Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/352 E. 2021/293 K. 19.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/352
KARAR NO: 2021/293
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 18/09/2018
NUMARASI: 2015/767 Esas – 2018/902 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 19/02/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 14/07/2007 tarihinde müvekkilinin karşıdan karşıya yaya olarak geçmek için araç geçişinin bitmesini beklerken, meçhul bir aracın çarpmasına maruz kalarak ağır yaralanıp vücudunda daimi fanksiyon kaybının meydana geldiğini belirterek kaza neticesinde oluşan zararın tazmini sebebiyle şimdilik 200,00 TL’nin davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının tazminat yükümlüsü olduğunu iddia ettiği müvekkilini ve zararı öğrenme tarihi itibariyle 2 yıl içerisinde müvekkili kuruma başvurmamış olduğundan zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesini ve aksi taktirde esastan reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Zamanaşımı nedeniyle verilen red kararının hatalı olduğunu, gerekçe olarak gösterilen KTK’nın 109/1-2 maddesine göre zararı ve sorumlusunun öğrenilmesinden itibaren 2 yıllık sürenin dolmuş olmasından dolayı davanın zamanaşımına uğradığının vurgulandığını, bu gerekçenin yasaya aykırı olduğunu, 2 ve 10 yıllık sürelerin KTK’nın 109/1.maddesinde yazılı olduğunu, KTK’nın 109/2.maddesinde ise uzamış zamanaşımı düzenlendiğini, kazanın cezayı gerektiren bir fiilden kaynaklandığına şüphe olmadığını, davaya uzamış zamanaşımı uygulanması gerektiğini, davanın 8 yıllık uzamış zamanaşımı süresi dolmadan açıldığı için verilen kararın hatalı olduğunu, kararın kesin olarak verilmesinin de hatalı olduğunu, davanın HMK’nın 107.maddesi çerçevesinde belirsiz alacak davası olarak açıldığını, belirsiz alacak davasında alacağın belirsiz olduğu ve gerçek alacağın başlangıçtaki dava değeri ile sınır olmadığı hususunun yasadan kaynaklandığını beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 41 (6098 sayılı TBK’nun 49. maddesi) maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nun değişik 72. maddesi) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür.) tabi bulunduğu belirtilmiştir. Buna karşılık 2918 Sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ifade edilmiştir.Görüldüğü gibi BK’nun 60. ve 2918 Sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir (TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.). 2918 Sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nun 5.6.2015 gün 2014/17-2198 2015/1495 sayılı kararı ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.) Somut olayda, davalının zamanaşımına itirazı süresinde olup, davaya konu trafik kazası mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, 14/07/2007 tarihinde gerçekleşmiş, davacının yaralandığı ileri sürülerek 13/07/2015 tarihinde harcı yatırılmak suretiyle, Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce aynı tarihle havale yapılarak 2015/440 muhabere numaralı dilekçe arkasına şerh edilen ve Ankara Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine verilen dilekçe ile açılan davanın, aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nın 89/1 maddesinde düzenlenen ve Taksirle Yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nun 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması karşısında, mahkemece, zararı öğrenme tarihi de irdelenmek suretiyle yukarıda açıklanan olgulara göre değerlendirme yapılması gerekirken, davanın 13/07/2015 tarihinde açıldığı gözden kaçırılarak 28/07/2015 tarihinde açıldığının kabulü ile zamanaşımı süresinin dolduğu sonucuna ulaşılması dosya kapsamına uygun düşmediği gibi eksik incelemeye dayalı olmuştur. Kabule göre de; Dava fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak belirsiz alacak davası olarak açılmış olup, kararın kesin olduğunun yazılması da doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/02/2021