Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3444 E. 2022/388 K. 28.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/3444
KARAR NO: 2022/388
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 06/03/2019
NUMARASI: 2018/57 Esas – 2019/200 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 28/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; sürücüsü … olan … plakalı araç ile sürücüsü … olan … plaka sayılı araçlar arasında 09/09/2013 tarihinde yaralamalı ve ölümlü trafik kazası meydana geldiğini ve bu kaza sonucu davacı …’nın yaralandığı ve davacıların kızı …’nin vefat ettiğini, davacı …’ın kendi yaralanmasından dolayı bedensel zarara uğradığını keza ölen kızı … nedeniyle de desteğinden yoksun kalmış olması nedeniyle zarara uğradığını, davacı …’da kazada ölen kızı …’ın desteğinden yoksun kalmış olması nedeniyle zarara uğradığını, … plakalı aracın işletilmesinden kaynaklanan sorumluluğun davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS (Trafik Sigorta Poliçesi) ile sigorta güvencesine alınmış olması nedeniyle, davacı …’ın bedensel zarar miktarının tespiti ile şimdilik 2.000,00 TL işgöremezlik tazminatı, 1.000,00 TL destek tazminatı, 1.000,00 TL cenaze ve defin giderinin, davalı işleten sürücü ve sigorta şirketinden tahsilini, kendi yaralanması nedeniyle 10.000,00 TL ve ölen kızı nedeniyle de 50.000,00 TL manevi tazminatın davalı işleten ve sürücüden, davacı …’ın ise kazada ölen kızının desteğinden yoksun kaldığı için şimdilik 1.000,00 TL destek tazminatının davalı işleten sürücü ve sigorta şirketinden ve 50.000,00 TL manevi tazminatın ise davalı işleten ve sürücüden tahsilini, yargılama masrafları ve ücreti vekaletin de davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılar ıslah dilekçesi ile talebini 16.466,33 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile; dava dilekçesinde bahsi geçen … plaka sayılı aracın müvekkili sigorta şirketi adına zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile 27.08.2013/2014 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, müvekkili şirkette hasar dosyasının açıldığını, sigortalısının kusuru oranında destekten yoksun kalanlara tazminat ile yükümlü olduğunu, bu çerçevede aktüer hesabının yaptırıldığını, 06.03.2014 tarihi itibarı ile 14.993,21.-TL davacı vekili hesabına ödendiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte dosyanın Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmesini, tüm bu nedenlerden dolayı müvekkili şirketin poliçeden kaynaklanan sorumluluğunu yerine getirmiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle husumet itirazında bulunduğunu, davacıların tüm beyanlarına itiraz ettiklerini ve kabul etmediklerini, davanın esasına girilmesi halinde ceza yargılaması sonucunda verilecek karar iş bu davayı etkileyecek nitelikte olduğundan ve bu dava açısından kesin delil niteliğinde olacağından İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/439 esas sayılı dosyasının sonucunun beklenilmesi ve dava dışı …’ün davaya ihbar edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle husumet itirazında bulunduklarını, müvekkillerinin işleten sıfatı bulunmadığını bu nedenle husumet yöneltilemeyeceğini, … plaka sayılı ticari taksi niteliğindeki aracın 3. şahıslara kiralama amacı ile … isimli kiralama işine aracı şirkete verildiğini, manevi tazminatında fahiş olduğunu, özellikle cenaze masraflarının yüksek tutulmasına ilişkin abartılı beyanlarını kabul etmediklerini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Maddi tazminat bakımından dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, davacı …’ın kendi yaralanmasından doğan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 2.500 TL’nin … Davacı …’ın kızının vefatından kaynaklanan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 20.000 TL’nin … davacı …’ın kızının vefatından kaynaklanan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 20.000 TL’nin davalı 09/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine;” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ve davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının yetersiz olduğunu, kazaya neden olan … plakalı aracın ticari araç olması nedeniyle avans faize hükmedilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kaza tespit tutanağındaki