Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3603 E. 2022/62 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/3603
KARAR NO: 2022/62
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 30/04/2019
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 20/01/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 12.12.2018 tarihinde saat 23:59 sularında sürücü …’ın yönetimindeki … Plakalı aracı ile Aydın İli, Çine İlçesi’nde … Mahallesi … Bulvarı’nda Muğla istikametinden Aydın istikametine seyrederken otogar kavşağına geldiğinde, otogar istikametinden … Sokak istikametine karşıdan karşıya geçmek isteyen bisiklet sürücüsü …’ın bisiklet ön tarafından, otomobilin ön kısmıyla çarpması sonucu müvekkilinin ağır yaralandığını, bu kazanın oluşumunda sürücü …’ın asli ve tam kusurlu olduğunu, diğer sürücü …’ın ise herhangi bir kusurunun olmadığının tespit edildiğini, olay sonrası müvekkili …’ın Çine Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığını ve tedavi altına alındığını, belirli periyotlarda tedavilerine aynı hastanede ve Aydın Devlet Hastanesi’nde tedavisine devam edildiğini ve kendisine oluşan maluliyete ilişkin Konya Devlet Hastanesi’nden engelli sağlık kurulu raporu aldığını, müvekkilinini maluliyetinin sürekli ve engelli sağlık durumunun %19 olduğunun tespit edildiğini, olaya ilişkin Çine Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2008/2126 Soruşturma ve 2008/1152 Karar nolu dosyası ile soruşturma yapıldığını, olaydan bir süre sonra davalı ….’ye başvuru yapıldığını ancak başvurularının zamanaşımı nedeniyle reddedildiğini şifahen bildirdiğini, yazılı cevap vermesi için 20.02.2018 tarihinde başvuru yapıldığını, müvekkilinin maluliyetinin sürekli olduğunu belirterek tahkikat sonucunda müvekkilinin zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere 500 TL geçici ve 4.500 TL sürekli iş göremezlik olmak üzere toplam asgari 5.000 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine, aksi takdirde esastan reddine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesi gerektiğini belirterek başvurunun reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın zaman aşımı nedeniyle usulden Reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davanın 2918 sayılı KTK’nın 109/1 maddesinde belirtilen 2 ve 10 yıllık zaman aşımı süresinde açılmış olduğunu, yerel mahkemece belirtilen 2 yıllık zamanaşımı süresinde dava açılmaması nedeni ile davanın reddine, bedensel zararlarda zamanaşımının başlangıcı, olay tarihi ya da tazminat sorumlusu ile zararın öğrenilme günü değil, sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporun ortaya çıktığı ve öğrenildiği tarih olduğunu, sürekli iş göremezlik oranında her artışın ayrı bir olgu olduğunu, her birinin öğrenme gününden başlayarak yeni bir zamanaşımı işlemeye başlayacağını, her yeni olgu, yeni bir dava konusu olduğunu, yerel mahkeme tarafından uzamış ceza zamanaşımı süresinin kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedeni ile uygulanamayacağı yönündeki değerlendirmesinin kanuna aykırı olduğunu, 05.12.2016 tarihli Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen sürekli rapor ile net bir şekilde zararın öğrenildiğini, 2 yıllık zamanaşımı süresinin 05.12.2016 tarihinde başlayacağını, dava 29.11.2018 tarihinde açılmış olduğundan hem 05.12.2016 tarihinden itibaren başlayan 2 yıllık hem de herhalükarda kaza tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmediğini belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 12.12.2008 tarihinde sürücü …’ın yönetimindeki … plakalı aracı ile karşıdan karşıya geçmek isteyen bisiklet sürücüsü davacı …’a bisikletinin ön tarafından çarpması sonucu davacının yaralandığı, davacının bu yaralanması nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı talep ettiği anlaşılmıştır. 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” denilmektedir. Aynı Kanunun 109/2. maddesinde ise, “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Zararın ve failin uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmesi halinde, tazminat talebinin, öğrenme tarihinden itibaren 2918 sayılı yasanın 109. maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Öğrenme tarihinden itibaren, yeni bir uzamış zamanaşımı süresi işlemez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16/04/2008 tarih, 2008/4-326 E. ve 2008/325 K.sayılı kararı). Haksız fiile dayanan tazminat isteminde zamanaşımının işlemeye başlayacağı tarih, zararın ve zarar sorumlusunun öğrenildiği andır. Zararın öğrenilmesi kavramıyla kastedilen ise haksız fiil nedeniyle oluşan bedensel zararın kapsamının öğrenilmesi olup, bu bedensel zararın sebep olacağı maluliyet oranının belirlendiği tarihin, zararın öğrenilmesi kavramına bir etkisi yoktur. Bedensel zararın (yaralanmanın) gerçekleşmesi ve bu yaralanmayla ilgili tedavinin tamamlanması ile zararın kapsamının belli olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/4765 Esas ve 2021/7355 Karar sayılı kararı). Konuya ilişkin Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2013/2878 Esas ve 2014/3289 Karar sayılı kararında da “Öğreti ve uygulamada kabul edilen genel kurala göre, zarar görenin zararı öğrenmesinden amaç, zararın mahiyeti (kapsamı) ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, davayı ciddi ve objektif şekilde desteklemeye ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olmasıdır. Eğer zararın kapsamını belirleyici husus “gelişmekte olan bir durum” ise zamanaşımı bu gelişme sona ermedikçe işlemeye başlamaz. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki “gelişen durum” aynı olaya ilişkin olarak zaman içinde zararın artması veya yeni zararların doğması halidir. Bundan ayrı, zarar görenin kendi imkanlarıyla ya da başkasının yardımıyla zarar verici fiilin sonuçlarının gidişini ve kesinleşen durumu değerlendirebilmesi gerekir. Özellikle, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belli bir açıklığa kavuşmaktadır. Zararın mahiyet ve şümulü hiç anlaşılmadan mutlaka haksız eylem tarihinden itibaren dava açılması gerektiği yolundaki bir görüş, “zararı öğrenme” kavramına uygun düşmez. Nitekim, İsviçre Federal Mahkemesi kararları ve öğretide, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararlarda zamanaşımı süresinin ancak kesin teşhisten, özellikle sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporun öğrenilmesinden sonra başlayacağı kabul edilmektedir.” şeklinde karar verilmiştir (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2020/1286 Esas ve 2020/4098 Karar sayılı kararı). Somut olayda davacı, 12/12/2008 tarihinde gerçekleşen kazada yaralanmıştır. Dava dilekçesinde davacının tedavisine belirli periyotlarda tedavilerine Çine Devlet Hastanesinde ve Aydın Devlet Hastanesinde devam edildiği ve kendisinde oluşan maluliyete ilişkin Konya Devlet Hastanesinden engelli sağlık kurulu raporu alındığı açıklanmıştır. Davacı hakkında Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen 05/12/2016 tarihli engelli sağlık raporunda tedavi süreci yapılan ameliyatlar açıklanmış ve tedavinin sonlandığı belirtilerek maluliyet oranı belirlenmiştir. Bu durumda davacının zararın kapsamını tedavinin sonlandığını açıklayan bu rapor tarihi ile öğrendiği ve öğrenme tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde (aynı zamanda 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde) 29/11/2018 tarihinde dava açıldığından yazılı şekilde karar verilmiş olması eksik incelemeye dayalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/01/2022