Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3519 E. 2021/2237 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/3519
KARAR NO: 2021/2237
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 12/02/2019
NUMARASI: 2018/486 Esas ve 2019/141 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/12/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili sigorta şirketine kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, 09/07/2017 tarihinde seyir halindeyken sigortalı aracı kiralayan …’nin sevk ve idaresinde kaza yaptığını, aracın hasar tespitinin yapıldığını, 13.992,00 TL hasar bedeli oluştuğunu, araç sürücüsünün beyanı ile hasar araştırma firmasının incelemeleri neticesinde hasar araştırma raporu ile gerçeklerin bağdaşmadığını, sürücünün şaibeli ifadeler verdiğinin rapor ile ortaya konduğunu, mücbir sebep olmaksızın olay yeri terkedildiğinden hasar tazminat talebinin olumsuz değerlendirildiğini ve müvekkili şirket tarafından tedarik ödemesi yapılmış olduğundan, bu tutarın sigortalıdan tahsili için işbu davayı açma zorunluluğu hasıl olduğunu beyan ile, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile sigortalı aracın tazmini için ödenen 13.992,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren en yüksek banka faiz oranında tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, davaya konu kaza nedeniyle oluşan hasarın sigorta güvencesi kapsamında sayılmayacağını ispatlaması gerektiğini, davacının davasına eksper tarafından hazırlanan 26.09.2017 tarihli araştırma raporunu dayanak gösterdiğini, ancak raporun gerçekle bağdaşmayacak şekilde sübjektif ifadeler ve varsayımlar üzerine kurulduğunu, davaya dayanak gösterilen araştırma raporunda, aracın çarpmış olduğu “baba” lar incelendiğinde, araç üzerindeki hasar ile olay yerinin de uyumlu olduğu bildirilmiş olup davacının, müvekkiline ait araç üzerinde oluşan hasarı karşılaması gerektiğini beyanla başvurunun reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkeme kararında, eksik inceleme ve dayanaktan yoksun olarak davanın reddine karar verildiğini, ispat yükünün davalı tarafta olmaması gerektiğini, araç sürücünün kötü niyetli olarak ve dürüstlük kurallarına aykırı şüpheli davranışları nedeni ile müvekkil firmayı mağdur duruma düşürdüğünü, olayın gerçekleşmesinden saatler sonra bildirimin gerçekleştiğini, kaza mahallinde fotoğraf çekilmemesi, kaza anında polise haber verilip tutanak tutulmamasının, dürüstlük kuralına aykırılık oluşturduğunu, hayatın olağan akışına aykırı olarak, gerekçeli kararda da belirtilen şekilde, sürücünün aracın kaza sonrası fotoğraflarını çekmemesinin ve kiralayan şirketi bir müddet aramaması durumunda ispat külfetinin davalı tarafa geçmesi gerektiği düşüncesinde olduklarını, ayrıca bilirkişinin raporda bahsetmiş olduğu telefon arama kayıtlarının mahkeme tarafından talep edilmemesi ve tanık dinletme talebinin reddinin de söz konusu kararın hukuka uygunluğunu etkilemekte olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle sigorta şirketi tarafından ödenen hasar bedeli istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından; 09/07/2017 tarihinde … plakalı aracın sürücüsü olan …’nin sevk ve idaresinde iken demir dubaya çarptığı, davacı kasko sigortasınca sigortalısına hasar nedeniyle yapılan ödemenin, mücbir sebep olmaksızın olay yerinin terki nedeniyle sigortalısından tazmininin/iadesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A/1 maddesine göre, gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet veya muziplikle yaptıkları hareketler aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütün sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Kasko Genel Şartları A.5.4.maddesinde aracın gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararlar, A.5.5.Aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar, A.5.10.Zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bendlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması teminat dışı hal olarak sayılmıştır. Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 1409/1 ve 1410. maddeleri uyarınca, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi, aynı yasanın 1409/2. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5. maddesi ve 6102 sayılı TTK’nın 1446. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan rizikonun teminatı içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer. Sigortacı, rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde oluştuğunu ve bu oluş şeklinin sigorta teminatı dışında kaldığını soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlamak zorundadır. Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda; uyuşmazlık, mücbir sebep olmaksızın olay yerinin terki nedeniyle kazanın ihbar edilen şekilde meydana gelip gelmediği, dolayısıyla hasarın teminat dışında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/11677 Esas ve 2017/6905 Karar sayılı kararında “Kural olarak zararın teminat dışı olduğunu ispat yükü, davalı sigortacıda bulunsa da, somut olayın özellikleri ve bilhassa davacıya ait aracın sürücüsü olduğu savunulan …’in, can güvenliği nedeniyle olay yerinden ayrılmak zorunda kalmış olsa dahi en kısa sürede ilgili kolluk birimine başvurması gerekirken bunu yapmadığı, kazadan 4 gün sonra kolluk birimlerine başvurduğu, kazanın oluş biçimi ve meydana geldiği saat gözetildiğinde; haklı sebeple olay yerini terkin ötesine geçen bir durum bulunduğu ve sürücünün kaza anında alkollü olmadığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiğini kabulün zorunlu olduğu açıktır. Taraflar arasında güven ve iyiniyet esasına dayanan sigorta sözleşmelerinde, gerek sigortalının gerekse sigortacının haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyiniyetle hareket etmesi; rizikonun gerçekleşmesinden sonra doğru ihbar yükümlülüğü altında bulunan sigortalının, bu yükümlülüğüne uyup uymadığının saptanmasında da bu ilkenin gözönünde tutulması gerekir. Bu itibarla da, somut olayın özellikleri gereği, davacıya ait araç sürücüsünün kaza anında alkollü olmadığı ve zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiği dikkate alınarak; davacının bu konudaki delillerini sunmasının sağlanması, bu husustaki davacı delillerinin toplanmasından sonra, ispat yükümlülüğünün yerine getirilmiş olup olmamasına göre, zararın teminat kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir” belirlemesinde bulunmaktadır. Emsal Yargıtay kararı doğrultusunda, somut uyuşmazlıkta; Tek taraflı trafik kazası nedeniyle, kasko sigortasına dayalı olarak araçta oluşan zarar nedeniyle yapılan ödemenin kasko sigortalısından tahsili talep edilmekte olup, kaza tespit tutanağı düzenlenmemiştir. Kural olarak zararın teminat dışı olduğunu ispat yükü, davacı sigortacıdadır. Hasar dosyası incelendiğinde, kazaya karışan aracı davalıdan kiralayan sürücü … Sigorta Şirketine 18/09/2017 tarihli dilekçesi ile beyanda bulunmuş olup, kaza ilgili olarak araç kiraladığı şirketi aradığını, şirket tarafından çekici geleceğinin söylendiği ve çekicinin aracı aldığını beyan ettiği, sigorta araştırma raporu için görevlendirmenin 12/09/2017 tarihinde yapıldığı, hasar dosyasında kiracı şirket tarafından 10/07/2017 tarihli beyanda …ı’nın 09/07/2017 tarihli oluşa ilişkin beyanının bulunduğu, tümüyle değerlendirildiğinde 09/07/2017 kaza tarihi, aynı tarihli sürücü beyanı, 10/07/2017 tarihli şirket beyanı ve 12/09/2017 tarihli sigorta şirket görevlendirmesi nazara alındığında ispat yükünün yer değiştirmediği ve davacı da bulunduğunun kabulü gerekir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, davacı tarafından bilirkişi raporunda bahsedilen telefon arama kayıtlarına delil olarak dayanılmamış olmasına, oluşa göre tanık beyanının sonuca etkisi olmayacağına, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, ispat yükü kendisinde olan davacının, sigortalı araç sürücüsünün kaza anında münhasıran alkolün etkisinde olduğunu ispat edememiş olmasına göre İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.23/12/2021