kazanın oluş şekline göre müvekkilinin kusursuz olduğunu, kabul etmemekle birlikte sadece tali kusur izafe edilen müvekkili ve işletenlerinin yargılanması ve hüküm verilmesinin son derece hukuka aykırı olduğunu, davacının asli ve tam kusurlu …’e neden husumeti yöneltmediğini bir türlü açıklayamadığını, aldıkları duyumlara göre, davacının asli ve tam kusurlu …’den zararı tazmin ettiği halde davacının mükerrer kazanç elde etmek adına müvekkili hakkında dava açtığını, kazaya karışan diğer araç sürücüsünün kaza tutanağında %75 kusurlu olup, oluşan zarardan müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğunu, davacıların İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/96 Esas sayılı dosyası ile …, … aleyhine tazminat davası açtığını ancak bu davanın feragat ile sonuçlandığını, davacıların bizzat mahkeme huzuruna çağrılıp isticvap yolu ile feragatin ne karşılığı yapıldığı, bir bedel alındı ise bu bedelin ne kadar olduğunu sorup ortaya çıkarması gerektiğini, mahkemenin bu hususun araştırılması taleplerini reddettiğini, aleyhlerine fahiş manevi tazminata hükmettiğini, İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/439 E. Sayılı dosyasına sunuldukları görüntü kayıtlarında, uyuşmazlık konusu trafik kazası neticesinde meydana gelen ölüm ve yaralamada müvekkilinin hiçbir kusuru olmadığının açık olduğunu, dava dışı …’ün kusurlu, trafiği tehlikeye sokan eylemlerinin iş bu kazaya sebebiyet vermesi ile müvekkili açısından illiyet bağının kesilmiş olduğunu, söz konusu haksız fiil ve zarardan müvekkilinin sorumlu tutulmaması gerekirken, kararda müvekkilinin kazanın tek faili gibi kusurlu addedilerek, sorumlu tutulduğunu, yerel mahkemenin hükmettiği manevi tazminatın, müvekkilinin asli/tam kusurlu imiş gibi kabul edilerek verilmiş olup fahiş olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece daha önce verilen hükmün eksik inceleme nedeniyle İstinaf Mahkemesince kaldırılmasına rağmen anılan eksikleri giderilmeden aynı kararın tekrar verildiğini, kararın aynı gerekçelerle kaldırılması gerektiğini, husumet itirazlarının değerlendirilmediğini, mahkemece sadece kaza karışan diğer araç malik ve sürücüsü hakkında açılan dava dosyasının getirtildiği, dosyanın feragat nedeniyle reddedildiğini görüldüğünü ancak davacılar bizzat mahkeme huzuruna çağrılıp isticvap yolu ile bu feragatin neyin karşılığı yapıldığını konusunda beyanları alınmadan, feragatin eldeki davaya etkisi tartışmadan aynı kararı verildiğini, İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/96 Esas sayılı dosya ile …-… e karşı 110.000 TL lik aynı kaza nedeni ile manevi tazminat davasında davacılar vekili araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunu kabul ve beyan etmiş olması nedeniyle müvekkili kusursuz olduğundan davanın reddi gerektiğini, bu dava dosyasının gizlenmesi, devamında bilgi verilmeyerek haksız kazanç elde etme maksatlı her iki davada mükerrer talepte bulunmasının TMK 2. maddesindeki hakkın kötüye kullanılması olduğunu, manevi tazminatın fahiş olduğun belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı ve ölümlü trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 09/09/2013 tarihinde dava dışı sürücü …’ün sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile trafikte seyir ederken davalı …’nun sürücüsü diğer davalılar … ve …’ün müşterek maliki olduğu, davalı … Sigorta A.Ş.’ne poliçesi ile sigortalı … plakalı araç ile çarpıştığı, çarpışmadan sonra iki aracın sürüklenip orta refüj aralığında bulunan ada üzerine çıktığı, … plakalı aracın karşıya geçmek üzere beklemekte olan davacıların kızı … ile davacı …’a çarptığı, kaza sonucu …’ın vefat ettiği, davacı …’ın ise yaralandığı bilirkişi raporu ile kazanın meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsü …’ün %75, … plakalı araç sürücüsü …’nun %25 oranında kusurlu oldukları, davacı … ile vefat eden …’ın kusurlarının bulunmadığının tespit edildiği, davacı tarafça …’ın vefatı ve davacı …’ın yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Ceza mahkemesinde İTÜ makine mühendislerinden oluşan üçlü bilirkişi heyetinden alınan raporda dava dışı sürücü asli, davalı taksi sürücüsü tali, yayalar ise kusursuz bulunmuştur. Ceza Mahkemesince bu rapor esas alınarak hüküm kurulmuş, Yargıtay incelemesinde onanmış ve kesinleşmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi gereğince, hukuk hakimi ceza hakiminin tespit ettiği kusurla bağlı değil ise de Ceza Mahkemesince tespit edilen fiilin hukuka aykırılığı ve illiyet bağını saptayan maddi vakıalar yönünden Ceza Mahkemesi kararı ile bağlıdır. Dava konusu olay ile ilgili yapılan yargılama sonucu verilen ve derecattan geçerek kesinleşen Ceza Mahkemesindeki maddi vakıalar İlk Derece Mahkemesi için bağlayıcı hale gelmiştir. Bu nedenle belirlenen kusur üzerinden karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/17488 Esas ve 2019/6928 Karar sayılı kararında,”… 2918 sayılı KTK.nun hükümlerine göre, trafik kaydı “işleten”i kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devredilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.” belirlemesinde bulunmuştur. Davalı … ve … vekili dava konusu kazaya karışan ticari taksinin uzun süre ile kiraya verildiği savunmasında bulunmuş ise de bir yıl ve daha fazla süre kira ödemesi açıklaması bulunan dekont sunmamışlar, kira ödemelerinin yapıldığı banka hesap numaralarını bildirmemişlerdir. 04/05/2015 tarihli celsede “uzun süreli kira sözleşmesini kanıtlamak amacıyla tanık bildirdiklerini dinlenmelerini talep ettiklerini, İstanbul’daki ticari taksilerin tümünün kiralık olduğunu, kira bedellerinin bankaya yatırıldığını, kira sözleşmesini müvekkilinin vergi dairesi ve maliyeye verme zorunluluğu olmadığını” beyan etmiştir. Bu beyan da dikkate alındığında davalıların iddialarını ispatlayacak üçüncü kişileri bağlayıcı nitelikte somut verileri olmadığı anlaşılmakla, aracın uzun süreli kiraya verildiği tanık beyanları ile de ispatlanamayacağından husumete ilişkin istinaflar talepleri yerinde değildir. Dava dilekçesinde avans faizi talep edilmiştir. … plaka aracın ticari taksi olması ve dava dilekçesinde avans faizi talep edilmesine rağmen HMK’nın 26. maddesine ve talebe aykırı biçimde yasal faize hükmedilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle bu hususa değinen davacılar vekili istinaf talebi yerindedir. İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/96 Esas sayılı dosyası istinaf aşamasında getirtilerek incelendiğinde, davacıların aynı kaza nedeniyle … plakalı araç sürücüsü … ile işleteni … aleyhine manevi tazminat davası açıldığı, davacılar vekili davayı takip etmediğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, davacılar vekilinin feragat ve ödeme konusunda beyanı bulunmadığı görülmektedir.İlk Derece Mahkemesince de istinaf talep eden davalıların İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/96 Esas sayılı dosyasında davalılardan manevi tazminat için ödeme alındığı savunması üzerinde durulmamış, davacı asiller isticvap edilerek dinlenmemiştir. Kaza tarihinde yürürlükte olan Borçlar Kanunu’nun 141.maddesine göre de müteselsil borçlulardan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumludur. Aynı Kanun’un 142.maddesine göre borç tamamen ifa edilinceye kadar alacaklıya karşı bütün borçluların sorumluluğu devam eder. Alacaklı, borçluların birinden, bir kısmından veya hepsinden alacağını talep etme ve dava açma hakkına sahiptir. Zarar gören alacağını bir borçludan alamamışsa ödeme de tekerrür olmamak kaydıyla diğer sorumlulara da dava açmasına engel yoktur. Çünkü zarar görenin tatmini oranında tazminat borcu sona erer. Bu durumda mahkemece önceden ödetilmesine karar verilen bu miktarı geçmemek ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla tahsile karar verilmesi gerekir. O halde İlk Derece Mahkemesince; istinaf talep eden davalıların İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/96 Esas sayılı dosyasında davalılardan manevi tazminat için ödeme alındığı savunması üzerinde durularak bu konuda davacı asiller isticvap edilerek dinlenilmeli ve sonucuna göre ödeme alındığının tespiti halinde ödeme miktarını geçmemek ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla tahsile karar verilmelidir. Daire kararının kapsam ve şekline göre; manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacılar vekili ile davalılar vekillerinin istinaf taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1- Davacılar vekili, davalı … vekili, davalı … ve … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4 -Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/02/2022