Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3567 E. 2022/92 K. 24.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/3567
KARAR NO: 2022/92
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 23/09/2019
NUMARASI: 2013/350 Esas – 2019/792 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 24/01/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 17/05/2013 tarihinde dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile müvekkilinin … plakalı araç ile kazaya karıştığını, meydana gelen trafik kazası neticesinde araç içerisinde bulunan davacının eşi … ve yengesi …’nun hayatını kaybettiğini, … ile müvekkili …’nın ise yaralandığını, kazaya karışan … plakalı aracın trafik sicilinde … A.Ş adına kayıtlı, davalılardan … A.Ş.’nin teşebbüs sahibi olarak taşıma işlerinde kullanıldığını, davalı … Sigorta A.Ş’nin ise zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğunu, kazadan sonra müvekkilinin eşi vefat ettiğinden eşinin desteğinden yoksun kaldığını ayrıca kendisinin de bir süre çalışamaz hale geldiğini belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak ilk aşamada, …’nın ölümü nedeni ile destekten yoksun kalma maddi zararının 40.000,00 TL’lik kısmının davalı … A.Ş yönünden olay tarihi 14/05/2013 tarihinden, davalı … Sigorta A.Ş yönünden de dava tarihinden itibaren işleyen değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davacı …’nın bedensel zarar nedeniyle maddi zararının 5.000,00 TL’lik kısmının davalı … A.Ş yönünden olay tarihi 17/05/2013 tarihinden, davalı … Sigorta A.Ş yönünden de dava tarihinden itibaren işleyen değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının başkasının bakım ve yardımına muhtaç kalması nedeni ile 25.000,00 TL, karısı …’nın ölümü nedeni ile 100.000,00 TL, yengesi …’nun ölümü ve …’nun ağır şekilde yaralanması nedeni ile 15.000,00 TL olmak üzere toplam 140.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden işleyen değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalı … A.Ş ‘den tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiş ise de, yargılamanın devam eden aşamasında davacı vekili ile akdedilen 26.03.2014 tarihli protokol çerçevesinde sulh olunduğunu, taraflarınca da, hiçbir vekâlet ücreti ve yargılama gideri talepleri olmadığını belirterek başvurunun reddini talep etmiştir. Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; Olay günü polis memurlarınca tanzim edilmiş olan trafik kazası tespit tutanağında belirtilen kusur oranlarının ya da kusura yönelik olarak atıf yapılan kanun maddelerinin hukuken geçerli bir yönünün bulunmadığını, tespit tutanağının olayın nerede, ne zaman ve nasıl gerçekleştiğine ilişkin nihai bir şekilde olmayıp, yalnızca kanaat oluşmasına yardımcı niteliği haiz bir belge olduğunu, kusur oranlarının uzman bilirkişilerce tespitinin gerektiğini, davacının talep ettiği tazminat miktarlarının son derece fahiş olduğunu, zararın bilirkişilerce tespit edilmesi gerektiğini hatta Adli Tıp Kurumundan bu konuda rapor alınması gerektiğini, kazadan sonra davacıya yapılan tıbbi müdahalenin yanlış uygulanma olasılığının bulunduğunu, davacının müteveffa …’nın desteği ile yaşadığını ispat etmesi gerektiğini, davacının eşi dışındaki yakınlarından dolayı istemiş olduğu tazminat taleplerinin değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkili şirkete yöneltilecek her türlü talebin öncelikle sigorta şirketlerince karşılanması gerektiğini, davanın ayrıca kasko şirketine de ihbar edilmesi gerektiğini, davacının meydana gelen kazadan dolayı sigorta şirketlerinden ve dahası SGK’dan daha önce herhangi bir ödeme alıp almadığının araştırılması gerektiğini, davalı sigorta şirketi tarafından davacıya ödeme yapıldığının dava dilekçesi ile ikrar edildiğini, hesaplanacak olan tazminatta bu tutarların da dikkate alınması gerektiğini, davacının tüm taleplerine avans faizi işletilmesi talebinin hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davalı … Sigorta A.Ş. hakkında açılan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Davalı … A.Ş. hakkında açılan dava yönünden; Destekten yoksun kalma tazminatı ve iş göremezlik tazminatı taleplerinin dava ve ıslah dilekçelerine göre kabulü ile 4.458,95 TL iş göremezlik tazminatı ve 53.677,13 TL destekten yoksun kalma tazminatı toplamı 58.136,08 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalı … A.