Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3484 E. 2021/2216 K. 17.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/3484
KARAR NO: 2021/2216
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 29/04/2019
NUMARASI: 2017/488 Esas ve 2019/520 Karar
DAVA: Sigorta (Kaza Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 17/12/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkiline ait davalıya kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olan … plakalı 2008 model … marka … (…) model aracın İstanbul ili Esenyurt ilçesinde sürücü …’nin sevk ve idaresinde seyir halindeyken yaşanan trafik kazası sonucu kullanılamaz hale geldiğini, meydana gelen olay sonrasında müvekkilinin aracında oluşan zararın sigorta poliçesi uyarınca tazmin edilmesi istemiyle davalı sigortacıya başvurduğunu, ancak talebin zararın teminat dışı olduğu gerekçesiyle reddedildiğini, müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan poliçede kara taşıtları kasko sigortası genel şartlarında gerçekleşen hasarların aracın pert sayılmasının teminat dışı olduğuna dair herhangi bir hüküm olmadığını, müvekkilinin poliçede ve genel şartlarda belirtilen tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, primlerini zamanında yatırdığını, zamanında yapılan bildirime rağmen ve diğer bütün şartları gerçekleşmişken davalının zararın tazmininden imtina etmesinin poliçe ve genel şartlar hükümleri ile kanun hükümlerine aykırı olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin sigortalı aracının pert sayılması sebebiyle araç bedelinin ve zararın tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve sonradan artırılmak kaydıyla şimdilik 26.000,00-TL zararın kaza tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalı … şirketi tarafından tazmin edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Somut olayda sürücü değişikliğine gidilmiş olması nedeniyle dava konusu riziko ve hasarın kasko poliçesi teminatı dışında kaldığını, davacının kaza esnasında sürücünün … olduğunu iddia ettiğini, kazadan kısa bir süre sonra olaya el koyan polis ekibi tarafından düzenlenen 03/03/2017 tarihli tutanak ve görgü tanığı kişilerin ifade beyanları ile sabit olduğu üzere kaza esnasında araç içerisinde bulunan sürücünün araçtan inerek kaçtığını, aracın sürücüsü olduğunu iddia eden …’nin araç içerisinde bulunmadığının açık bir şekilde ortada olduğunu, sürücünün kaza esnasında bulunmayan … olduğunun iddia edilerek riziko sonrası doğru ihbarda bulunma yükümlülüğünün kasten ihlal edildiğini, Kasko Sigortası Genel Şartları B..I.1.5 ve TTK md.1446 maddeleri uyarınca sigortalının gerçekleşen rizikoyu doğru ve gerçeğe uygun bir şekilde ihbar etmekle yükümlü olduğunu, dolayısıyla somut olayda hem MK m.2’de yer alan dürüstlük kuralına aykırı davranıldığını hem de Kasko Sigortası Genel Şartları B.I.1.5 ve TTK 1446 maddelerinde düzenlenen gerçekleşen rizikoyu doğru ve gerçeğe uygun bir şekilde ihbar etme yükümlülüğünün ihlal edilmiş olması nedeniyle TTK.nun 1446.maddesi hükmü gereğince davacının sigortadan doğan haklarını kaybettiğini, sürücünün kaza yerini terk etmesi nedeniyle davacının taleplerinin Kasko Sigortası Genel Şartları A.5.10 maddesi gereği teminat dışında kalacağını, her durumda davacının tazminat miktarı ve faize ilişkin taleplerini de kabul etmediklerini belirterek kaza zaptını düzenleyen görevli polislerin tanık olarak dinlenmesine belirterek başvurunun reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan poliçede gerekse de Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları’nda hasarların aracın pert sayılmasının teminat dışı olduğuna dair herhangi bir hüküm olmadığını, kaza yapan aracın önce refüje çarptığını, hızının azaldığını, refüje çarptığı sırada aracın hava yastığı da açıldığından dolayı da sürücünün yaralanmadığını, ancak iç kanama ve sair şüphelerle sürücünün önce hastaneye götürülmek