Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3517 E. 2022/89 K. 24.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/3517
KARAR NO: 2022/89
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 11/07/2019
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 24/01/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili …’un 11.10.2012 tarihinde D-100 Karayolunda seyir halindeyken davalılardan …’un sevk ve idaresindeki yolda sabit şekilde duran araca arkadan çarpması suretiyle yaralamalı ve maddi hasarlı kaza gerçekleştiğini, söz konusu davalı idaresinde bulunan ve …’a ait olduğu bilinen aracın bir süre önce başka bir araç ile kaza yapmış olması nedeniyle karayolunda durur vaziyette olduğunu, gerçekleşen kaza sonrası yola hiçbir işaret ve uyarı levhası konulmaması nedeniyle müvekkilinin bol şeritli ve işlek olan bu yolda kaçınılmaz bir şekilde kaza yaptığını, müvekkilinin bu olay nedeniyle yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak koşuluyla 10.000 TL maddi tazminat talebinin kaza tarihinden itibaren işleyen mevduata uygulanan en yüksek faiz ile birlikte (… Sigorta A.Ş. poliçe bedeli ile sınırlı olmak kaydıyla) tüm davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini, 100.000 TL manevi tazminat talebinin kaza tarihinden itibaren işleyen mevduata uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalılar … ve …’dan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Tic. Ltd. Şti vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafın 10.293 TL ödeme aldığını ifade etmişse de bu ödemeyi hangi sigorta şirketinden, hangi tarihte aldığını belirtmediğini, kazaya karışan müvekkili şirkete ait … Plakalı aracın kaza tarihindeki Zorunlu Mali Mesuliyet sigortasının … Sigorta A.Ş tarafından yapıldığını, şayet müvekkili şirket aracını sigortalayan Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortacısı şirketten almış ise bu kere gerekli tüm evraklar sigorta şirketinden istenmeli ve ibraname verilmiş ise hak düşürücü süre yönünden davanın müvekkili bakımından maddi tazminat yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacıların manevi tazminat taleplerinin de zamanaşımına uğradığını, davacının asli kusurlu olduğunu, bununla birlikte müvekkili şirkete ait aracın emniyet şeridinde olduğu da dikkate alındığında müvekkiline kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, davacının kaza sırasında emniyet kemerinin takılı olup olmadığının araştırılması gerektiğini, manevi tazminat anlamında 100.000 TL nin çok afaki ve gerçekçi olmayan bir miktar olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile; yapılan başvuru neticesinde 04/02/2014 tarihinde 10.293 TL ödeme yapıldığını, davacının kendi can güvenliği nedeniyle gerekli güvenlik tedbirlerini alıp almadığı ve müterafık kusur durumunun tespiti bakımından Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmasını, müvekkili şirketin poliçe dahilinde davacının tedavi giderlerinden ve tedavi giderleri dönemine ait olduğu Yargıtay’ca da kabul edilen geçici iş göremezlik ve bakıcı giderlerinden sorumlu olmadığını, ayrıca tazminat hesabı yapılması halinde davacının gelirinin somut belgelerle ispatlanması gerektiğini, müvekkili şirkete sigortalı aracın kusurlu bulunması durumunda; sorumluluğunun azami limit ile sınırlı olacağını, müvekkili şirketin temerrüde düşmediğinden dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile, 3.016,00 TL geçici işgöremezlik, 90.774,66 TL daimi iş göremezlik ve 1.290,00 TL tedavi giderleri olmak üzere toplamda 95.079,75 TL maddi tazminatın davalı … ve … Ltd. Şti yönünden 11.10.2012 tarihinden itibaren … Sigorta yönünden ise 04/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 15.000,00 TL manevi tazminatın 11/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … ve … Tic. Ltd. Şti’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, Fazlaya ilişkin taleplerin Reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ile davalı …Ltd. Şti. vekili ve davalı … Bankası AŞ vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin maluliyet oranı dikkate alındığında yerel mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının müvekkilin manevi zararını karşılamaya yetecek miktarda olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … Tic. Ltd Şti vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı tarafın, sigorta şirketinden 10.293 TL ödeme aldığını ifade ettiğini, dava sigorta şirketinden ödeme alındıktan sonra 2 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, bu sebeple hak düşürücü süre yönünden davanın tarafları bakımından maddi tazminat yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, Karayolları Trafik Kanununun 109. maddesinde, uzamış zamanaşımının sadece maddi tazminat talepleri için geçerli olduğunu belirttiğini, bu sebeple manevi tazminat taleplerininde zamanaşımına uğradığını, müvekkilin ilk kazaya karıştığı aracın kullanıcısını tanık olarak dinlenmesini talep ettiklerini, mahkemece bu husus da eksik bırakılarak hüküm kurulduğunu, zira bu tanık dinlense idi hem müvekkil şirketin aracının emniyet şeridinde olduğu ispat olunacak hem de ilk yaşanan kaza sonrası tüm emniyet önlemlerinin alındığı hususu da açıklık kazanacağını, bu yönleriyle ispat edildikten sonra müvekkil şirkete atfedilen kusurun da azalacağı hususu muhakkak olduğunu, müvekkil şirketin yaşanan trafik kazasında kusursuz olduğunu, davacının kaza sırasında emniyet kemerinin takılı olup olmadığının araştırılması gerektiğini, tüm itirazlarına rağmen mahkemece bu hususunun araştırılmadan hüküm kurulduğunu, davacının kazadan bir hafta önce kalp ameliyatı geçirip geçirmediğinin araştırılmadığını, davacı için belirlenen ortalama yaşam süresi ve aylık gelir hesabının hatalı belirlendiğini, avans faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından 04/02/2014 tarihinde 10.293,00 TL ödeme yapıldığını ve ibraname imzalandığını, Tazminat bedelini kabul ettikteri ve belirlenen tutar davacı hesabına aktarıldıktan sonra işbud davanın açılmış olması davacının iyi niyetli olmadığını göstermekte olduğunu, ilk derece mahkemesi kesinleşen ibranameyi değerlendirmeden usul ve hukuka aykırı istinafa konu kararı verdiğini, ilk derece mahkemesi davacının kusurunun kazanın oluşumuna etkisini değerlendirmediğini ve müvekkil sigorta şirketi aleyhine tazminat kararı verdiğini, davacının %70 kusurlu olduğunu ,davacının kusurunun zararın meydana gelmesinde ve artmasında etken olduğunu, davacının müterafik kusurunun hesaplanan tazminat tutarından BK’nun 44. maddesi gereğince indirim yapılması gerekirken, müvekkil sigorta şirketi lehine indirim yapılmadığını, ilk derece mahkemesi tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunda bakıcı gideri bürüt ücret üzerinden hesaplama yapıldığını, bakıcı giderlerinin net asgari ücretin yarısı üzerinden hesaplanması gerekirken, brüt ücret üzerinden hesaplanmasının hukuka ve Yargıtay’ın yerleşik görüşlerine aykırı olduğunu, SGK tarafından rücuya tabi herhangi bir ödemenin ve yahut gelirin bağlanıp bağlanmadığının sorulması taleplerinin değerlendirilmediğini, mükerrer ödemenin ve sebepsiz zenginleşmenin önlenebilmesi için, trafik kazası sonucu vefat eden, yaralanan yada malul kalan sigortalının kendisine yada geride kalan hak sahiplerine SGK tarafından iş kanunu uyarınca herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığına ve yahut gelir bağlanıp bağlanmadığının araştırılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasalara aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Olay tarihi olan 11/10/2012 ’de yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca haksız fiilden kaynaklanan tazminat talepleri, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl, her halde zararı doğuran olayın gerçekleşmesinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Ancak, haksız fiil aynı zamanda suç teşkil eden bir eylemden doğmuş ve Ceza Kanunu’nda daha uzun zamanaşımı süresi öngörülmüş ise haksız fiil sorumluluğunda da uzamış ceza zamanaşımı süreleri uygulanır. Eyleme uyan taksirle yaralama suçunun ceza davası zamanaşımı