonucu mesafe olmadığından sigortalı araç sürücüsünün durmasının mümkün olmadığını, bu durumun kavşakta karşıdan karşıya geçme olarak nitelenemeyeceğini, savcılık dosyasında tarafların uzlaşma tutanağı imzaladıklarını, olay tarihinden yaklaşık yıl gibi bir sürenin geçtiğini, bu süre zarfında olay yerinin nasıl değiştiği, ne gibi yol-asfalt vs. işlem yapıldığının bilinemeyeceğini, ayrıca çarpma noktasının tek başına davacı tarafından gösterilen yer olarak kabulünün de mümkün olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından; 24/08/2011 tarihinde davalı … şirketine kaza tarihini kapsar şekilde trafik sigortalı dava dışı sigortalının sevk ve idaresindeki … plakalı aracın yaya olan davacı çarpması ile gerçekleşen trafik kazası neticesinde, davacının yaralandığı ve bu yaralanma nedeniyle maddi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Kazaya ilişkin kaza tespit tutanağı düzenlenmediği gibi soruşturma kapsamında da olay yeri krokisinin düzenlenmemiştir. Cumhuriyet Savcılığı tarafından şikayet yokluğu nedeni kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş olup savcılık soruşturma dosyasında kusura yönelik bir inceleme yapılmamıştır. Mahkemece kusur bilirkişisine yerinde inceleme yetkisi verilmiş düzenlenen bilirkişi raporunda kazanın çarpma noktasının … caddesi-… Çıkmazı Sokak kavşağı ile … caddesi- … Çıkmazı Sokak kavşağı arasında kaldığı kabul edilerek değerlendirme yapılmıştır. Bilirkişi tarafından tespit edilen kaza mahallinin kaza tespit tutanağı bulunmadığı için denetlemesi yapılamamaktadır. Mahkeme huzurunda keşif yapılıp kaza mahalli tespiti yapılmamıştır. Tarafların kusur durumunun tespiti için çarpma noktasının tam ve eksiksiz tespiti önem taşımaktadır. Davalı tarafından çarpma noktasının tespitine itiraz edilmiş olması karşısında mahkemece çarpma noktası tam olarak saptanmadan eksik incelemeye dayalı olarak karar vermesi doğru olmamıştır. O halde mahkemece yapılması gereken, kazanın gerçekleştiği yerin tam olarak saptanması ve bu saptamaya göre aracın ve yayanın pozisyonuna göre kusur oranlarının belirlenmesi için başka bir kusur bilirkişi refakatiyle olay yerinde keşif yapılarak, kusur raporu alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi olmalıdır. Kabule göre de dosya kapsamında bulunan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/52142 Soruşturma dosyası kapsamına göre, şüpheli hakkında taksirle bir kişinin yarlanmasına neden olmak suçundan müştekinin velisi …’ın şikayetçi olmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, ekli olan uzlaşma teklif formuna göre ise uzlaşma teklifini kabul ettikleri ancak uzlaşma tutanağı bulunmadığından uzlaşma sağlanmadığı anlaşılmaktadır. Şikayetten vazgeçme nedeniyle takipsizlik kararı verildiğinden artık uzlaşma hükümleri uygulanamayacağı gibi taraflar uzlaşma teklifini kabul etmekle birlikte aralarında düzenlenmiş bir uzlaşma tutanağı bulunmadığına, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 73/7. maddesi gereğince, davacının suça ilişkin şikayetten vazgeçme beyanında, şahsi haklarından da vazgeçtiğini açıkça ifade etmediği gözetildiğinde, şikayetten vazgeçme beyanının eldeki davayı açmaya engel teşkil etmeyeceğine göre davalı vekilinin bu yöne değinen istinaf başvurusu yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/03/2021