Ş’den alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü kısmen reddi ile 40.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 17/05/2013 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalı … A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Maluliyet oranlarının kazadan kaynaklı olup olmadığı belli olmadığını, Karayolları Genel Müdürlüğü’ne izafe edilecek kusur bulunup bulunmadığı araştırılmadığını, davacının maluliyet oranının tespitinde şahsın kaza öncesi mevcut bir hastalığı/sakatlığı olup olmadığının tespitinin yapılmadığını, davacının müteveffa …’nın desteği ile yaşadığını ispat etmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. İstinaf aşamasında davalı … A.Ş. vekiline gerekçeli kararın 04/11/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı … A.Ş. vekili tarafından 07/11/2019 tarihinde istinaf başvurusunda bulunulduğu, 16/12/2019 tarihinde ise istinaf süresi geçtikten sonra ek istinaf dilekçesi verilmiş ise de istinaf dilekçesinde ileri sürülmeyen hususların süresinden sonra verilen ek istinaf dilekçesi ile ileri sürülmesi mümkün değildir. Bu nedenle süresinde olmayan ek istinaf dilekçesi değerlendirmeye alınmamıştır. Dava, ölümlü ve yaralamalı trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Somut olayda İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulunun maluliyet raporunun dosya kapsamı ve davacının kaza nedeniyle düzenlenen tüm tıbbi belgeleri de incelenerek maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına göre davalı vekilinin maluliyet raporuna ilişkin tüm istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Destekten yoksun kalma tazminatı, TBK’nın 53/3. maddesinde, ölüm halinde uğranılan zararlar gösterilmiştir. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır (Yargıtay 17. HD. 2014/17669 E. 2017/919 K.) (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1791 esas 2013/74 karar sayılı ilamları). Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarında sahip oldukları sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmeleri için muhtaç oldukları paranın ödettirilmesidir. Yani, haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse, TBK’nun 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Destek kavramı, gerçekleşmiş veya gerçekleşmesi umulan bir bakım ilişkisini gösterir. Eylemli ve düzenli olarak bir kimsenin geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak biçimde ona yardım eden veya olayların olağan akışına göre eğer ölüm gerçek1eşmeseydi az veya çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. Bu manada, bir başka kişiye fiilen bakan, onu geçindiren veya ileride bakma, geçindirme ihtimali bulunan kişi, destektir. İlk durumda eylemli destek, ikinci durumda ise varsayımsal (farazi) destek kavramı söz konusudur. İfade olunan bu hususlar, gerek öğretide gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edilmiş olup, destek kavramının sadece mali olarak yardımı ifade etmediği, bakım ve hizmet etmek suretiyle sağlanacak katkıyı da kapsadığı genel olarak kabul edilmektedir. Bu açıklamalar ışığında davacı ile desteği olan müteveffa eşinin hayatın olağan akışı içerisinde birbirlerinin desteği olacağı nedenle İlk Derece Mahkemesince davacı eş yararına destekten yoksun kalma tazminatı hükmedilmesinde usul, Yasa ve Yargıtay içtihatlarına aykırılık yoktur. Bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamından hükme esas alınan kusur raporunun raporun istinaf talep eden davalıya HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile 06/07/2015 tebliğ edildiği halde davalının süresi içerisinde rapora itiraz etmediği, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinin süresinden sonra 14/09/2015 tarihinde verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde kusur oranları bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden kusura ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle; davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … A.Ş. vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 3.971,27 TL harçtan peşin alınan 1.631,52 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.339,75 TL harcın davalı … A.Ş.’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.24/01/2022