süresi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66/1-e maddesine göre 8 yıl olduğundan açılan dava 8 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir. Somut uyuşmazlıkta yaralamalı trafik kazası 11/10/2012 tarihinde gerçekleşmiştir. Dava 07/08/2017 tarihinde açılmıştır. Davalı … Tic. Ltd Şti vekili tarafından süresinde zamanaşımı definde bulunulmuş ise de dava tarihi itibariyle 8 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresi dolmamıştır. Bu hususa değinen davalı vekilinin istinaf talebi yerinde değildir. Olayla ilgili tutulan kaza tespit tutanağında sürücü …’un KTK 84. maddesinde belirtilen asli kusur kuralını ihlal ettiği, sürücü …’un 81/1-a maddesinde belirtilen tali kusur kuralı ihlal ettiği belirtilmiştir. Ceza mahkemesince ATK’dan alınan kusur raporunda sürücü …’un asli kusurlu, sürücü …’un tali kusurlu olduğu belirtilmiş, mahkemece taksirle yaralanmasına neden olduğu olgusu kabul edilmek suretiyle sanığın cezalandırıldığı, kararın temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından onanmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece alınan kusur bilirkişi raporunda davalı sürücünün %30 oranında tali, davacı sürücünün %70 oranında asli kusurlu olduğu belirlenmiştir. Davalı … Tic. Ltd Şti vekili tarafından süresinde tanık listesi sunulmadığından mahkemece tanıklarının dinlenmemiş olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu durumda Mahkemece alınan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü kaldı ki ceza mahkemesi kararının kesinleştiğinden olayın oluşuna ilişkin vakıalar yönünden hukuk mahkemesini bağlayıcı nitelikte olduğu nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.Kazaya ilişkin tutulan trafik kazası tespit tutanağında davacının emniyet kemeri takmadığına ilişkin bir saptama bulunmadığı gibi aksinin davalı tarafça da ispat edilememiş olması nedeniyle müterafik kusura yönelik istinaf itirazının yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları gereğince bakıcı ücretinin hesaplanmasında kaza tarihindeki asgari ücretin brüt tutarının (tamamının) esas alınması gerektiğinden bu hususa değinen istinaf talebi yerinde değildir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri hüküm altına alınmıştır. HMK’nun 357/1. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz. Dosya kapsamında hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporuna davalı … Tic. Ltd Şti vekili tarafından muhtemel yaşam süresi yönünden itiraz edilmemiştir. Bu haliyle HMK’nın 357/1 maddesi çerçevesinde rapordaki muhtemel yaşam süresine ilişkin değerlendirme davacı taraf için usulü kazanılmış hak oluşturmakta olup bu yöne ilişkin istinaf itirazı değerlendirilmeye alınmamıştır. Davalı … Tic. Ltd Şti ait olan … plakalı aracın araç ruhsatının bulunmadığı ancak poliçe içeriğinde aracın kullanım şekli ve tipinin çekici olarak belirtildiği görülmektedir. Bu nedenle kazaya sebebiyet veren aracın ticari nitelikte olmasına, göre avans faiz uygulanmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi genel şartlar değişikliğinden önce ve halen yürürlükte bulunan KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 27/03/2014 tarih, 2013/ 4616 E. ve 2014/4465 K. sayılı kararında; “2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesi kapsamında kalan tedavi giderlerinden Sosyal Güvenlik Kurumu, yasa kapsamı dışında kalan bakıcı veya tedaviye bağlı sair giderlerden varsa trafik şirketi yoksa Güvence Hesabı ve her iki halde de diğer haksız fiil sorumlularının (işleten ve sürücü gibi) sorumlulukları devam edecektir” yönünde karar vermiştir. Bu nedenle davalı sigorta vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin istinaf başvurusu yerinde değildir. Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 01.09.2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine, 01.06.2015 tarihinden sonra da Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/3010 E. ve 2021/1556 K., 2021/768 E. ve 2021/2172 K., tarih, 2020/835 E. ve 2021/2735 K., 2018/3614 E. ve 2020/3544 K., 2018/3470 E. ve 2020/153 K.sayılı kararları).İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adli Tıp Kurulunun 22/06/2018 tarihli raporunun kaza tarihinde yürürlükte olmayan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlenmesi doğru olmamıştır. Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 111.maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar, yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır. Somut olayda; kazada davacıya davalı sigorta şirketi tarafından poliçe hükümleri gereğince davadan önce ödeme yapıldığı, taraflar arasında 30/01/2014 tarihli ibraname imzalandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece ibranamenin aslı getirtilerek ibranamenin KTK’nın 111. Maddesi hükmüne göre tartışılarak bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır. ( Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2017/3501 E. ve 2018/6820 sayılı kararı). Mahkemece SGK’ya yazı yazılarak davacılara tazminata konu kaza nedeni ile maluliyetleri ile ilgili ödeme yapılıp yapılmadığının sorulduğu ancak bu konu da cevap verilmediği halde Mahkemece yeniden müzekkere yazılarak sonucuna göre değerlendirme yapılmaması; Dava konusu uyuşmazlıkta maruz kalınan zarar hesap edilirken davacının kaza tarihindeki son geliri tespit edilerek hesaplama yapılması gerektiğinden davacının dosyaya sunduğu maaş bordrosunda Eylül/2007 yılında maaşı tutarı içerisinde gözüken ek ödemelerin her ay düzenli olarak ödenip ödenmediğinin tespit edilmemesi de eksik incelmeye dayalı olmuştur.O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken:-Davacının 2007 yılı maaş bordrosunun celp edilerek ek ödemenin düzenli olup olmadığının saptanarak kaza tarihindeki davacı ücretinin belirlenmesi; -İbraname getirtilerek KTK’nın 111. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin geçip geçmediği ve ibranamenin iptali şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti,-Açılan davanın hak düşürücü süre içerisinde olduğunun anlaşılması halinde ATK’dan ya da başka bir Üniversite Hastanesinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümünden oluşturulacak aralarında adli tıp uzmanı da bulunan uzman doktor heyetinden, kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine uygun olarak davacıda var olduğu ileri sürülen yaralanmaya bağlı geçici iş göremezlik oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise süresi, kalıcı işgöremezlik durum ve oranının ne olduğu ve tespit edilecek maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmadığı konularında, dosya içerisinde bulunan tedavi evrakları ile dosyada mevcut olan taraflarca sunulan delilleri de irdeler biçimde denetime elverir nitelikte maluliyet raporu alınması,- Hükme esas alınan aktüerya bilirkişi rapor tarihi itibariyle aktüer bilirkişiden alınacak ek rapor ile ilk olarak ödeme tarihi itibariyle (tespit edilecek maluliyet oranına göre) yapılan ödemenin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi amacı ile ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılarak, ödemenin yeterli bulunup bulunmadığını tespiti (Ödemenin yeterli bulunması halinde ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmesi); – İbraname yok ise tespit edilecek maluliyet oranına göre tazminatın belirlenmesi davalının davadan önce ödediği bedelin, ödemenin yapıldığı tarih ile zarar hesabının yapıldığı tarih arasında işleyen yasal faizi hesaplanarak güncellenmesi ve güncellenmiş miktarın, tazminat miktarından mahsup edilmesi,Alınan ek rapor sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. Manevi tazminat miktarına yönelik istinafın maluliyet raporuna göre değerlendirilmesi gerektiğinden Daire kararının kapsamına göre bu aşamada değerlendirilmemiştir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı … Tic. Ltd. Şti vekili ve davalı … Bankası A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekili ile davalı … Ltd. Şti. vekili ve davalı … Bankası A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı ile davalı … Tic. Ltd. Şti. ve davalı … Bankası A.Ş. tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/01/2022