Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3564 E. 2020/93 K. 24.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/3564
KARAR NO : 2020/93
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 05/11/2019
NUMARASI : 2019/1547 Hakem Kar. Saklama – 2019/1547 Karar
(İtiraz Hakem Heyetinin 18/10/2019 tarih-2019/İHK-14121)
DAVA: Maluliyet Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/01/2020
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili başvuru dilekçesinde özetle; 14/02/2018 tarihinde … plakalı araç ile … plakalı araçların yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası yaptığı, bu kazanın oluşmasında sigortalı aracın asli ve tam kusurlu olduğu, müvekkilinin bu kaza nedeniyle %26 oranında malul olduğu, 30 gün süre ile geçici iş göremezlik durumda kaldığı, sigorta şirketince 20/02/2019 tarihinde 23.569,92 TL tazminat ödemesi yaptığı ancak yapılan ödemenin eksik olduğu sigorta şirketinin ayrıca müvekkilinin tedavi amaçlı yol giderinden de sorumlu olduğun, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları ile taleplerini ıslah etme hakları saklı kalmak kaydıyla %26 maluliyet oranına göre bakiye sürekli iş göremezlik tazminatı için 1.800,00 TL daimi maluliyet zararı, 1.000,00 TL geçici iş göremezlik zararı, 1.000,00 TL yol gideri, D.E Üniversitesi Adli Tıp raporu ücreti olan 1.200,00 TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL (ıslah ile 173.206,00 TL) ‘nin sigorta şirketine ilk başvuru tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zorunlu arabuluculuk başvurusunun yapılmadığını, maluliyet oranı sabitleşmeden verilen rapor üzerinden yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu 1 yıl süre beklenilmesi gerektiğini, dosyada mübrez maluliyet raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, tek taraflı talep üzerine alınan rapor ile maluliyet oranı tespiti yapılmasının hatalı olduğunu, yürürlükte ki mevzuat ve genel şartlara göre geçici iş görmezlik, yol gideri ve tedavi giderlerinin poliçe teminatı kapsamı dışında olduğunu, dosyada kusur raporu alınmadan yapılan tazminat hesaplamasının eksik inceleme olduğu SGK’dan ve aile ve sosyal politikalar bakanlığından gelir sağlanıp sağlanmadığının tespit gerektiği, müterafik kusur indirimi talebinin haksız surette reddolunduğu, davanın ihbarının yapılmaıdığı, son olarak davacı lehine sigortacılık Kanun ve ilgi mevzuat gereğince 1/5 oranında karşı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini talep etmiştir. Uyuşmazlık Hakem Heyetince, “başvurunun kısmen kabulü ile 171.351,35 TL maddi tazminatın 20/02/2019 tarihinden işlemiş yasal faizi ile birlikte, …’nden tahsili ile başvuru sahibine verilmesine, 1.855,00 TL fazla istemin reddine,” karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekilinin itiraz etmesi üzerine, İtiraz Hakem Heyeti, “davacının davasının dava şartı eksikliğinden usulden reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin reddine karar verildiğini, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp A.B.D Adli Tıp Raporu ortada iken herhangi bir bilirkişi raporuda alınmaksızın sürekli iş göremezlik taleplerinin reddi için kullanılmasının mümkün olmadığını, tedavi amaçlı ulaşım gideri taleplerinin kabul edilmediğini, adli tıp rapor ücreti talebinin kabul edilmemesinin haksız olduğunu verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava trafik kazasından kaynaklanan maluliyet tazminatı istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu, HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/13.maddesinin “Komisyona gidilebilmesi için, sigortacılık yapan kuruluşla uyuşmazlığa düşen kişinin, uyuşmazlığa konu teşkil eden olay ile ilgili olarak sigortacılık yapan kuruluşa gerekli başvuruları yapmış ve talebinin kısmen ya da tamamen olumsuz sonuçlandığını belgelemiş olması gerekir. Sigortacılık yapan kuruluşun, başvuru tarihinden itibaren onbeş iş günü içinde yazılı olarak cevap vermemesi de Komisyona başvuru için yeterlidir.” hükmü ile Sigorta Tahkime başvuru için Sigorta şirketine başvurulması zorunlu hale getirilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir. Sigorta kuruluşuna yazılı başvuru halinde eklenmesi gereken belgelere madde metninde açıkça yer verilmemiş; Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.2.2.1 maddesinde ise kaza veya zararın tespit edilebilmesi için gerekli tüm belgeler ifadesi kullanılarak tek tek belgelerin sayılması yoluna gidilmemiştir. Ayrıca sigortacının hak sahibinden münhasıran hak sahibinin tazminat hakkını etkileyen bilgi ve belgeleri talep edebileceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme sigorta şirketi için belirlenen sekiz günlük ödeme süresinin başlangıcı için önem taşıyacaktır. Yasal değişiklikle birlikte, artık mahkemede/tahkimde dava açılmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvuru yapılması zorunlu hale getirilmiştir. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen bu başvuru koşulu HMK’nın “dava şartlarını” düzenleyen 114/2. maddesinde yer alan “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü kapsamında özel bir dava şartıdır. Dava şartları, davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup, davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen Sigorta şirketine başvuru koşulu da mahiyeti itibariyle eksik evrakların tamamlanması ya da dava tarihinden sonra başvuru yapılması suretiyle her zaman giderilmesi mümkün olduğundan usul ekonomisi ilkesi gereğince tamamlanabilir bir dava şartı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11/12/2018 tarih, 2018/4932 Esas ve 2018/12056 Karar sayılı kararında “Dairemiz uygulamalarında sigorta davalarında örneğin dain-mürtehinden muvafakat alınması, İİK’nin 277. maddesinden kaynaklanan davada “aciz belgesi” gibi dava şartı ibrazı olarak kabul edilen hususlar bu eksiklik varsa dava usulden red edilmemekte bu eksiklik tamamlatılmaktadır. Somut olayda davacılar destek zararının tazmini için Güvence Hesabı’na yazılı olarak başvurmadan doğrudan doğruya dava açmış iseler de, salt yazılı başvuru hususu belirli bir süre verilerek tamamlanabilecek dava şartı niteliğinde olmakla, mahkemece davacılara davalı …ya yazılı müracaat etmeleri için kesin süre verilerek yukarıdaki açıklamalar ışığında sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği ” yönünde karar verilerek KTK’nın 97. maddesinde getirilen başvuru koşulunun tamamlanabilir dava şartı olduğu kabul edilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, başvuru tarihi itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup başvuru tarihinden önce davalı … Şirketine başvuru yapıldığı halde sigorta şirketi tarafından başvuruya cevap verilmediği ve davacıya ödeme yapıldığı dosya kapsamı ile sabittir. İHH tarafından itiraza konu dosyada bulunan maluliyet raporunun Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmediği için başvuran tarafından davadan evvel Genel Şartların belirttiği Özürlü Sağlık Kurulu raporu ile usulüne uygun olarak sigorta şirketine başvuru şartını ikmal etmediği ve bu suretle dava şartının gerçekleşmediği gerekçesi ile başvurunun usulden reddine karar verilmiştir. Oysa davalı … şirketine yapılan başvuru üzerine belirtilen hususa ilişkin bir eksiklik bildirilmemiş hatta davacıya kısmi ödeme yapılmıştır. Bu durumda davalı tarafından bir eksiklik bildirilmediği halde başvuran tarafından alınan sağlık raporunun olay tarihinde yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmemiş olmasının KTK’nın 97.maddesinde düzenlenen başvuru koşulunun yerine getirilmediği şeklinde yapılacak geniş bir yorum gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi, gerekse Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde teminat altına alınan hak arama özgürlüğünün ihlali sonucunu doğurur. Hak arama özgürlüğü, yargıya ulaşılabilirlik ve haklarını mahkeme/tahkim önünde ileri sürmek isteyen herkese aşılması güç bir engelle karşılaşmaksızın, bu yola başvurma imkanının sağlanması anlamına gelir. Tamamlanabilir dava şartı niteliğinde ki bir hususun eksik/ hatalı yerine getirilmiş olması halinde eksiliği gidermek üzere kesin mehil verilmeksizin başvuru koşulunun yerine getirilmediği kabul edilerek usulden red kararı verilmesi yargıya ulaşılabilirliğe engel mahiyette olacaktır. Kaldı ki hakem heyeti önüne gelen bir uyuşmazlıkta HMK’nın 281/2-3.maddesi gereğince denetim yaparak resen maluliyet raporunda ki eksiklik veya belirsizliğin tamamlanması için ara karar kurularak başvuran vekiline mehil verilebilir. Bu durumda İHH tarafından, davacı tarafından, davalıya KTK’nın 97. maddesi ile getirilen başvuru koşulunun yerine getirildiği ve buna bağlı olarak 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/13.maddesinde ki başvuru koşulunun da yerine getirildiği kabul edilerek, dosyaya sunulan maluliyet raporu eksik ya da hatalı ise bu eksikliği gidermek üzere davacı/başvuran vekiline kesin mehil verilmesi ve davalı vekilinin UHH kararına karşı diğer itirazları da incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde usulden red kararı verilmiş olması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılarak dosyanın Sigorta Tahkim Komisyonuna iadesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; yukarıda esas ve karar numarası yazılı İtiraz Hakem Heyeti kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın yeniden değerlendirme yapılıp karar verilmesi için Sigorta Tahkim Komisyonuna iade edilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-6728 sayılı Yasa’nın 36. maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına, 4-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine, 5-İstinaf başvurusu için davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin, Sigorta Tahkim Komisyonunca verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 7-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/01/2020