Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3682 E. 2021/2170 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/3682
KARAR NO: 2021/2170
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 26/09/2019
NUMARASI: 2015/1228 Esas – 2019/800 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 16/12/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesi ile; 07.09.2014 tarihinde sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracıyla …, … Caddesine döndüğü sırada davacının sevk ve idaresindeki aracıyla çarpışması sonucu yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, davacının kaza sebebiyle ciddi oranda sakatlandığını, kazanın oluşunda kusurlu olan … plakalı aracın geçerli poliçesi olmadığından …nın tazminatı gerektirir derecede kusurlu olduğunu, davacının geçici ve kalıcı maluliyetten dolayı ve geleceğe dönük ciddi bir kazanç mahrumiyetinin söz konusu olduğunu, Orhanbeyli Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/1123 no.lu soruşturması açıldığını, davacının Cihanbeyli Devlet Hastanesi, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesinde tedavi gördüğünü belirterek fazlaya ilişkin tüm haklan saklı kalarak, 100,00 TL geçici ve 100,00 TL kalıcı iş göremezlikten ileri gelen 200,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden, aksi halde dava tarihinden işleyecek ticari faiziyle veya yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile talebini 69.837,10 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Davalının sorumluluğundan bahsedebilmek için öncelikle trafik sigortası bulunmadığı iddia edilen tescilsiz aracın, trafik sigortası yaptırma zorunluluğu bulunan motorlu taşıtlardan olup olmadığının tespiti gerektiğini, aksi halde …nın sorumluluğundan söz edilmeyeceğini, kazaya sebebiyet veren aracın kaza tarihini kapsar şekilde geçerli bir trafik sigorta poliçesi olup olmadığının tespiti gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğunun kaza tarihi itibari trafik poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kazanın meydana geliş şeklinin, kusur durumunun ve maluliyet derecesinin tespit edilmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik zararının teminat içinde olmadığını, dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının davasının kabulüne; 61.911,70 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 7.925,40 TL geçici iş göremezlik tazminatının kaza tarihi olan 07/09/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan sorumlu olduğu limit dahilinde tahsili ile davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kaza tarihinin 07.09.2015 olduğunu 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren trafik sigortası genel şartlarının işbu davada uygulanması gerektiğini, davacının kalıcı maluliyetinin kesin olarak tespiti için geçmesi gereken süreye de uyulmadığını, davacının tüm tedavileri tamamlandıktan sonra sakatlığın 12 ay boyunca stabil ve kalıcı olması gerektiğini, maluliyet oranının tespiti için Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre rapor alınması gerektiğini, geçici işgöremezlik tazminatının Trafik Sigortası Genel Şartları hükümlerine göre teminat dışı haller arasında sayıldığını, bu nedenle geçici işgöremezlik zararından müvekkil kurumun sorumluluğu bulunmadığını, davacının kask takmaması nedeniyle hükmedilen tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği halde yapılmadığını ancak dava tarihinden itibaren ve ancak yasal faiz oranlarına hükmedilmesi gerekirken kaza tarihinden itibaren faize hükmedildiğini belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 07.09.2015 tarihinde dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki sigortasız … plakalı motosiklet ile davacının sevk ve idaresindeki plakalı motosikletin çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı, bu yaralanması nedeni ile davacının geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı talep ettiği anlaşılmıştır. 2918 sayılı KTK 98. maddesinde SGK’nun sorumlu olduğu tedavi giderleri açıkça sayılmış olup bu giderler kapsamında geçici iş göremezlik tazminatının bulunmadığı açıktır. Yeni Genel Şartların A.5.b maddesinde açıklanan sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmesi ile aynı yönde değişiklik 2918 sayılı KTK’da yapılmadığından Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararı gereğince yeni Genel Şartların A.5.b maddesi sigorta şirketinin sorumluluğunu daraltan nitelikte olduğundan uygulanamayacaktır. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik zararının poliçe teminatı kapsamında olmadığına yönelik istinaf talebi yerinde değildir. Davalı vekilinin müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği yönündeki istinaf itirazının incelenmesinde; trafik kaza tespit tutanağından davalı sürücünün kask takmadığı anlaşılmakta ise de ATK’dan alınan maluliyet raporuna göre davacının bacağından yaralandığı ve “trafik kazasına bağlı sol diz hareket kısıtlılığı arızasının” bulunduğu tespit edilmiştir. Bu durumda, davacının kask takmaması zararın artmasına neden olmadığına göre mahkemece tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmamış olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından istinaf itirazı yerinde değildir. KTK’nın 99.maddesine göre, ZMSS Genel Şartları ile belirlenen belgeler ile birlikte sigorta kuruluşuna başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafça, davadan önce davalı …na herhangi bir başvuru yapılmamıştır. Bu durumda, davalı dava tarihinde temerrüde düşmüş olacağından faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olması gerektiği gözetilmeksizin kaza tarihi olarak belirlenmesi doğru olmamıştır. Davalı vekilinin bu yöne değinen istinaf itirazı yerindedir. Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 01.09.2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine, 01.06.2015 tarihinden sonra da Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/3010 E. ve 2021/1556 K., 2021/768 E. ve 2021/2172 K., tarih, 2020/835 E. ve 2021/2735 K., 2018/3614 E. ve 2020/3544 K., 2018/3470 E. ve 2020/153 K.sayılı kararları). Somut olayda, mahkeme tarafından hükme esas alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 06/06/2018 tarihli maluliyet raporunun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlendiği, kaza tarihine göre uygulanması gereken Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmediği anlaşıldığına göre davalı vekilinin istinaf itirazı yerindedir. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken, ATK’dan, kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmeliği” hükümlerine uygun olarak davacıda var olduğu ileri sürülen yaralanmaya bağlı geçici iş göremezlik oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise süresi, kalıcı iş göremezlik durum ve oranının ne olduğu ve tespit edilecek maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmadığı konularında, dosya içerisinde bulunan tedavi evrakları ile dosyada mevcut olan taraflarca sunulan delilleri de irdeler biçimde denetime elverir nitelikte ek maluliyet raporu alınması; Tespit edilecek maluliyet oranına göre ilk rapor tarihi itibariyle aktüer bilirkişiden ek rapor alınması ve sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/12/2021