istenildiğini, kaza yerinden çok uzaklaşmadan sürücünün iyi olduğunu söyleyerek geri döndüğünü, trafik kazası tespit tutanağı düzenlendikten sonra tekrar hastaneye gittiğini, tanık beyanlarında da geçtiği üzere sürücüde yaralanma olmadığı için kolluk, …’nin sürücü olduğuna şüpheyle bakarak aleyhe tutanak tuttuğunu, tanıkların kazanın oluş şekli ve sürücüsü ile ilgili samimi beyanlarda bulunduklarını, kaza yapan araç sürücüsünün başka biri olduğu iddiasının Yargıtay yerleşik içtihatları gereğince de davalı tarafça ispatı gerektiğini, davalı tarafın böyle bir ispatı söz konusu olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Sürücüsü belli olmayan sürücü tarafından sevk ve idare edilen … plaka sayılı aracın kavşağa girdiği sırada direksiyon hâkimiyetini kaybederek araçla takla attığı, aracın Kasko sigorta poliçesini düzenleyen davalı … şirketinin hasar bedelini teminat dışı olduğu gerekçesi ile ödemediği, davanın bu nedenle açıldığı anlaşılmıştır. Olaydan hemen sonra olay mahalline gelen polisler tarafından tutulan Kaza Tespit Tutanağında,” 03.03.2017 günü saat 01.00 da gelen ihbarda Erzurum … Caddesi ile … Sokağın kavşağında plakası okunmayan bir otomobilin takla attığı ve araç içinden birinin inip kaçtığı ihbarına bağlı bahse konu yere gelindiğinde … plakalı aracın Erzurum … Caddesi … Sokak kavşağında takla atmış vaziyette görülmüştür araç içinde kimse görülmemiş görgü tanıklarının beyanında aracın takla attıktan sonra araçtan inen bir kişinin kaçtığı ve bir müddet sonra aracın yanına başkalarının geldiğini beyan etmişlerdir. Aracın ağır hasarlı olduğu tavan üstüne takla atık vaziyette olduğundan kaçan şahsın yaralı olabileceği, kendini daha sonra sürücü olduğu iddia eden …’nin temiz, uykulu gözlerinin olduğu takla atmış araçta çıkmış bir halinin olmadığı ayrıca görgü tanıklarının bu şahsı sonradan geldiğini bildirdiklerinden sürücü olarak dikkate alınmamış, ancak aracın ön, arka tavan, tekerlekleri kopuk şekilde olduğu görülmüş olup,” belirlemelerinin olduğu görülmüştür. Taraflar arasında güven ve iyiniyet esasına dayanan sigorta sözleşmelerinde, gerek sigortalının gerekse sigortacının haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyiniyetle hareket etmesi, rizikonun gerçekleşmesinden sonra doğru ihbar yükümlülüğü altında bulunan sigortalının, bu yükümlülüğüne uyup uymadığının saptanmasında da bu ilkenin gözönünde tutulması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 1409/1. maddesi uyarınca, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı, Kasko Poliçesi Genel Şartları’nın A.5. maddesi ve TTK 1446/2 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kaskolu araç sürücüsünün kazadan sonra olay yerini terk etmesinin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı ve kaza yerinin terki nedeniyle kazada oluşan hasarın poliçe teminatı kapsamında olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Somut olayda Kaza Tespit Tutanağında polis memurlarının aracın sürücüsünün belli olmadığı, olay yerinde dinlediği tanık beyanlarına göre sürücünün olaydan sonra kaza yerini terk ettiği, sonradan gelen şahsın olay yerini terk eden sürücü olmadığı beyanlarını olayı gören kişilerin beyanları doğrultusunda yazdıkları, Mahkemece tanık olarak dinlendiklerinde de aynı doğrultuda beyanda bulundukları, sürücünün olay yerini terk etmesi için KSGŞ’nın A.5.10. maddesi anlamında zorunlu bir hal bulunmadığı anlaşılmakla resmi makamlarca düzenlenen ve aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan kaza tespit tutanağının aksi ispat edilememiş olduğundan, sigortalı doğru ihbar yükümlüğünün yerine getirilmemiş olması nedeniyle ispat külfeti yer değiştirmiş olmakla hasarın teminat içinde kaldığı ispat edilemediğinden Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/3272 Esas 2021/2118 Karar sayılı kararı). Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/12/2021